Translation of "Hałas" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Hałas" in a sentence and their turkish translations:

Hałas to stres,

Gürültü strestir,

Hałas obudzi dziecko.

Gürültü bebeği uyandıracak.

Obudził mnie hałas.

Gürültü beni uyandırdı.

Tom usłyszał hałas.

Tom bir gürültü duydu.

Narzekał na hałas.

- O, gürültü hakkında şikâyet etti.
- O, gürültü hakkında şikâyette bulundu.

Hałas przestraszył Toma.

Gürültü Tom'u ürküttü.

- Mieszkańcy skarżyli się na hałas.
- Mieszkańcy poskarżyli się na hałas.

Oturanlar gürültü hakkında şikayette bulundular.

Co rozumiemy przez hałas?

Peki gürültüden bahsederken ne kastediyoruz?

Ponieważ hałas jest wszechobecny,

çünkü gürültü yaygın bir şey

Hałas zaburzył jego sen.

Gürültü uykusunu rahatsız etti.

Zamierzam poskarżyć na hałas.

Gürültüden şikayetçi olacağım.

Tom narzekał na hałas.

Tom gürültü hakkında şikâyette bulundu.

Hałas wyrwał mnie ze snu.

Gürültü beni uykumdan uyandırdı.

Hałas staje się coraz głośniejszy.

Gürültü gittikçe şiddetleniyor.

Hałas go w nocy wystraszył.

Gece yüksek sesli bir gürültü onu korkuttu.

Co to za okropny hałas?

O korkunç ses nedir?

Robisz wielki hałas o nic.

- Boş yere yaygara koparıyosun.
- Yok yere mıcırık çıkarıyorsun.

Co to był za hałas?

O gürültü neydi?

Poskarżyła mu się na hałas.

O, gürültü hakkında ona şikayetçi oldu.

Hałas jest definiowany jako niechciany dźwięk.

Gürültü, istenmeyen ses olarak tanımlanır

Ten hałas doprowadza mnie do szału.

Bu gürültü beni deli ediyor.

Ale dezorientuje ją hałas i jasne światła.

Fakat yüksek sesler ve parlak ışıklar kafa karıştırıcı.

Światła i wszechobecny hałas zmieniają rytm życia.

Işık ve gürültü kirliliği hayatın ritmini değiştiriyor.

Hałas za oknem nie pozwolił mu spać.

Onun penceresinin dışındaki gürültü onun uyumasını engelledi.

- Przez cały ten hałas, nie mogłem zasnąć zeszłej nocy.
- Przez cały ten hałas, nie mogłam zasnąć zeszłej nocy.

Bütün o gürültü yüzünden dün gece uyuyamadım.

Nawołują na częstotliwości, która przebija się przez ten hałas.

Genel gürültüyü delip geçen bir frekansta çağrı yapıyorlar.

W klasie był taki hałas, że nie usłyszałem, jak wyczytują moje nazwisko.

Sınıf o kadar gürültülüydü ki adımım çağrıldığını duymadım.

A on zauważył mniejszy hałas i światła, telewizor przez okno. Zwraca na to uwagę.

Sanırım küçük sesleri fark ediyor, ışıkları görüyor, pencereden televizyona bakıyor, böyle şeylere dikkat ediyor.