Examples of using "положила" in a sentence and their turkish translations:
Kitabı yere koydum.
O onu kutunun içine koydu.
Kız anahtarı cebine koydu.
Mary çantasını masanın üzerine koydu.
Dün, çayıma bal koydum.
Savaş, araştırmalarına son verdi.
O, parayı bankaya yatırdı.
O silahı yere bıraktı.
O, dergiyi masaya koydu.
Mary çantasını masaya koydu.
Mary dostluğumuza son verdi.
Sekreter mektubu zarfın içine koydu.
Sekreter mektubu bir zarfa yerleştirdi.
Anne bebeğini yatağa yatırdı.
Anahtarı çantasına koydu.
O, bebeğini yatağa yatırdı.
Kirli tabakları lavaboya koydu.
O, kahveye çok şeker koydu.
Mary başını Tom'un omzuna koydu.
O, başını omzuma koydu.
Ellerini onun omuzlarına koydu.
Mary oyuncak bebeğini mikrodalgaya koydu.
O, anahtarı cebine koydu.
Anahtarını nereye koyduğunu hatırlamıyor.
Başını annesinin omuzunda dinlendirdi.
O, kahveye çok şeker koydu.
Mary çantasını mutfak masasına koydu.
O her iki elini göğsüne yerleştirdi.
Bütün mücevherlerini küçük kırmızı bir kutuya koydu.
Yanlışlıkla kahvesine tuz koydu.
O bacak bacak üstüne attı.
Onun bana servis ettiği her şeyi yemedim.
O, çocuğu soydu ve onu banyoya koydu.
Mary başını Tom'un omzuna koydu ve ağlamaya başladı.
Mary başını Tom'un omzuna koydu ve kısa sürede uykuya daldı.
Mary'nin anahtarı nereye koyduğunu Tom'un bilebileceğini düşündüm.
Dizüstü bilgisayarımı nereye koydun?
- Sekreter mektubu bir zarfa yerleştirdi.
- Sekreter mektubu zarfın içine koydu.
Teung-Hausen savaşı Napoleon'un sözde "Dört Gün Seferi"nin başlangıcıydı.
Savaş insanlığa son vermeden önce insanlık savaşa son vermelidir.
Kitabı hangi sandalyenin üstüne koydun?
Anahtarımı nereye koyduğumu hatırlamıyorum.
Lanet olsun, gözlüklerimi nereye koydum?
Biraz daha konuşmak istedim ama o kapattı.
Anahtarlarımı nereye koydum?
Onu nereye koydum?