Translation of "Stara" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Stara" in a sentence and their turkish translations:

Spójrzcie, stara beczka!

Baksanıza, eski bir fıçı!

Spójrzcie, stara beczka!

Baksanıza, eski bir fıçı!

Jest bardzo stara.

Ama çok eski bir yer.

To stara sztuczka.

Bu eski bir hile.

Ona jest stara.

O yaşlı.

Stara kobieta prowadzi samochód,

Yaşlı bir kadın araba sürüyor,

Książka jest naprawdę stara!

Bu kitap çok eski.

Tom bardzo się stara.

Tom çok çalışır.

Ta stara stodoła spłonęła.

Eski ahır yandı.

Ta książka jest stara.

Bu kitap eski.

- On się stara.
- On próbuje.

O dener.

- Znowu to samo.
- Stara śpiewka.

İşte yine başlıyoruz.

W ogrodzie jest stara wiśnia.

Bahçede yaşlı bir kiraz ağacı var.

Właśnie to stara się robić Urugwaj.

Uruguay'ın niyeti de bu.

Po co ci ta stara rzecz?

O eski şeyi ne için istiyorsun?

Ona zawsze stara się pomagać innym.

O her zaman diğerlerine yardım etmeye çalışır.

Tom stara się oczywiście spowodować problemy.

Tom açıkçası soruna yaratmaya çalışıyor.

Stara metoda okazała się jednak najlepsza.

Eski metot sonunda en iyi olduğunu kanıtladı.

Ta stara książka jest całkiem przestarzała.

Bu eski kitap oldukça demode.

Chyba muszę do domu, stara czeka.

Sanırım hanıma ev almalıyım.

Jego sąsiad też się o nią stara.

Komşusu da dişiyi gözüne kestirmiş.

To jest stara organizacja, która używa tajemniczych rytuałów.

Bu, gizli dinsel törenleri kullanan eski bir örgüt.

Myślisz, że jestem za stara na następne dziecko?

Benim başka bir bebek için çok yaşlı olduğumu düşünüyor musunuz?

To chyba stara drabina górnicza. Tu, przy tej ścianie.

Eski bir madenci merdivenine benziyor, duvarın bu tarafında duruyor.

Jest tu stara droga ukryta głęboko w południowych lasach.

Güneydeki ormanlık alanın derinlerinde saklı eski bir yol var.

Pewnego razu na małej wyspie żyła sobie stara kobieta.

Bir zamanlar küçük bir adada yaşlı bir kadın yaşıyordu.

To jest tak stara piosenka, że każdy ją zna.

Öylesine eski bir şarkı ki onu herkes bilir.

Jej matka nie jest tak stara, na jaką wygląda.

Annesi göründüğü kadar yaşlı değil.

Najlepsze, co możemy zrobić to to, co stara kobieta w dowcipie.

Bu durumda olabileceğimizin en iyisi o fıkradaki yaşlı kadın...

- Jestem za stary na takie rzeczy.
- Jestem za stara na takie rzeczy.

Ben böyle şeyler için çok yaşlıyım.

- Wielu uchodźców stara się dotrzeć do Europy.
- Wielu uchodźców próbuje dotrzeć do Europy.

Birçok mülteci Avrupa'ya ulaşmaya çalışıyor.