Translation of "Negó" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Negó" in a sentence and their turkish translations:

- Él lo negó todo.
- Negó todo.

O, her şeyi reddetti.

- Ella lo negó todo.
- Negó todo.

O her şeyi reddetti.

- Él negó los hechos.
- Negó los hechos.

- O, gerçekleri yalanladı.
- O, gerçekleri inkar etti.
- O, gerçekleri reddetti.

Negó haberlo hecho.

Onu yaptığını inkar etti.

Él lo negó.

O onu reddetti.

Mary lo negó.

- Mary bunu inkar etti.
- Mary bunu reddetti.
- Mary bunu yalanladı.

Mayuko negó el rumor.

Mayuko söylentiyi yalanladı.

Él negó ese hecho.

O, o gerçeği yalanladı.

Tom negó haberlo hecho.

Tom onu yaptığını reddetti.

Tom no lo negó.

Tom bunu inkar etmedi.

Él negó haberla encontrado.

Onunla buluştuğunu inkâr etti.

Ella negó haberlo encontrado.

O, onunla buluştuğunu inkar etti.

Tom negó el rumor.

- Tom söylentiyi reddetti.
- Tom söylentiyi inkar etti.

Tom negó la acusación.

Tom suçlamayı reddetti.

- Se negó a hablar inglés.
- Ella se negó a hablar inglés.

İngilizce konuşmayı reddetti.

Ella negó haber estado ahí.

O, orada olduğunu inkar etti.

Tom negó inmediatamente la acusación.

Tom hemen suçlamayı reddetti.

Tom se negó a admitirlo.

Tom onu itiraf etmeyi reddetti.

Ella negó ser mi madre.

O, annem olduğunu reddetti.

- Tom negó que estuviera involucrado en el asesinato.
- Tom negó que estuviera involucrado en el homicidio.
- Tom negó que estuviese involucrado en el asesinato.
- Tom negó que estuviese involucrado en el homicidio.

Tom cinayete karıştığını reddetti.

Un día después el ministerio negó

bir gün sonra da bakanlık yalanladı

María negó haber robado el dinero.

Mary parayı çaldığını inkar etti.

Tom negó haber robado el dinero.

Tom parayı çaldığını inkar etti.

Ella se negó a aceptar caridad.

O, sadaka almayı reddetti.

Él negó haber dicho algo así.

Böyle bir şey söylediğini inkar etti.

Él negó haber robado el dinero.

- Parayı çaldığını inkar etti.
- Parayı çaldığını reddetti.

Ella se negó a aceptar limosnas.

O, sadaka almayı reddetti.

Él negó saber algo al respecto.

Onun hakkında bir şey bildiğini inkar etti.

Negó que conociera a aquel hombre.

O adamı tanıdığını yalanladı.

Él se negó a hacer eso.

O bunu reddetti.

William McKinley se negó a viajar.

William McKinley seyahat etmeyi reddetti.

Tom negó haber robado alguna cosa.

Tom bir şey çaldığını yalanladı.

Tom negó haber aceptado el soborno.

- Tom rüşveti kabul ettiğini yalanladı.
- Tom rüşveti kabul ettiğini inkâr etti.
- Tom rüşveti kabul ettiğini reddetti.

Ella se negó a ir conmigo.

Benimle gitmeyi reddetti.

El niño negó haber robado la bicicleta.

Çocuk bisikleti çaldığını inkar etti.

El tipo negó haber robado el auto.

Adam arabayı çaldığını inkar etti.

Él negó su participación en el crimen.

Suça katıldığını inkar etti.

Él se negó a darles la información.

O onlara bilgi vermeyi reddetti.

Tom negó que él fuera el ladrón.

Tom hırsız olduğunu inkar etti.

Ella se negó a aceptar su propuesta.

Önerisini kabul etmeyi reddetti.

El hombre negó haber tomado el dinero.

Adam parayı aldığını inkar etti.

Tom negó tener una relación con María.

Tom, Mary'yle bir ilişkisi olduğunu yalanladı.

Tom se negó a trabajar con Mary.

Tom Mary ile çalışmayı reddetti.

Él negó que había aceptado el soborno.

- Rüşvet kabul ettiğini inkar etti.
- Rüşveti kabul ettiğini inkâr etti.

Por desgracia, Tom se negó a ayudarnos.

Maalesef, Tom bize yardım etmeyi reddetti.

Tom no confirmó ni negó los rumores.

Tom söylentileri ne doğruladı ne de yalanladı.

Tom negó haber sabido nada al respecto.

Tom bu konuda hiçbir şey bildiğini reddetti.

Tom negó haber dicho una cosa así.

Tom böyle bir şey söylediğini yalanladı.

Tom se negó a hablar con nadie.

Tom herhangi biriyle konuşmayı reddetti.

Tom se negó a abrir la puerta.

Tom kapıyı açmayı reddetti.

El reportero se negó a revelar sus fuentes.

Muhabir kaynaklarının adını vermeyi reddetti.

Se negó a hacer lo que ellos querían.

Onların istediklerini yapmayı reddetti.

Se negó a aceptar una propuesta tan absurda.

Böyle saçma bir teklifi kabul etmeyi reddetti.

El presidente se negó a contestar la pregunta.

Başkan soruyu cevaplamayı reddetti.

Se me negó el acceso a su tierra.

Onun arazisine girişim reddedildi.

Ella negó haber tomado parte en el plan.

Komploya katıldığını inkar etti.

El banco se negó a entregarles más crédito.

Banka onlara daha fazla kredi vermeyi reddetti.

Se negó a decir nada más al respecto.

O konuda daha fazla söylemeyi reddetti.

- Tom se negó.
- Tom se cerró en banda.

Tom reddetti.

El Gobierno de México se negó a negociar.

Meksika hükümeti görüşmeyi reddetti.

Tom negó haber estado alguna vez en Boston.

Tom şu ana kadar Boston'da bulunduğunu inkar etti.

Tom negó haber estado con Mary alguna vez.

Tom Mary ile her zaman buluştuğunu inkar etti.

Él se negó a escuchar nuestro pedido de auxilio.

Yardım talebimizi dinlemeyi reddetti.

Él se negó a decir algo más sobre eso.

Onun hakkında daha fazla söylemeyi reddetti.

Tom se negó a seguir el consejo de Mary.

Tom, Mary'nin tavsiyesine uymayı reddetti.

Tom se negó a aceptar el regalo de Mary.

Tom Mary'den hediye almayı reddetti.

Se negó a ir de vacaciones con sus padres.

- O, ebeveynleriyle tatile gitmeyi reddetti.
- Ebeveynleriyle tatile gitmeyi reddetti.
- O, ebeveynleriyle tatile çıkmayı reddetti.
- Ebeveynleriyle tatile çıkmayı reddetti.

El caballo se paró y se negó a moverse.

At durdu ve daha ileriye gitmeyi reddetti.

Ella negó haberse encontrado con él aunque les vimos hablando.

Onların birbirleriyle konuştuklarını görsek bile o onunla buluştuğunu inkar etti.

- Le pidió que entrara a su casa, pero él se negó.
- Ella le pidió que entrara a su casa, pero él se negó.

O onun evine gelmesini rica etti fakat o reddetti.

No solo se negó a ayudarme, sino que además me regañó.

O sadece bana yardım etmeyi reddetmedi fakat aynı zamanda beni azarladı.

La embajada les negó el asilo político a los refugiados extranjeros.

Elçilik, yabancı mültecilere siyasi sığınmayı reddetti.

Ella le hizo algunas preguntas, pero él se negó a contestar.

O, ona bazı sorular sordu fakat o cevaplamayı reddetti.

Él se enfadó mucho porque ella se negó a seguir su consejo.

O, tavsiyelerine uymayı kabul etmediği için çok sinirlendi.

Él perdió su posición sólo porque se negó a decir una mentira.

Konumunu yitirdi çünkü yalan söylemekten kaçınmıştı.

Dan se negó tener algo que ver con la violación de Linda.

Dan Linda'nın tecavüzü ile ilgisi olduğunu reddetti.

Tom acusó a Mary de haberle robado su dinero, pero ella lo negó.

Tom Mary'yi parasını çalmakla suçladı fakat o inkar etti.

- Él se rehusó a recibir el soborno.
- Él se negó a aceptar el soborno.

O, rüşvet almayı reddetti.

- Tom se rehusó a ir al hospital.
- Tom se negó a ir al hospital.

Tom, hastaneye gitmeyi reddetti.

Rosa Parks se negó a dejar su asiento a un pasajero de raza blanca.

Rosa Parks, beyaz bir yolcuya koltuğunu bırakmayı reddetti.

- Rechazaba dar la mano.
- Se negó a darle la mano.
- No quiso darme la mano.

O, tokalaşmayı reddetti.

Un tribunal militar se negó a dictar sentencia, por lo que su caso pasó a la Cámara de Pares.

Askeri mahkeme hapis cezasını reddetti, bu yüzden davası Akranlar Odası'na gitti.

- Tom se rehusó a pagar su cuenta.
- Tom se negó a pagar su factura.
- Tom rehusó pagar la cuenta.

Tom faturasını ödemeyi reddetti.

- Tom se rehusó incluso a considerar mi sugerencia.
- Tom rehusó incluso considerar mi sugerencia.
- Tom se negó incluso a considerar mi sugerencia.

Tom benim teklifimi düşünmeyi bile reddetti.