Translation of "Leyla'yı" in Arabic

0.013 sec.

Examples of using "Leyla'yı" in a sentence and their arabic translations:

Leyla'yı affetmeyeceğim.

لن أغفر لليلى.

Sami, Leyla'yı dinledi.

استمع سامي لليلى.

Sami, Leyla'yı bekliyor.

سامي ينتظر ليلى.

Sami, Leyla'yı koruyabilirdi.

كان بإمكان سامي أن يحمي ليلى.

Sami, Leyla'yı dinler.

سامي يستمع لليلى.

Sami, Leyla'yı tokatladı.

صفع سامي ليلى.

- Sami, Leyla'yı tuzağa düşürdü.
- Sami, Leyla'yı oyuna getirdi.

أوقع سامي ليلى في فخّ.

Fadıl, Leyla'yı polise sattı.

أخبر فاضل الشّرطة بشأن ليلى.

Fadıl, Leyla'yı Rami'yle tanıştırdı.

قدّم فاضل ليلى لرامي.

Fadıl evde Leyla'yı bekledi.

انتظر فاضل ليلى في المنزل.

Fadıl, Leyla'yı eve getirdi.

- أحضر فاضل ليلى إلى المنزل.
- أحضر فاضل ليلى إلى البيت.

Fadıl, Leyla'yı soğukkanlılıkla öldürdü.

قتل فاضل ليلى بدم بارد.

Fadıl, Leyla'yı korkutmak istedi.

أراد فاضل إخافة ليلى.

Sami, Leyla'yı çok seviyordu.

كان سامي يهوى ليلى.

Sami, Leyla'yı doktorlara götürdü.

أخذ سامي ليلى إلى الطّبيب.

Sami, Leyla'yı ziyarete gitti.

ذهب سامي لزيارة ليلى

Sami hala Leyla'yı özlüyor.

لا زال سامي يشتاق لليلى.

Sami, Leyla'yı gerçekten beğeniyordu.

كان سامي يحبّ ليلى حقّا.

Sami Leyla'yı yastıkla boğdu.

استخدم سامي وسادة لخنق ليلى.

Sami, Leyla'yı evinden aldı.

- أقلّ سامي ليلى من منزلها.
- اصطحب سامي ليلى من منزلها.

Sami, Leyla'yı tekrar aramadı.

لم يتّصل سامي بليلى مجدّدا.

Sami, Leyla'yı asla dövmedi.

- لم يضرب سامي ليلى قط.ّ.
- لم يسبق لسامي و أن ضرب ليلى قطّ.

Sami, Leyla'yı üniversiteden aldı.

- أقلّ سامي ليلى من الجامعة.
- أخذ سامي ليلى من الجامعة.
- اصطحب سامي ليلى من الجامعة.

Sami, Leyla'yı havaalanında aldı.

- اصطحب سامي ليلى من المطار.
- أقلّ سامي ليلى من المطار.

Sami, Leyla'yı yanında getirdi.

أحضر سامي ليلى معه.

Sami, Leyla'yı Twitter'da izledi.

تابع سامي ليلى على تويتر.

Fadıl, Leyla'yı aceleyle hastaneye yetiştirdi.

نقل سامي ليلى بسرعة إلى المستشفى.

Fadıl, Leyla'yı başka erkeklerle yakaladı.

تقبّض فاضل على ليلى و خي برفقة رجل آخر.

Hiç kimse Leyla'yı kurtarmaya gelmedi.

لم يأتِ أحد لإنقاذ ليلى.

Kaza, Leyla'yı tekerlekli sandalyeye zorladı.

أجبر الحادث ليلى على التّنقّل بالكرسي المتحرّك.

Sami, Leyla'yı çaya davet etti.

دعى سامي ليلى لتناول الشّاي.

Sami Leyla'yı caminin önünde bıraktı.

- أوصل سامي ليلى إلى المسجد.
- أقلّ سامي ليلى إلى المسجد.

Sami Leyla'yı İslam'a davet etti.

دعى سامي ليلى كي تعتنق الإسلام.

Sami Leyla'yı sağlık merkezine götürdü.

- أخذ سامي ليلى إلى المركز الصّحّي.
- نقل سامي ليلى إلى المركز الصّحّي.

Sami, Leyla'yı hastanede ziyaret etmedi.

لم يزر سامي ليلى عندما كانت في المستشفى.

Sami, Leyla'yı vurduğunu kabul etti.

اعترف سامي بإطلاق النّار على ليلى.

Sami, Leyla'yı önünde diz çöktürdü.

أجبر سامي ليلى على الجلوس على ركبتيها أمامه.

Sami, Leyla'yı sıkıntıya sokmak istemedi.

لم يرد سامي أن يورّط ليلى في مشاكل.

Sami, kızının önünde Leyla'yı yumrukladı.

لكم سامي ليلى أمام ابنتها.

Sami, Leyla'yı evine kabul etti.

رحّب سامي بليلى في منزله.

Fadıl, Leyla'yı görmek için Kahire'ye gitti.

سافر فاضل إلى القاهرة لزيارة ليلى.

Fadıl yardım için Leyla'yı işe aldı.

وظّف فاضل ليلى كي تساعده.

Sami Leyla'yı Müslüman bir öğrenciyle tanıştırdı.

قدّم سامي ليلى لطالب مسلم.

Sami Leyla'yı tekrar İslam'a davet etti.

دعى سامي ليلى مرّة أخرى لاعتناق الإسلام.

Sami Leyla'yı Müslüman olmaya ikna etti.

أقنع سامي ليلى كي تعتنق الإسلام.

Sami, Leyla'yı onunla yaşamaya davet etti.

دعى سامي ليلى للعيش معه.

Sami gelip alması için Leyla'yı aradı.

اتّصل سامي بليلى، طالبا منها أن تأتي و تصطحبه.

Sami, alkolizm nedeniyle Leyla'yı terk etti.

- تخلّى سامي عن ليلى بسبب إدمانها على الكحول.
- ترك سامي ليلى بسبب إدمانها على الكحول.

Sami, Leyla'yı almak için oraya gitti.

- ذهب سامي إلى هناك لإقلال ليلى.
- ذهب سامي إلى هناك لاصطحاب ليلى.

Fadıl, Leyla'yı Rami'nin cesedini ortadan kaldırmaya zorladı.

أرغم فاضل ليى على مساعدته في التّخلّص من جثّة رامي.

Bu sabah sahilde Sami ve Leyla'yı gördüm.

رأيت سامي و ليلى في الشّاطئ هذا الصّباح.

Sami onun saçlarını keserek Leyla'yı küçük düşürdü.

أهان سامي ليلى بقصّ شعرها.

Sami onun Avrupa görünümü nedeniyle Leyla'yı sevdi.

كان سامي يحبّ ليلى لملامحها الأوروبيّة.

Leyla'yı hamile bırakmadan önce bunu düşünmen gerekirdi.

كان عليك أن تفكر في هذا قبل أن تتسبب بحمل ليلى.

Sami, Leyla'yı hastaneye götürmek için ısrar etti.

ألحّ سامي على نقل ليلى للمستشفى.

Sami, Leyla'yı okuldan almak için acele etti.

- أسرع سامي كي يقلّ ليلى من المدرسة.
- أسرع سامي كي يصطحب ليلى من المدرسة.

Fadıl, Leyla'yı aramak için başka bir numara kullandı.

استعمل فاضل رقما آخر لاتّصال بليلى.

Fadıl, Leyla'yı ona bir silah almaya ikna etti.

- أقنع سامي ليلى كي تحضر له مسدّسا.
- أقنع سامي ليلى كي تحضر له سلاحا ناريّا.
- أقنع سامي ليلى كي تحضر له سلاحا.

Sami Leyla'yı ideal Müslüman bir eş olarak görüyordu.

اعتبر سامي ليلى الزّوجة المسلمة المثاليّة.

Sami, Leyla'yı öğle yemeği için kalmaya davet etti.

دعى سامي ليلى للبقاء لتناول الغذاء.

Sami geceyi onunla geçirmesi için Leyla'yı davet etti.

دعى سامي ليلى لقضاء اللّيل معه.

Sami'nin polise çalışması onu ve Leyla'yı tehlikeye attı.

عمل سامي عند الشّرطة جعل حياته و حياة ليلى في خطر.

Sami sadece Leyla'yı aramak için araçla Kahire'den İskenderiye'ye gitti.

ساق سامي سيارته من القاهرة إلى الإسكندرية فقط ليبحث عن ليلى

Sami, Leyla'yı öldürmek için tespit edilemeyen bir zehir kullandı.

استعمل سامي سمّا غير قابل للكشف كي يسمّم ليلى.

Sami sadece arkasına yaslandı ve Leyla'yı dinlerken "aham" demeye devam etti.

جلس سامي فحسب و استمرّ في قول "نعم" بينما كان يستمع لليلى.