Translation of "Azından" in English

0.012 sec.

Examples of using "Azından" in a sentence and their english translations:

- En azından deneyebilirdin.
- En azından deneyebilirdiniz.

You could at least try.

En azından ön -

the front, at least –

En azından eğlendik.

At least we had fun.

En azından denemeliyim.

I have to at least try.

En azından eğlendin.

At least you had fun.

En azından yaşıyorum.

At least I'm still alive.

En azından denemeliyiz.

At least we should try.

En azından dene.

At least try it.

En azından deneyebiliriz.

We can at least try.

En azından deneyebilirim.

I can at least try.

- En azından öyle, sanırım.
- En azından öyle sanırım.

At least, I think so.

En azından, düşündüğümüz bu.

At least, that's what we think.

En azından "teşekkürler" diyebilirdin.

- You might at least say "thank you."
- You could at least say "thank you".

En azından seni görebiliyorum.

At least I can see you.

En azından şimdilik güvendeyiz.

We're safe, at least for now.

En azından mutlu öleceğim.

At least I'll die happy.

En azından seçenekleriniz var.

At least you have options.

En azından sarılabilir miyim?

Can I at least get a hug?

En azından Tom'la konuşayım.

Let me at least talk to Tom.

En azından Tom dürüst.

At least Tom is honest.

En azından Tom komikti.

At least Tom was funny.

En azından onlar dürüst.

At least they're honest.

En azından yapabileceğimiz bu.

It's the least we can do.

En azından özür dilemelisin.

You should at least apologize.

En azından yalnız değildim.

At least I wasn't alone.

En azından onunla konuşayım.

Let me at least talk to him.

En azından kapıyı çalabilirdin!

You could at least knock!

En azından denemek zorundasın.

You have to at least try.

En azından deneyebilir misin?

Can you at least try?

En azından sıkıcı değildi.

At least it wasn't boring.

En azından özür dileyebilirdi.

- He might at least apologize.
- He could at least apologize.

En azından şaşkın değilim.

I'm not in the least surprised.

En azından Tom acıkmayacak.

At least Tom won't go hungry.

En azından geç kalmıyoruz.

At least we're not late.

O en azından dürüst.

At least he's honest.

En azından özür diledi.

He at least apologized.

En azından yağmur yağmıyor.

At least it's not raining.

En azından çaba gösterdin.

At least you made an effort.

En azından öyle düşünüyorum.

That's what I think, at least.

En azından dürüst ol.

At least be honest.

En azından bir taraf için

and enemies and others

Ama en azından işe yarıyor.

But at least this is working.

En azından 100 kişi katıldı.

- No less than one hundred people were present.
- There were at least 100 people present.
- At least 100 people attended.

En azından o konuda konuşalım.

Let's at least talk about it.

En azından bir şey çalmadın.

At least you didn't steal anything.

Eh, en azından o ıslanmadı.

Well, at least she didn't get wet.

En azından bana bakabilir misin?

Can you at least look at me?

En azından geçinmeye çalışabilir miyiz?

Can we at least try getting along?

En azından geçinmeye çalışamaz mıyız?

Can't we at least try to get along?

En azından ben hâlâ hayattayım.

At least I'm still alive.

En azından dikkatli olmaya çalış.

At least try and be careful.

En azından merak etmiyor musunuz?

Aren't you at least curious?

En azından Tom'u eve götürebilirim.

I can at least take Tom home.

Tom en azından özür dileyebilir.

Tom might at least apologize.

En azından senden daha büyüğüm.

At least I'm older than you.

En azından bir melez alabilirsin.

You could at least buy a hybrid.

En azından sana tatlı alayım.

At least let me buy you dessert.

En azından sana sarılabilir miyim?

- Can I at least give you a hug?
- Can I at least hug you?

Onları gördüm, en azından güvendeler.

I've seen them, at least, and they are safe.

Onlar en azından beni dinledi.

At least they listened to me.

En azından birimiz bir erkek.

At least one of us is a man.

En azından bana cevap ver.

At least answer me.

En azından bir şey yaptım.

At least I did something.

En azından o beni korkutmuyor.

- That doesn't scare me in the slightest.
- That doesn't scare me one bit.
- That doesn't scare me in the least.

En azından onu eve götürebilirim.

I can at least take him home.

En azından "teşekkür ederim" diyebilirsin.

You could at least say "thank you".

En azından bir kravat takmalısın.

You should at least wear a tie.

En azından onları eve götürebilirim.

I can at least take them home.

En azından onu eve götürebilirm.

I can at least take her home.

En azından bana söylenen bu.

At least, that's what I've been told.

En azından bu kısım doğru.

At least that part's true.

En azından o, sonuçlardan memnundu.

At any rate, he was satisfied with the results.

O en azından özür dileyebilirdi.

He could at least apologize.

En azından hiç kimse yaralanmadı.

At least, no one was hurt.

En azından önce tavsiyeyi anlayın.

At least understand the advice first.

En azından denemeye değmedi mi?

Wasn't it at least worth a try?

Tom en azından şimdilik güvende.

Tom is safe, at least for now.

En azından her gün değil.

At least it's not every day.

- En azından bir ipucu veremez misin?
- Bir ipucu verebilir misin en azından?

Could you at least give me a hint?

En azından bir komedyenin bakış açısından.

at least from a comedian’s perspective.

"Daha kötü olabilirdi. En azından beyazım."

"Could be worse. At least I'm white."

Ama en azından orada olduğunu biliyorum.

But, at least I know it's there.

Bütün kapıları kilitlemeli, en azından kapatmalısın.

You should have locked, or at least closed, all the doors.

En azından günlük konuşmalar yapabilmeyi istiyorum.

At the very least, I'd like to be able to have everyday conversations.

En azından onun kibarlığını takdir edebilirdin.

You might at least have appreciated his kindness.

Eh, en azından ben masayı hazırlayayım.

Well, at least let me set the table.

En azından üç saat yemek yeme.

Don't eat for at least three hours.

En azından bir Kurosawa filmi izledim.

I have seen at least one Kurosawa film.

En azından benim fikrimi düşünür müsün?

Would you at least consider my idea?

En azından bir şey yapmaya çalıştım.

At least I tried to do something.

En azından onun çağrılarına cevap verebilirsin.

You could at least return her calls.

- En azından oturabilir miyiz?
- Otursak bari?

Can we at least sit down?

En azından sarılarak veda edebilir miyiz?

Can we at least hug goodbye?

Neyse, en azından bir şeyi hallettik.

Well, at least it's one thing we've accomplished.

En azından biri iyi vakit geçiriyor.

At least somebody is having a good time.

En azından doğru bir şey aldım.

At least I got something right.

En azından sana akşam yemeği ısmarlayayım.

Let me at least buy you dinner.

En azından sana bir içki ısmarlayayım.

Let me at least buy you a drink.