Translation of "çarpıcı" in English

0.007 sec.

Examples of using "çarpıcı" in a sentence and their english translations:

Çarpıcı görünüyorsun.

- You look stunning!
- You look stunning.

Bina kesinlikle çarpıcı.

The building is absolutely stunning.

Mary çarpıcı görünüyor.

Mary looks stunning.

...ve çarpıcı davranışlarla dolu.

and astonishing behavior.

...ve çarpıcı görüntüler sergiler.

and stunning spectacle.

Yaptığım en çarpıcı şeydi,

that was my mountain

Bu, çarpıcı bir haber.

This is stunning news.

Tom çarpıcı biçimde yakışıklı.

Tom is strikingly handsome.

Çarpıcı bir açıklamada bulundu.

He made a stunning revelation.

Çok çarpıcı bir andı.

It was a powerful moment.

Tıp bilimi çarpıcı bir ilerleme gösterdi.

Medical science has made a dramatic advance.

Onlar arasında çarpıcı bir benzerlik vardı.

There was a striking resemblance between them.

O elbise onun üzerinde çarpıcı görünüyor.

That dress looks stunning on her.

Koreograf çarpıcı bir dans rutini yarattı.

The choreographer created a stunning dance routine.

Issus Muharebesi çarpıcı bir zaferdi Alexander için.

The Battle of Issus was a stunning victory for Alexander.

Bu çarpıcı biçimde yakışıklı genç adam kim?

Who is this strikingly handsome young man?

Ve bunun sadece bazı çarpıcı örnekleri var.

And there have been some stunning examples of just that.

Ortalarından itibaren çarpıcı bir şekilde arttığını görebilirsiniz.

increased dramatically from the mid-nineties.

Fakat şunu bilmelisiniz ki bu çarpıcı bir örnek

But you know, this is a stunning example,

Aslında, Londra'nın silueti son 10 yılda çarpıcı şekilde değişti.

In fact, London´s skyline has changed dramatically in the last 10 years.

- Durum çarpıcı bir biçimde değişti.
- Durum önemli ölçüde değişti.

The situation has changed dramatically.

Napolyon temalı şampanya… ve Napolyon kılıçlarının ve tabancalarının çarpıcı kopyaları…

Napoleon-themed champagne… and stunning  replicas of Napoleonic swords and pistols… as  

Bu, yüksek bir fiyata kazanılan çarpıcı bir zaferdi - Davout'un dört

It was a stunning victory, won  at a high price – one in four  

Yüzyılın sonuna gelindiğinde, dünya sıcaklıkta çarpıcı bir artış yaşamış olacak.

By the end of the century, the earth will have experienced a dramatic increase in temperature.

Gecenin bir yarısı. Düşük ışığa duyarlı kameralar çarpıcı bir görüntü yakalıyor.

In the dead of night, low-light cameras reveal a remarkable sight.

Bu tür avantajlar, Mack'in Avusturya ordusunun Ulm'deki çarpıcı kuşatmasını elde etmesine yardımcı oldu.

Such advantages helped him achieve the stunning  encirclement of Mack’s Austrian army at Ulm.

Kurbanın katili tarafından yapılan çarpıcı betimleme, gözyaşları içinde mahkemeyi terk eden annesine çok ağır geldi.

The graphic description of the victim's murder was too much for his mother, who ran out of the court in tears.