Translation of "Yarı" in English

0.007 sec.

Examples of using "Yarı" in a sentence and their english translations:

Yarı uykuluydum.

I was half asleep.

Tom bunu yarı uyur yarı uyanıkken yaptı.

Tom did that while he was half asleep.

Hem yarı-dışbükey hem de yarı-içbükey olan bir fonksiyon yarı-doğrusaldır.

A function that is both quasiconvex and quasiconcave is quasilinear.

Tom yarı çıplaktı.

Tom was half naked.

Oraya yarı yoldayız.

We're halfway there.

Ben yarı Japonum.

I'm half Japanese.

Uyan. Yarı uykulusun.

Wake up. You're half asleep.

Tom yarı uykudaydı.

Tom was half asleep.

Tom yarı uykuda.

Tom is half asleep.

Kapı yarı açıktır.

The door is half open.

Kapı yarı kapalıdır.

The door is half closed.

Kapı yarı açıktı.

The door was half open.

Tom yarı uyanıktı.

Tom was half-asleep.

O, tomruğu yarı yarıya sürükledi, yarı yarıya taşıdı.

She half dragged, half carried the log.

Yani, bardak yarı dolu ya da yarı boş mu?

So, is the glass half full or half empty?

Garson kızlar yarı çıplak.

where the waitresses are very scantily clad.

İlk yarı, problemi keşfetmek

The first half is about exploring the problem

Orangutanlar yarı münferit hayvanlar,

[Leif] The orangutans are a solitary, semi-solitary animal

Eve gittiğimde yarı uyuyordum.

I was half asleep when I went home.

Ödülü yarı yarıya bölüşelim.

Let's split the reward fifty-fifty.

Onu yarı zamanda yapabilirim.

I can do it in half the time.

Ben çoğunlukla yarı uykudayım.

I'm often half-asleep.

Yarı zamanlı çalıştığını biliyorum.

- I know you're working part-time.
- I know that you're working part-time.

Yarı yolda pes etmeyin.

Don't give up halfway.

Onu yarı yolda bırakma.

Don't let him down.

Onlar yarı zamanlı çalışanlar.

They're part-time employees.

O, yarı yaşında görünüyor.

She looks half her age.

Ben hâlâ yarı uykudayım.

I'm still half asleep.

Eşyaları yarı fiyatına aldım.

I purchased the goods for half price.

İri yarı bir şeydi.

It was bulky.

Tom senin yarı yaşında.

Tom is half your age.

Tom yarı yarıya haklıydı.

Tom was half right.

Tom yarı yaşında gösteriyor.

Tom looks half his age.

Et sadece yarı pişirilir.

The meat is only half cooked.

Tom, Mary'nin yarı yaşındadır.

Tom is half Mary's age.

Bunlar bugün yarı fiyatına.

These are half price today.

Ben yarı zamanlı çalışıyorum.

- I work parttime.
- I work part-time.

Ben senin yarı yaşındayım.

I'm half your age.

Sen yarı uykuda görünüyorsun.

You look half asleep.

Tom yarı zamanlı çalışmıyor.

Tom isn't working part-time.

Tom yarı zamanlı çalışıyor.

Tom is working part-time.

Tom yarı zamanlı çalıştı.

Tom worked part-time.

Ekmek bugün yarı fiyatına.

Bread is half price today.

Ve yarı zamanlı çalışan kadınlar yarı zamanlı erkeklerden fazla kazanır.

And part-time women actually outearn part-time men.

- Tom yarı zamanlı bir marangoz.
- Tom, yarı zamanlı bir marangoz.

Tom is a part-time carpenter.

Burada kilit nokta yarı saydamlık.

Our translucence is key here.

Dış yatırımlar yarı yarıya düştü

Foreign investment has fallen by half.

Ben sık sık yarı uykuluyum.

- I'm often half-asleep.
- I'm often half asleep.

Kuş bir şahinin yarı büyüklüğündeydi.

The bird was half the size of a hawk.

O, ödevini yarı bitmiş bırakır.

He leaves his homework half-finished.

Ben sık sık yarı uyanığım.

I'm often only half awake.

Ben genellikle sadece yarı uyanığım.

I'm often only half-awake.

Yarı zamanlı çalışmak zorunda kalabilirim.

I may have to work part time.

Yarı yolda asla taktik değiştirme.

Don't change horses in midstream.

Mary yarı zamanlı garsonluk yaptı.

Mary waitressed part-time.

Mary yarı zamanlı hemşirelik yapıyor.

Mary works part-time as a nurse.

Tom bir yarı zamanlı bekçi.

Tom is a part-time guard.

O yarı çıplak dışarıya koştu.

She ran outside half-naked.

Tom yarı uyuyor gibi görünüyor.

Tom looks half asleep.

Bunu seninle yarı yarıya bölüşeceğim.

I'll split it with you fifty-fifty.

Tom yarı kapalı gözleriyle dinliyordu.

Tom was listening with his eyes half closed.

Tom yarı uykuda gibi görünüyor.

Tom looks like he's half asleep.

Tom yaklaşık Mary'nin yarı yaşında.

Tom is about half Mary's age.

Yarı yıkılmış duvarlar orada dururdu.

Half-destroyed walls used to stand there.

İçecekler altıya kadar yarı fiyatına.

The drinks are half price until six.

Bunun olmasını yarı yarıya bekliyordum.

I was half expecting this to happen.

Bu yarı yıl çok başarılıydı.

This half-year was very successful.

Tom'un göz kapakları yarı açık.

Tom's eyelids were half open.

Yarı uykulu olarak kanepede oturuyordum.

I was sitting on the couch half asleep.

Ben sadece yarı zamanlı çalışırım.

I only work part-time.

Tom iri yarı bir adamdır.

Tom is a portly man.

Tom, armudu yarı yarıya böldü.

Tom cut the pear in half.

Parayı arkadaşımla yarı yarıya paylaştım.

I halved the money with my pal.

Tom bir yarı maraton koştu.

Tom ran a half-marathon.

Tom sadece yarı şaka yapıyor.

Tom is only half joking.

Yarı zamanlı işiniz var mı?

Do you have a part-time job?

Yarı zamanlı işini seviyor musun?

Do you like your part-time job?

Tom yarı çıplak dışarı fırladı.

Tom ran outside half-naked.

Beni yarı yolda bırakmayacağını biliyordum.

I knew you wouldn't leave me in the lurch.

- Yarı haklısın.
- Hemen hemen haklısın.
- Kısmen haklısın.
- Kısmen haklısınız.
- Yarı yarıya haklısın.

You're half right.

Ve ikinci yarı, çözümü keşfetmekle ilgili.

and the second half is about exploring the solution.

Annem yarı zamanlı çalışmama itiraz etti.

My mother objected to my working part time.

Tom'un yarı zamanlı bir işi var.

Tom has a part-time job.

Tom sadece bir yarı zamanlı işçi.

Tom is just a part-time worker.

Ben yarı-zamanlı çalışan bir fotoğrafçıyım.

I am a part-time photographer.

Tom kağıt parçasını yarı yarıya katladı.

Tom folded the piece of paper in half.

O iri yarı genç bir adam.

He's a strapping young man.

Masada yarı yenmiş bir yemek vardı.

There was some half-eaten food on the table.

Ona güvenebilirsin. Seni yarı yolda bırakmaz.

You can trust him. He'll never betray you.

Bu kitabın fiyatı yarı yarıya düşürüldü.

The price of this book has been reduced by half.

Leyla yarı zamanlı bir güzellik uzmanıydı.

Layla was a part-time beautician.

Hırvatistan iyi bir birinci yarı geçirdi.

Croatia had a good first half.

- Tom'a, yarı zamanlı çalışmak isteyip istemediğini sor.
- Tom'a, yarı zamanlı çalışmak isteyip istemediğini sorun.

Ask Tom if he's willing to work part-time.

Babam yarı zamanlı çalışıp öğretmenlik eğitimi gördü

My father worked part-time, trained as a teacher,

Güneş, kuzey yarı küreye iyice işlemeye başladıkça...

As the sun passes further into the northern hemisphere,

Takım yarı finali kazandı ve finale yükseldi.

The team won the semifinals and advanced to the finals.