Translation of "üzere" in Arabic

0.017 sec.

Examples of using "üzere" in a sentence and their arabic translations:

Görüşmek üzere

نلتقي عن قريب

Görüşmek üzere

نلتقي عن قريب

- O gitmek üzere.
- O ayrılmak üzere.

هي على وشك المغادرة.

Yetişkin olmak üzere.

يقفون على عتبة البلوغ.

Karanlık çökmek üzere.

‫يكاد يحل الظلام.‬

Yönetim kuruluna katılmak üzere

في إحدى الشركات الناجحة

Tıbbi doktor olmak üzere.

على وشك التأهل كطبيبة.

Leo Tolstoy'un yazdığı üzere,

كما كتب ليو تولستوي:

Bir daha bırakmamak üzere

عدم المغادرة مرة أخرى

Buradan da anlayacağımız üzere

كما نفهم من هنا

Gelecek videoda görüşmez üzere

أراك في الفيديو التالي

O, Kanada'ya gitmek üzere.

إنه على وشك المغادرة إلى كندا.

- Sonra görüşürüz!
- Görüşmek üzere!

أراك في مابعد.

Tren hareket etmek üzere.

القطار سوف يغادر.

üniversitede 3. yılım başlamak üzere

وكنت على وشك أن أبدأ عامي الثالث في الجامعة،

Ben de dahil olmak üzere.

بما فيهم أنا.

Ve anlaşılacağı üzere böyleydi de

وهذا أمر مفهوم،

Dünyanın geri kalanıysa yetişmek üzere.

وباقية العالم لا تزال تعمل على ذلك.

Gecenin son gösterisi... ...başlamak üzere.

‫آخر فصول الليل...‬ ‫يبدأ الآن.‬

İşyerlerinde çeşitlilik, bugün görüldüğü üzere

وضع العمل لحالات الاختلاف كما هو الوضع اليوم،

Kendinize iyi bakın görüşmek üzere

انتبه لرؤيتك

Kendinize iyi bakın görüşmek üzere...

انتبه لرؤيتك ...

Kendinize iyi bakın görüşmek üzere

انتبه لرؤيتك

Kendinize iyi bakın görüşmek üzere.

انتبه لرؤيتك.

Aslında anlayacağın üzere bu ilişkinin ilerlemeyeceği

في الواقع، أتعلم، لقد كان واضحًا من البداية

Bu bana aynısını diğerlerine yapmak üzere

يساعدني على بناء دعم ومجتمع

Sınırlarımızda yardım arayan mülteciler olmak üzere

بالأخص المهاجرين الباحثين عن المساعدة على حدودنا،

Bildiğiniz üzere kadınların birçok kısıtlaması var.

كما تعلمون، موانع النساء كثيرة

Fakat sporlar çok oyunculu olmak üzere

لكن الرياضات تتجه نحو تعدد اللاعبين،

Fark ettiğiniz üzere boyum 1.82 m.

الآن، كما قد تكون لاحظت، فإن طولي 6 أقدام،

Hindistan Hükûmeti de dâhil olmak üzere

لقد وجدنا بعض الشركاء الرائعين،

Gördüğünüz üzere, başlangıçta evren oldukça düzgündü

بدأ الكون سلسًا للغاية،

âdetim olduğu üzere birkaç içki devirmek için

بينما كنت أتوجه إلى الحانة لاحتساء شراب،

Bence ülkemizde gerçekleşen olayların da gösterdiği üzere

لكن أعتقد أن هناك عدد متزايد من ذوي البشرة البيضاء يسألونه أيضًا،

Anladım ki yapay zekâyı geliştirmek üzere çalışıyorken

انا ادركت هذا كمطورة للذكاء الاصطناعي

Dahil olmak üzere pek çok Asya ekonomisinin

متضمنا المجتمعات الشيوعية للصين و فيتنام

Fiona için çalışmak üzere evimize gelen terapist

أقبلت إلينا أخصائية علاجية لكي تعالج ( فيونا).

Yayıldı . Çoğu Bangladeş'te olmak üzere birçok ölüme

مجاورةٍ لها هي سنغافورة وبنجلاديش والهند. وادى لعددٍ

Çift ayrıldı, tekrar bir araya gelmemek üzere.

افترق الزوجان للأبد.

Özellikle böyle sistemleri aramak üzere tasarlanmış gözlemevleri kurduk.

بنينا مراصد مراقبة صممت خصيصًا للبحث عنهم.

Tüm paydaşları birlikte çalışmak üzere bir araya getirmek.

هو جمع جميع أصحاب المصلحة للعمل معا.

RH: Bildiğin üzere ilk şirketim-- sürece çok saplantılıydık.

ر.ه: في الواقع، في شركتي الأولى-- كنا مهوسون بسير العملية.

Yorgunluktan çatlamak üzere. Ama biliyor ki dişi yakında.

‫يكاد يبلغ أشد الإرهاق.‬ ‫لكنه يعلم أنها قريبة.‬

Wall Street'teki kariyerimi bırakıp Gro İstihbarat'ı başlatmak üzere

هذه هي النقطة التي قررت وقتها ترك عملي في بورصة وول ستريت،

Gördüğünüz üzere çevrelerinde bir sürü başka madde var,

ويمكنكم أن تروا أنه يوجد الكثير من المواد الأخرى حولها،

Ya da belki sokağa çıkmak üzere olan bir çocuk.

أو ربما طفل على وشك أن يركض في الشارع.

Kanala abone olmayı unutmayın kendinize iyi bakın görüşmek üzere

لا تنسى الاشتراك في القناة ، اعتن بنفسك

Yani anlayacağımız üzere kral burda kendine mezar yaptırıyor aslında

حتى نرى الملك يجعل نفسه مقبرة هنا

Sonra bir baktım ki yuvanın dışına sürüklenmiş, ölmek üzere.

‫وما رأيته تاليًا،‬ ‫إذ إنها جرفت الوكر، وهي بالكاد حية.‬

Pekâlâ, bu tuzak küçük hayvanları yakalamak üzere tasarlanmış bir tuzak.

‫حسناً، هذا واحد من تلك ‬ ‫الفخاخ المصممة لصيد الحيوانات الصغيرة.‬

Longus ivedilikle 1000 Velite'sini yağmacılara saldırmak üzere nehrin karşısına gönderiyor.

أرسل لونغوس على الفور 1000 من الفيليتز عبر النهر لمهاجمة المغيرين

Longus düşmanla karşılaşmak üzere ordusunun geri kalanı ile yürümeye başladı.

سار لونجوس مع بقية جيشه للقاء العدو

DB: Tahmin edeceğin üzere buna karşı büyük bir şüphe var

(ديفيد): حسنًا، فكما تعرف هناك بعض الشكوك

Kanala abone olmayı da unutmayın kendinize iyi bakın görüşmek üzere...

لا تنسى الاشتراك في القناة ، اهتم بنفسك للمناقشة ...

, ordunun geçici komutanı - Mareşal Berthier - neredeyse kesilmek üzere Davout'tan ayrıldı.

كاد القائد المؤقت للجيش - المارشال بيرتيير - أن يغادر دافوت ليتم عزله.

Bildiğimiz üzere, 11 Eylül çok fazla şok ve acıya neden oldu.

وكما نعلم فإن 9/11 سببت الكثير من الصدمة والحزن

Yüreklendirici sözler ediyor ve askerleri savaş pozisyonu almak üzere hazırlamalarını emrediyor.

دعمهم معنويا وأمرهم بإعداد الرجال للمعركة

Yani buradan da anlıyacağımız üzere çok da önemli değilmiş değil mi

إذن كما نرى من هنا ، أليس هذا مهمًا حقًا؟

İbn Esad'ın oftalmoloji alanındaki çalışmalarını tamamlamak üzere Londra'ya gitmesiyle devam etti

وهناك على والد اسماء الطبيب الاخر ما وطد علاقته بعائلتها

Mark Twain ", bu da dahil olmak üzere tüm genellemeler yanlış " dedi.

قال مارك توين: "كل التعميمات خطأ، بما فيها هذه".

Devlet, aracılığıyla da dahil olmak üzere, İsrail'e karşı savaştı terör eylemleri.

الدولة ، حارب ضد إسرائيل ، بما في ذلك من خلال أعمال الإرهاب.

2019'da başta Ankara olmak üzere, on tane daha okul açacağım.

في 2019، على وشك أن نبدأ بأنقرة، سأفتح عشر مدارس أخرى.

Kanala abone olarak destek olmayı da unutmayın görüşmek üzere kendinize iyi bakın

لا تنسى دعم الاشتراك في القناة.

- Bir daha irtibata geçmemek üzere ant içmiştik.
- Bir daha görüşmeyeceğimize yemin etmiştik.

- لقد أقسمنا على عدم الاتصال ببعضنا البعض مرة أخرى.
- أقسمنا أننا لن نلتقي مرة أخرى.

Maharbal, Hannibal'ın ikinci komutanı onları karşılamak üzere hareket edip, sürpriz bir saldırı düzenliyor.

لقد خرج مهاربال، الرجل الثاني في القيادة، لمقابلتهم وشن عليهم هجومًا مفاجئًا

Tabii başka sebepler de vardı. Bu nedenle Pando şehrini ele geçirmek üzere ilerledik.

إضافةً إلى أهدافنا الأخرى. لهذا بدأنا بالاستيلاء على مدينة "باندو".

. New York ve Boston gibi Amerikan şehirleri de dahil olmak üzere birçok şehir

اطلانتس المدفونة تحت مياه المحيط. بالحديث عن مدنٍ كثيرةٍ

Apollo 1 mürettebatı , fırlatma geri sayımının kostümlü provasını yürütmek üzere Komuta Modüllerinin içinde mühürlendi

تم ختم طاقم أبولو 1 داخل وحدة القيادة الخاصة بهم ، لإجراء بروفة

Osmanlılar da çoğu piyade olmak üzere ağır kayıplar verdi ve yaklaşık bin kişi öldürüldü.

كانت خسائر العثمانيين عالية أيضًا، لا سيما المشاة، التي لقت عدة آلاف منها حتفها.

Buna ek olarak, yeryüzünden kaybolmakla en çok tehdit eden ülkeler de dahil olmak üzere

كما ان ملايين العائلات ستجبر على اخلاء منازلها والهجرة من

Buraya kadar gelerek harika bir iş çıkarttık, ama işler çok daha zor hâle gelmek üzere.

‫قمنا بعمل رائع بوصولنا إلى هذا الحد‬ ‫ولكن الأمور على وشك أن تزداد صعوبة.‬

Buraya gelinceye kadar harika bir iş çıkarttık, ama işler çok daha zor hâle gelmek üzere.

‫قمنا بعمل رائع بالوصول إلى هذا الحد،‬ ‫ولكن الأمور ستزداد صعوبة.‬

Nisan 1968'de bir CIA raporu, Sovyetler Birliği'nin Ay'a Kozmonotlar göndermek üzere olduğunu öne sürdü

في أبريل 1968 ، اقترح تقرير لوكالة المخابرات المركزية أن الاتحاد السوفيتي كان على وشك إرسال رواد فضاء

Milli eğitim bakanı da bu konuyu konuşmak üzere 81 il milli eğitim müdürünü acil toplantıya çağırmış

دعا وزير التربية الوطنية 81 مديرا إقليميا للتربية الوطنية إلى اجتماع عاجل لمناقشة هذه القضية

Napolyon'un genelkurmay başkanı Mareşal Berthier ve hatta belki de İmparatorun kendisi de dahil olmak üzere , onun bir veya iki kazık attığını görmeye hevesliydi .

بما في ذلك رئيس أركان نابليون ، المارشال بيرتيير - وربما حتى الإمبراطور نفسه.

Her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır.

لكل شخص الحق في مستوى من المعيشة كاف للمحافظة على الصحة والرفاهية له ولأسرته، ويتضمن ذلك التغذية والملبس والمسكن والعناية الطبية وكذلك الخدمات الاجتماعية اللازمة، وله الحق في تأمين معيشته في حالات البطالة والمرض والعجز والترمل والشيخوخة وغير ذلك من فقدان وسائل العيش نتيجة لظروف خارجة عن إرادته.