Translation of "Ayak" in Dutch

0.013 sec.

Examples of using "Ayak" in a sentence and their dutch translations:

Herkes ayak diredi.

Iedereen heeft zich verzet.

Ayak bileğimi burktum.

Ik heb mijn enkel verzwikt.

Ayak parmaklarımı hissedemiyorum.

Ik kan mijn tenen niet voelen.

Ayak parmaklarım dondu.

Mijn tenen zijn bevroren.

Sana ayak uyduramıyorum.

Ik kan je niet bijhouden.

Ayak parmağımı kırdım.

Ik heb mijn teen gebroken.

Ayak parmaklarınızı oynatın.

- Beweeg je tenen.
- Beweeg uw tenen.

Dışarıda ayak sesleri duyuyorum.

Ik hoor voetstappen buiten.

Ayak parmaklarıma kolayca dokunabilirim.

Ik kan makkelijk mijn tenen aanraken.

Ben sana ayak uyduramam.

Ik kan je niet bijhouden.

Tom ayak parmağını çarptı.

Tom stootte z'n teen.

Suçlu ayak izleri bıraktı.

De crimineel liet voetsporen achter.

Ayak parmağım kanamaya başladı.

Mijn teen begon te bloeden.

Onlar ayak tırnaklarını boyadı.

Ze verfden hun teennagels.

Küçük ayak parmağım ağrıyor.

Mijn kleine teen doet pijn.

Benim ayak parmakları donuyor.

Mijn tenen bevriezen.

O, ayak sesleri duydu.

Hij hoorde voetstappen.

Ayak parmaklarına dokunabilir misin?

Kan jij je tenen aanraken?

Dışarıda ayak sesleri işitiyorum.

Ik hoor voetstappen buiten.

Sanırım ayak bileğimi burktum.

Ik denk dat ik mijn enkel heb verstuikt.

Bana ayak parmaklarını göster.

Laat me je tenen zien.

Bana ayak parmağını göster.

Laat me je teen zien.

Hangi ayak parmağınıza dokunuyorum?

Welke teen raak ik aan?

Bugün evin dışına ayak basmadım.

Ik heb vandaag nog geen voet buiten de deur gezet.

Narita'ya ayak basmadan, hava kararacak.

Tegen de tijd dat u in Narita landt, zal het al donker zijn.

Tom arkasından ayak sesleri duydu.

Tom hoorde voetstappen achter zich.

ayak tabanlarınız yere değecek şekilde olsun ,

en zet je voeten plat op de vloer

Altyapı nüfus artışına ayak uyduramadığı için

toen de infrastructuur de aangroei van de bevolking niet meer kon bijbenen.

Parmaklarımı ya da ayak parmaklarımı hissedemiyorum.

Ik kan mijn vingers en tenen niet voelen.

Herhangi bir yerde ayak izleri görmüyorum.

Ik zie nergens voetafdrukken.

Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir.

Tom is er niet aan gewend om op blote voeten te lopen.

- Yolunu kapatıyorsun.
- Bana ayak bağı oluyorsun.

Je staat in mijn weg.

- Sabah kalktığınızda ayak bileklerinizde şişklik oluyor mu?
- Sabah uyandığınızda ayak bileklerinizde şişme oluyor mu?

- Zijn je enkels gezwollen als je 's morgens wakker wordt?
- Zijn uw enkels gezwollen als u 's morgens wakker wordt?

Burası cidden ayak bileği kırmak için birebir.

Het is hier echt makkelijk om je enkels te breken.

Masanın üstünde bir kedinin ayak izleri var.

Er zijn pootafdrukken van een kat op tafel.

Lütfen çok hızlı yürüme. Sana ayak uyduramıyorum.

Wandel alsjeblieft niet zo snel. Ik kan je niet bijhouden.

- Sen benim yolumdasın.
- Bana ayak bağı oluyorsun.

- Je staat in de weg.
- U staat mij in de weg.

Ama bazı hayvanlar için değişime ayak uydurmak zor.

Maar voor sommige dieren gaat de verandering te snel.

Uzun adımlarla yürüyüp gidiyor. İki ayak üstünde duruyor.

En daar gaat ze, lopend op twee poten.

Blok, oldukça yüksek bir yerden onun ayak parmağına düştü.

Het blok viel vanaf een redelijke hoogte op zijn teen.

İşletmeler için de modaya ayak uydurup kısa zamanda kâr etmek

Bedrijven gaan gemakkelijk voor de onmiddellijke winst

- Çıplak ayakla yürümeyi sever misin?
- Yalın ayak yürümeyi sever misin?

Hou je ervan om barrevoets te lopen?

Tom babasının ayak izlerini takip etti ve bir avukat oldu.

Tom trad in de voetsporen van zijn vader en werd advocaat.

865 yılında Ragnarssons bir 'Büyük Ordu' ile İngiltere'ye ayak bastı, Doğu

In 865 landden de Ragnarssons in Engeland met een 'Great Army' dat door East

- Onun alt kata geldiğini duyduk.
- O aşağıya inerken ayak seslerini duyduk.

We hoorden hem naar beneden komen.

- İnsan yeni şartlara ayak uydurmalıdır.
- Şartlar değişirse, ona göre önlemler alınmalıdır.

Als het getij verloopt, verzet men de bakens.

- Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al.
- Baş nereye giderse, ayak oraya gider.

- Zo de abt, zo de monniken.
- Zo moeder zo dochter.
- Zo vader zo zoon.

1953 yılında, Sir Edmund Hillary ile Tenzing Norgay Sherpa, Everest'in zirvesine ayak basan ilk insanlar oldular.

In 1953 waren Sir Edmund Hillary en Tenzing Norgay Sherpa de eersten die de top van Mount Everest bereikten.