Translation of "Takıntılı" in English

Onlar takıntılı.

They're obsessed.

O takıntılı.

She's obsessed.

Tom temizlikle takıntılı.

Tom is obsessed with cleanliness.

Tom trenlere takıntılı.

Tom is obsessed with trains.

Mary modaya takıntılı.

Mary is obsessed with fashion.

Karım temizlik konusunda takıntılı.

My wife is obsessed with cleaning.

Tom Fransıca öğrenmeye takıntılı.

Tom is obsessed with learning French.

Tom model trenlere takıntılı.

Tom is obsessed with model trains.

Tom takıntılı bir toplayıcı.

Tom is an obsessive collector.

Mary Tom'un takıntılı bir hayranıdır.

Mary is an obsessive fan of Tom.

Tekrarlayan davranışlar, rutin ve takıntılı düşünme --

repetitive behaviors, routine and obsessive thinking --

O, Harry Potter'ın kitapları ile takıntılı.

She's obsessed with the Harry Potter books.

Benim eski erkek arkadaşım benimle takıntılı.

My ex-boyfriend is obsessed with me.

Sami, Leyla'ya karşı takıntılı hale geldi.

Sami became obsessed with Layla.

Bu sorun, idollerin ve takıntılı hayran egolarının çatışmasıdır.

This problem is the clash of the idol's and obsessive fan's egos.

Benim hakkımda bilmen gereken tek şey dakikliğe takıntılı olmamdır.

One thing you should know about me is that I'm obsessed with punctuality.