Examples of using "Ешьте" in a sentence and their turkish translations:
Her şeyi yiyin.
Ye!
İstediğiniz şeyi yiyin.
- Ye.
- Yemek ye.
Yiyin ve için.
Yavaş ye.
Her şeyi yiyin.
Ekmek yiyin!
Şehriye ye.
Meyve yiyin!
Bu iğrenç şeyi kendiniz yiyin.
- Çeneni kapa ve yemek ye.
- Sus ve ye.
Lütfen sadece yumuşak yiyecekler ye.
İstediğiniz kadar çok yiyip içebilirsiniz.
Ekmek ye ve su iç.
En azından üç saat yemek yeme.
Çok sebze yiyin.
Daha fazla meyve yiyin.
Daha fazla sebze ye.
Ne istersen ye.
Yemeyin.
Sıcakken yiyin.
İstiridyeleri yemeyin.
Onu yeme!
Ne zaman istersen ye.
Eğer açsan, ye!
İstediğin kadar ye.
Bok ye - milyonlarca sinek yanılıyor olamaz.
Sınıfta yemek yemeyin.
Daha çok taze sebze yiyin.
Bensiz yemek yeme.
Lütfen istediğiniz kadar yiyin.
Başka bir şey yemeyin.
Çok hızlı yeme.
Bunu yemeyin.
- Yeme onu, tarihi geçmiş.
- Onu yeme, son kullanma tarihi geçmiş.
- Dondurmanı erimeden önce ye.
- Dondurmanızı erimeden önce yiyin.
O hala sıcakken, ye.
- Ekmek ye ve su iç.
- Ekmek yiyip su iç.
Yatmadan önce hiçbir şey yemeyin.
Çok fazla yemek yemeyin.
İstediğin her şeyi ye ve iç!
Sadece balık değil aynı zamanda et de ye.
Eğer açsan yemek ye!
Her sabah canlı bir kurbağa ye ve günün geri kalan kısmında sana daha kötü bir şey olmayacak.
Çorbanı sıcakken ye.
- Eğer kilo vermek istiyorsanız, yemeksiz bir gün geçirin.
- Eğer zayıflamak istiyorsan bir günü yemeksiz geçir.
Masanın üstünde duran sepetteki meyveyi yeme. Plastik.
Bütün canlılar size yiyecek olacak. Yeşil bitkiler gibi, hepsini size veriyorum. Yalnız kanlı et yemeyeceksiniz, çünkü kan canı içerir.
RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, "Tanrı gerçekten, 'Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?" diye sordu.
Kadın, "Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz" diye yanıtladı, "Ama Tanrı, 'Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi."