Translation of "Takıyordu" in English

O gözlük takıyordu.

She wore glasses.

Onlar ne takıyordu?

What were they wearing?

Sami gözlük takıyordu.

- Sami was wearing glasses.
- Sami wore glasses.

Leyla başörtüsü takıyordu.

- Layla was wearing a Muslim headscarf.
- Layla wore a hijab.

Leyla tesettür takıyordu.

Layla was wearing a hijab.

O bir maske takıyordu.

He was wearing a mask.

Tom bir maske takıyordu.

Tom was wearing a mask.

Siyah bir şapka takıyordu.

She was wearing a black hat.

Herkes isim etiketi takıyordu.

Everyone is wearing name tags.

Tom bir kukuleta takıyordu.

Tom was wearing a hood.

Tom sahte gözlük takıyordu.

Tom wore fake glasses.

Tom bir kask takıyordu.

Tom was wearing a helmet.

Saldırgan bir maske takıyordu.

The assailant was wearing a mask.

Sami bir maske takıyordu.

Sami was wearing a mask.

Sami'nin kızı başörtüsü takıyordu.

Sami's daughter wore the hijab.

Beyaz bir şapka takıyordu.

He was wearing a white hat.

Tom bir kovboy şapkası takıyordu.

Tom was wearing a cowboy hat.

Tom hariç herkes kravat takıyordu.

Everyone except Tom was wearing a tie.

Tom bir beyzbol şapkası takıyordu.

Tom was wearing a baseball cap.

Tom siyah bir boyunluk takıyordu.

Tom was wearing a neck brace.

Tom bir emniyet kemeri takıyordu.

- Tom was wearing a seat belt.
- Tom was wearing his seat belt.
- Tom was wearing a seatbelt.

Mary kalp şeklinde küpeler takıyordu.

Mary was wearing heart-shaped earrings.

Tom bir isim etiketi takıyordu.

Tom was wearing a name tag.

Tom ona verdiğin kravatı takıyordu.

Tom was wearing the tie you gave him.

- Sami nikah yüzüğünü her zaman takıyordu.
- Sami evlilik yüzüğünü her zaman takıyordu.

Sami always wore his wedding ring.

- Tom bir peruk takıyordu.
- Tom peruk takıyordu.
- Tom perukluydu.
- Tom'un kafasında peruk vardı.

Tom was wearing a wig.

Kız saçına sarı bir kurdele takıyordu.

The girl wore a yellow ribbon in her hair.

Tom, son gördüğümde, bir gözbandı takıyordu.

Tom was wearing an eyepatch the last time I saw him.

O adam bir kaplan maskesi takıyordu.

That man was wearing a tiger mask.

Neyse ki, Tom emniyet kemerini takıyordu.

Luckily, Tom was wearing his seat belt.

Mary saçlarına kırmızı bir şerit takıyordu.

Mary wore a red ribbon in her hair.

Tom çok pahalı bir saat takıyordu.

Tom was wearing a very expensive watch.

Tom gülünç görünümlü bir şapka takıyordu.

Tom was wearing a ridiculous-looking hat.

Tom kimliğini gizlemek için bir maske takıyordu.

Tom was wearing a mask to conceal his identity.

Dün Tom'u gördüğümde, bir kovboy şapkası takıyordu.

When I saw Tom yesterday, he was wearing a cowboy hat.

Tom'u son gördüğümde bir göz bandı takıyordu.

The last time I saw Tom he was wearing an eye patch.

Tom gözlerinden birinin üzerine bir plaster takıyordu.

Tom was wearing a patch over one of his eyes.

Likör dükkanını soyan adam bir maske takıyordu.

The man who held up the liquor store wore a mask.

Neyse ki, tüm yolcular emniyet kemerlerini takıyordu.

Luckily, all the passengers were wearing their seatbelts.

Tom ve John hariç herkes kravat takıyordu.

Everyone except Tom and John was wearing a tie.

Sami gerçek doğasını saklayan bir maske takıyordu.

Sami wore a mask that hid his true nature.

- Allahtan iki şoför de emniyet kemeri takıyordu.
- Bereket versin ki iki şoför de emniyet kemeri takıyordu.

Luckily, both of the drivers were wearing seat belts.

Onunla ilk karşılaştığımda Tom siyah bir şapka takıyordu.

Tom was wearing a black hat when I first met him.

- Tom bir yüzük takıyordu.
- Tom'un parmağında yüzük vardı.

Tom was wearing a ring.

Tom bir hasır şapka ve güneş gözlüğü takıyordu.

Tom was wearing a straw hat and sunglasses.

- Tom gözlük takıyordu.
- Tom gözlüklüydü.
- Tom'un gözünde gözlük vardı.

Tom was wearing glasses.

- O, siyah bir şapka giyiyordu.
- Siyah bir şapka takıyordu.

She was wearing a black hat.

Ailedeki herkes gözlük takıyordu ve Dan bir istisna değildi.

Everybody in the family wore glasses and Dan was no exception.

Tom, onun için çok küçük olan bir şapka takıyordu.

Tom was wearing a hat that was too small for him.

O, çirkin olduğu kadar pahalı olan pembe bir kemer takıyordu.

She wore a pink belt that was as ugly as it was expensive.

- Tom bir kravat takıyordu.
- Tom kravatlıydı.
- Tom'un boynunda kravat vardı.

Tom was wearing a tie.

Bu biraz farklı bir şeydi ve beraber takıldığım insanlar bunlardan takıyordu.

It's something a bit different and the people I was hanging around with wore them.

Tom aynalı güneş gözlüğü ve ve siyah bir beyzbol şapkası takıyordu.

Tom was wearing mirrored sunglasses and a black baseball cap.

Tom gri bir takım elbise giyiyordu ve kırmızı bir kravat takıyordu.

Tom was wearing a gray suit and a red tie.

- Tom siyah bir şapka giyiyordu.
- Tom'un başında siyah bir şapka vardı.
- Tom siyah bir şapka takıyordu.

Tom was wearing a black hat.