Translation of "Hafif" in Dutch

0.003 sec.

Examples of using "Hafif" in a sentence and their dutch translations:

O hafif peltek.

Ze slist een beetje.

Kahvemi hafif severim.

Ik heb mijn koffie graag slap.

Ben hafif soğuk almışım.

Ik ben een beetje verkouden.

Bunun yerine hafif süvari alayına

plaats daarvan aan bij een huzarenregiment.

Hiç hafif biran var mı?

Hebt u een licht bier?

Hafif bir biranız var mı?

Hebt u een licht bier?

Tom'a hafif bir yatıştırıcı verdim.

Ik gaf Tom een licht kalmerend middel.

Tom'un hafif bir nezlesi var.

Tom is een beetje verkouden.

Hafif bir baş ağrım var.

Ik heb een beetje hoofdpijn.

Bugün hafif bir şey yemek istiyorum.

Vandaag wil ik iets lichts eten.

- Tom, hafif çatlaktır.
- Tom biraz kaçıktır.

- Tom is een beetje gek.
- Tom is een beetje getikt.

Bugün hafif bir baş ağrım var.

- Ik heb een beetje koppijn vandaag.
- Ik heb lichte hoofdpijn vandaag.
- Ik heb vandaag hoofdpijn.

Otobüs sürücüsü hafif yaralara maruz kaldı.

De buschauffeur was lichtgewond.

Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.

Houd het gesprek luchtig wanneer je iemand voor het eerst ontmoet.

O, Esperanto'yu hafif bir Fransız aksanıyla konuşuyor.

Hij spreekt Esperanto met een licht Frans accent.

Yan etkileri; hafif başağrısı ve mide bulantısıdır.

Bijwerkingen zijn lichte hoofdpijn en misselijkheid.

Bütün gün hafif bir baş ağrım vardı.

Ik heb de hele dag een lichte hoofdpijn gehad.

- Dün geceden bu yana hafif bir baş ağrım var.
- Dün geceden beri hafif bir baş ağrım var.

Ik heb een lichte hoofdpijn sinds vorige nacht.

Dün akşamdan beri, başımda hafif bir ağrı var.

Ik heb een lichte hoofdpijn sinds vorige nacht.

- Benim hafif bir ateşim var.
- Biraz ateşim var.

Ik heb een beetje koorts.

Hafif bir baş ağrım vardı bu yüzden erken yatmaya gittim.

Ik had een beetje hoofdpijn, dus ik ben vroeg naar bed gegaan.

Bu hafif bir hatanın ciddi yaralanmalara yol açabileceği çok tehlikeli bir spor.

Het is een zeer gevaarlijke sport, waar een kleine fout kan leiden tot zware verwondingen.

Yapraklar hafif bir rüzgarla öyle salınıyordu ki parlak ışık huzmeleri gökyüzünden yere doğru adeta göz kırparak düşüyordu

De bladeren ritselden in de zachte bries zodat de sterren glinsterden.