Translation of "Ölçüde" in English

0.021 sec.

Examples of using "Ölçüde" in a sentence and their english translations:

Ölçüde doğruluk gereklidir.

Precision in measurement is a necessity.

Bu mükemmel ölçüde.

It's the perfect size.

Ne ölçüde ona güvenilebilir?

To what extent can he be trusted?

Bir ölçüde Japonca konuşur.

She speaks Japanese to some extent.

Hangi ölçüde alacağımı bilmiyordum.

I didn't know what size to get.

Bir ölçüde söylediklerine katılıyorum.

I agree with what you say to some extent.

Biz aynı ölçüde giyiniyoruz.

We wear the same size.

Onu büyük ölçüde aştım.

I've pretty much gotten over it.

Bu geniş ölçüde benimsenmedi.

It hasn't been widely adopted.

- Doların döviz kuru önemli ölçüde düştü.
- Dolar kuru önemli ölçüde düştü.

The dollar's exchange rate has dropped dramatically.

Yen'in değeri büyük ölçüde arttı.

The value of the yen has risen greatly.

Yaşamın maliyetini büyük ölçüde artırmıştır.

The cost of life increased drastically.

Yaşamanın maliyeti önemli ölçüde arttı.

The cost of living increased dramatically.

Onun notları önemli ölçüde arttı.

His grades have improved significantly.

Benim notlarım önemli ölçüde arttı.

My grades have improved significantly.

Japon ekonomisi geniş ölçüde büyüdü.

The economy of Japan has grown enormously.

Çay geniş ölçüde Hindistan'da yetiştirilir.

Tea is widely grown in India.

Başarım büyük ölçüde yardımın sayesindedir.

My success is largely due to your help.

Tom bir ölçüde Fransızca konuşur.

- Tom knows some French.
- Tom speaks French to some extent.
- Tom speaks French a little.
- Tom speaks a little French.
- Tom speaks some French.

Tom toplantıyı büyük ölçüde unuttu.

Tom pretty much forgot about the meeting.

Yorumunu büyük ölçüde kabul ediyorum.

I agree with your interpretation to a large extent.

Bir ölçüde Psikoloji öğrenimi yaptım.

I have studied Psychology to some extent.

Tom'un sağlığı önemli ölçüde düzeldi.

Tom's health has improved dramatically.

Belirli bir ölçüde ona güvenebilirim.

I can trust him to a certain extent.

O roman geniş ölçüde okundu.

That novel was widely read.

O ölçüde birbirinizi seviyor musunuz?

Do you love each other to that extent?

Bir ölçüde seninle aynı fikirdeyim.

I agree with you to a certain extent.

O beni önemli ölçüde şaşırttı.

It shocked me significantly.

Önerilen kanun önemli ölçüde kusurlu.

The proposed law is significantly flawed.

- Ben ondan önemli ölçüde daha büyüktüm.
- Ben ondan önemli ölçüde daha yaşlıydım.

I was significantly older than her.

Ancak ne ölçüde olduğu hala saptanamamıştır.

but there was never a good way to measure it.

Kadınların haklarını büyük ölçüde koruyup, geliştirmiştir

It greatly protected and improved women's rights

Ve gelecekteki iklimimizi büyük ölçüde değiştirir.

dramatically changing our climate future.

Dünya yüzeyi büyük ölçüde sularla kaplıdır.

Water makes up most of the earth's surface.

Hepimiz onun şakalarıyla büyük ölçüde eğlendik

We were all greatly amused by his jokes.

Sektör, hükümetin finansmanına büyük ölçüde bağımlıdır.

The industry is heavily dependent on government funding.

Vergi artışları hayatlarımızı önemli ölçüde etkiledi.

The tax increases affected our lives greatly.

Dolar döviz kuru önemli ölçüde arttı.

The dollar exchange rate has increased dramatically.

Benim ayakkabılarım onunki ile aynı ölçüde.

My shoes are the same size as his.

Prezervatifler gebelik şansını büyük ölçüde azaltır.

Condoms greatly reduce the chances of pregnancy.

Ne ölçüde bir kaska ihtiyacın var?

- What size helmet do you need?
- What size helmet do you wear?

Tom, Mary'den önemli ölçüde daha gençtir.

Tom is significantly younger than Mary.

Sanırım o büyük ölçüde mümkün değil.

I think that's highly unlikely.

Aşk büyük ölçüde bir şans meselesidir.

Love is largely a matter of luck.

Her işte bir ölçüde stres vardır.

There's a degree of stress in every job.

Deprem, büyük ölçüde hasara yol açtı.

The earthquake caused considerable damage.

Çin ekonomisinin istikrarı büyük ölçüde abartılmıştır.

The stability of Chinese economy is substantially overestimated.

Başarım büyük ölçüde şanstan dolayı idi.

My success was largely due to luck.

Kaçak ağaç kesimi önemli ölçüde azalmıştır.

Illegal logging has decreased considerably.

Tom Mary'nin sorununu bir ölçüde anlayabilir.

Tom can understand Mary's problem to some extent.

Aynıdır ve büyük ölçüde aynı şekilde çalışırlar.

the same and they largely work in the same way.

Kırsal alan büyük ölçüde gelişecek gibi görünüyor.

It seems the rural area will be developed on a large scale.

Dirikesim Avrupa ve İtalya'da büyük ölçüde yasaktır.

Vivisection is largely forbidden in Europe and Italy.

Japonya'nın kırsal manzarasının büyük ölçüde değiştiği söylenir.

It's said that Japan's rural landscape has changed greatly.

Toz biber büyük ölçüde Hint mutfağında kullanılır.

Chili powder is greatly used in Indian cooking.

Bu ifadeye ne ölçüde katılıyorsunuz veya katılmıyorsunuz?

To what extent do you agree or disagree with this statement?

Bütün tahminler belirli bir ölçüde belirsizlik içerirler.

All forecasts have a certain degree of uncertainty.

Bu işlemle ilgili önemli ölçüde bürokrasi vardır.

There's a lot of red tape involved in this procedure.

Onun eylemleri büyük ölçüde Meksikalı liderleri kızdırdı.

His actions greatly angered Mexican leaders.

Son on yılda fiyatlar önemli ölçüde arttı.

Prices have risen significantly over the past decade.

Ayrıca, bu kavramı daha geniş ölçüde düşünebileceğimizi düşünüyorum.

But I also think we can consider this concept much more broadly.

Artı: Yiyecek alerjisi riskini de önemli ölçüde azaltırsınız.

Plus, you will have dramatically lowered the risk of food allergies.

Bunu yapabildiğimiz ölçüde, daha iyi liderlere sahip olacağız

To the extent that we can do this, we will end up with better leaders,

Gecelik şirketlerin şartları değişti büyük ölçüde ... yatırımları zorlamak

Overnight the companies’ conditions changed drastically... forcing investments in the

Aomori ilinin ekonomisi büyük ölçüde elma yetiştiriciliğine bağlıdır.

The economy of Aomori Prefecture depends heavily on apple growing.

Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.

One's lifestyle is largely determined by money.

Sizin başarınız büyük ölçüde fırsatınızdan nasıl yararlanacağınıza bağlıdır.

Your success will largely depend upon how you will make good use of your opportunity.

Biz onun ani ölüm haberine büyük ölçüde şaşırdık.

We were greatly surprised at the news of his sudden death.

Biz öğrencilerin giriş sınavındaki başarılarından büyük ölçüde sorumluyuz.

We are, in large measure, responsible for students' success in the entrance exam.

Bilimsel bilgi 16.yüzyıldan beri büyük ölçüde ilerledi.

Scientific knowledge has greatly advanced since the 16th century.

- Bu mükemmel bir beden ölçüsü.
- Bu mükemmel ölçüde.

It's the perfect size.

önemli ölçüde yavaşladığını bir ekonomiye de sahip olmak, ...

having the economy significantly slow down.

Japonya son 50 yıl içinde önemli ölçüde değişti.

Japan has changed significantly in the past 50 years.

Bu başarı tanımına ne ölçüde katılıyorsunuz veya katılmıyorsunuz?

To what extent do you agree or disagree with this definition of success?

Dil, bir insanın dünya görüşünü önemli ölçüde belirler.

Language determines a person's world view to a considerable extent.

Bir milletin refahı büyük ölçüde genç erkeklere aittir.

The prosperity of a nation largely rests to its young men.

Apollo programı uzay hakkındaki bilgimizi büyük ölçüde ilerletti.

The Apollo program greatly advanced our knowledge of space.

Beyaz erik brendisi bir kompostoda eşit ölçüde lezzetlidir.

Mirabelles are equally delicious in a compote.

Tarımsal ihracat son on yılda önemli ölçüde arttı.

Agricultural exports have risen significantly over the past decade.

Ve bu, resmi politikanın büyük ölçüde sone ermesini sağladı.

And that largely helped bring about an end to the official policy.

Fakat şaşırtıcı ölçüde nazik bir dil kullanarak geçinmeyi başarıyorlar.

But using a surprisingly gentle language, they get along.

Savaştan beri Japonya bilim ve teknolojide geniş ölçüde gelişti.

Since the war, Japan has advanced greatly in science and technology.

- Durum çarpıcı bir biçimde değişti.
- Durum önemli ölçüde değişti.

The situation has changed dramatically.

Kış havasında araba kullanırken önemli ölçüde özen, tavsiye olunur.

Considerable care is advised when driving in winter weather.

Fabrikanın kapanması, şehrin ekonomisine önemli ölçüde darbe etkisi yapacak.

The closure of the factory will have significant knock-on effects for the town's economy.

Mississippi deltası tarihin akışı boyunca büyük ölçüde şekiş değiştirdi.

The Mississippi delta has changed shape drastically over the course of its history.

Ben nehri görmeye gittim, onu büyük ölçüde şişmiş buldum.

I went to see the river, which I found greatly swollen.

Son on yıl boyunca hangi ülkeler önemli ölçüde gelişti?

Which countries have developed significantly during the past ten years?

Bu hava koridoru büyük ölçüde askeri uçak tarafından işletilir.

This air corridor is largely run by military aircraft.

Her dil konuşanları için eşit ölçüde değerli ve kıymetlidir.

Every language is equally precious and valuable to its speakers.

- Seni bir ölçüde anlıyorum.
- Seni bir dereceye kadar anlıyorum.

I understand you to a certain degree.

Yılın aynı zamanında farklı yerlerdeki sıcaklık önemli ölçüde değişebilir.

The temperature in different places can vary greatly at the same time of year.

Evi temizlemem için geçen zamanı büyük ölçüde azaltmak istiyorum.

I would like to drastically decrease the amount of time it takes me to clean the house.

O, Londra'da kalmaktan yararlandı ve İngilizcesini büyük ölçüde geliştirdi.

She profited from her stay in London and considerably improved her English.