Translation of "Kahverengi" in German

0.013 sec.

Examples of using "Kahverengi" in a sentence and their german translations:

Kedi kahverengi.

Die Katze ist braun.

Onlar kahverengi.

Sie sind braun.

Ayakkabılarım kahverengi.

Meine Schuhe sind braun.

Kitap kahverengi.

Das Buch ist braun.

Köpeğim kahverengi.

Mein Hund ist braun.

- O kahverengi saçlı.
- Onun kahverengi saçı var.

Er hat braunes Haar.

Kahverengi gözleri var.

Sie hat braune Augen.

Kahverengi saçım var.

- Ich habe braune Haare.
- Ich habe braunes Haar.

Kahverengi şapka eski.

Der braune Hut ist alt.

Tom'un köpeği kahverengi.

Toms Hund ist braun.

Postane kahverengi binadır.

Die Post ist das braune Gebäude.

Kahverengi gözlerim var.

Ich habe braune Augen.

Koyu kahverengi saçları vardı.

Er hatte dunkelbraune Haare.

Onun kahverengi gözleri var.

Er hat braune Augen.

Kahverengi ayakkabılı çocuğu gördüm.

Ich sah den Jungen mit braunen Schuhen.

Kahverengi montlu kadın kim?

Wer ist die Frau mit dem braunen Mantel?

İlaç, kahverengi bir sıvıydı.

Die Medizin war eine braune Flüssigkeit.

Yapraklar sonbaharda kahverengi olur.

Blätter werden im Herbst braun.

Tom'un kahverengi gözleri var.

Tom hat braune Augen.

Jason'un kahverengi gözleri var.

Jason hat braune Augen.

İlaç kahverengi bir sıvıydı.

Die Medizin war eine braune Flüssigkeit.

- Kedi kahverengi.
- Kedi kahverengidir.

Die Katze ist braun.

Emily'nin kahverengi saçları var.

Emily hat braunes Haar.

Bu kahverengi kravatı alacaktım.

Ich würde den braunen Schlips nehmen.

Kahverengi ceketli kadın kim?

Wer ist die Frau mit dem braunen Mantel?

Tom'un kahverengi saçı var.

- Tom hat braunes Haar.
- Tom hat braune Haare.

Bu kedi, kahverengi renklidir.

Diese Katze ist braun.

Onlar kaba kahverengi deriden yapılmış.

Sie waren aus grobem braunem Leder hergestellt.

Kedilerden biri siyah, diğeri kahverengi.

Eine der Katzen ist schwarz, die andere braun.

Mary'nin güzel kahverengi gözleri var.

Maria hat wunderschöne braune Augen.

O kahverengi olan da benimki.

Der Braune gehört auch mir.

O koyu kahverengi ayakkabılar giyiyordu.

Sie trug dunkelbraune Schuhe.

Kahverengi kağıt torbanın içine koyun.

Leg es in eine braune Papiertüte.

Tom'un açık kahverengi saçları var.

- Tom hat hellbraune Haare.
- Tom hat hellbraunes Haar.

Kahverengi ceketli o kadın kim?

Wer ist die Frau mit der braunen Jacke?

Onun vücudu kahverengi kürkle kaplıydı.

Sein Körper war mit braunem Fell bedeckt.

Sebzeyle ve kahverengi pirinçle beslenir.

Sie lebt von Gemüse und braunem Reis.

Mary'nin iri kahverengi gözleri var.

Maria hat große, braune Augen.

Tom kahverengi bir ceket giymiyordu.

Tom trug keine braune Jacke.

Derinlere doğru kahverengi ve mor tonları

die sich zu Braun und Violett verdunkeln.

Piyano, güzel, koyu kahverengi ahşaptan yapılmıştır.

Das Klavier war aus schönem, dunkelbraunem Holz.

Buralarda kahverengi bir cüzdan gördün mü?

- Hast du hier irgendwo eine braune Geldbörse gesehen?
- Hast du hier irgendwo eine braune Brieftasche gesehen?

Kahverengi, onun doğal saç rengi değil.

Braun ist nicht ihre natürliche Haarfarbe.

Bu şapka kahverengi elbise ile uyar.

Dieser Hut passt schon zum braunen Kleid.

O, arkadaş canlısı kahverengi gözlerle bana gülümsedi.

Sie lächelte mich mit freundlichen braunen Augen an.

Ben kahverengi ayakkabıları istiyorum, siyah olanları değil.

Ich will braune Schuhe, keine schwarzen.

Benim kahverengi gözlerim ve siyah saçım var.

Ich habe braune Augen und schwarze Haare.

Tom kahverengi bir torbadan bir sandviç çıkardı.

Tom holte aus einer braunen Papiertüte ein Butterbrot hervor.

Tom'un kahverengi saçı ve mavi gözleri var.

Tom hat braunes Haar und blaue Augen.

Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üstünden atlamadı.

Der schnelle, braune Fuchs sprang nicht über den faulen Hund.

- Tom ve Mary her ikisi de kahverengi şapka giyiyorlar.
- Hem Tom hem de Mary kahverengi şapka giyiyorlar.

Tom und Maria tragen beide einen braunen Hut.

Onun yeşil gözleri ve açık kahverengi saçları var.

Sie hat grüne Augen und hellbraune Haare.

Bu masanın altında küçük kahverengi bir köpek var.

Da ist ein kleiner brauner Hund unter seinem Tisch.

Beyaz pirinç yemeği kahverengi pirinçten daha çok seviyorum.

Ich denke, ich mag es lieber, weißen Reis zu essen als braunen.

Beyaz pirinci mi yoksa kahverengi pirinci mi tercih edersiniz?

- Magst du lieber weißen oder braunen Reis?
- Mögen Sie lieber weißen oder braunen Reis?
- Mögt ihr lieber weißen oder braunen Reis?

Son derece açık tenim var ve hiç kahverengi değilim.

Ich habe äußerst helle Haut und werde überhaupt nicht braun.

Aşırılığa karşı gün için slogan "kahverengi yerine çok renkli" idi.

Das Motto für den Antiextremismus-Tag war „bunt statt braun“ .

Hangisini tercih edersin, beyaz pirinci mi yoksa kahverengi pirinci mi?

- Magst du lieber weißen oder braunen Reis?
- Mögt ihr lieber weißen oder braunen Reis?

Mary'nin kahverengi bir palto ve uzun bronz renkli çizmeler var.

Maria trägt einen braunen Mantel und lange bronzefarbene Stiefel.

İnsanlar normal de olsalar; siyah, kahverengi veya sarı ırktan da olsalar hepsi aynı haklara sahip olmalıdır.

Egal ob schwarz, braun, gelb oder normal, alle Leute sollten die gleichen Rechte haben.