Translation of "아직" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "아직" in a sentence and their turkish translations:

아직 그런가요?

Hala benimle misiniz?

아직 살아 있습니다

Hatta hâlâ yaşıyor, bakın.

작품들을 아직 안 봤다면

Eğer izlemediyseniz

아직 해소되지 않은 슬픔,

işlenmemiş yas,

아직 갈 길이 멉니다.

hâlâ önümüzde.

네. 역사상 아직 까지는,

Evet, bugüne kadar tarihte,

하지만, 아직 끝이 아닙니다.

O kadar hızlı değil.

‎하지만 아직 이른 밤입니다

Ama gece daha yeni başlıyor.

‎하지만 아직 어미에게 의존합니다

Ama hâlâ annesine bağımlı.

아직 한참을 가야 하는데

Hâlâ çok uzakta.

가야할 길이 아직 멀죠.

çünkü hâlâ gitmemiz gereken bir yol var.

아직 한 장도 안썼지만

henüz çok şey yazmadım.

다른 급변점들은 아직 먼 얘기였습니다.

Diğer sınır noktaları çok uzaktaydı --

아직 일어나지 않은 일들의 연대기죠.

Henüz yaşanmamış olayların kronolojik bir sunumu,

아직 배가 고파서 배부르게 먹어야겠어요

Hâlâ açım, bu yüzden bir öğün yemeliyim.

‎아기는 아직 업고 다녀야 합니다

Bebeği hâlâ taşımak gerekiyor.

하지만 아직 여러 의문점이 남지.

cevap verilmesi gereken bazı sorular var.

어디 보자. 아직 더 남았어요.

Bakalım, sizin için çok şey var.

이 방법으로도 아직 치유가 일어나지 않으셨다면,

Bunu yapana kadar iyileşmeye başlayamazsınız.

하지만 우리 임무는 아직 끝나지 않았죠

ama görevimiz henüz sona ermedi.

하지만 우리 임무는 아직 끝나지 않았습니다

Ama görevimiz henüz sona ermedi.

제 답은 아직 늦지 않았다 입니다.

Ve benim cevabım hâlâ çok geç olmadığı.

아직 어린 아이인데 엄마가 되었다는 거죠.

Birçoğu daha kendileri çocukken anne olmuş durumdalar.

프로그래머들은 아직 외계인의 존재를 밝혀내지 못했어요.

Programcılar henüz dünya dışı varlıkları ortaya çıkarmadı.

소셜 미디어에 관해서는 아직 알아가는 단계죠.

ve sosyal hayatta bunu anlamaya çalışıyoruz.

새로운 경제학은 아직 이것을 주제로 한 개론서나

Bu yeni model daha kendi kitabına

아직 베어의 신호는 없다! 알았다! 계속 찾아봐라

Henüz Bear'dan iz yok! Anlaşıldı! Aramaya devam edelim.

아직 100m도 더 남았어요 이렇게는 어림도 없습니다

Hâlâ yüz metrelik mesafe var. Bunu yapmamın imkânı yok.

아직 여기서 방울뱀을 잡을 수 있다고 생각하신다면

Hâlâ o çıngıraklı yılanı yakalayabileceğinizi düşünüyorsanız

이것은 주치의에게 달려있지만, 주치의는 아직 수술실에 없습니다.

Tabii bu uzman cerraha bağlı, ama kendi orada değil.

복잡한 생각은 아직 확실하게 해독할 수 없지만

Henüz karmaşık düşüncelerin şifrelerini çözemesek de

심해에는 아직 발견되지 않은, 수많은 생물종들이 있습니다.

Okyanusun derinliklerinde keşfedilmemiş sayısız tür var

‎적당한 때가 오기까지 ‎아직 몇 시간 남았습니다

Doğru şartların oluşmasına birkaç saat daha var.

조종사는 낙하산으로 탈출했지만 잔해는 아직 못 찾았어요

Pilot paraşütle güvenli şekilde indi, ama enkaz hâlâ kayıp hâlde.

왜냐면 그 아이는 아직 부모를 사랑하고 있기 때문입니다

Çünkü o çocuk, hâlâ ebeveynlerini seviyordu.

우리의 도시와 공동체는 아직 준비가 되어 있지 않습니다.

Şehirlerimiz ve topluluklarımız hazır değil.

아직 발견 안 된 아름다움을 찾으려 노력 중이었다고.

Henüz keşfedilmemiş güzellikleri keşfetmeye çalışıyorum.

하지만 아직 치료를 기피하는 나이 많은 사람들은 많습니다.

Ancak bakımını ihmal eden pek çok yaşlı insan var,

하지만 아직 축하하긴 일렀던 것이 기능이 완벽하지 못했어요.

Aslında bu biraz erken kutlamaydı çünkü bu yeterli değildi,

우리는 그곳에 대해 아직 모르는 게 너무 많지만,

Hâlâ hakkında bilmediğimiz pek çok şey var.

‎하지만 이 사자 무리는 ‎아직 어려움을 겪고 있습니다

Fakat bu sürü pek başarılı değil.

2월 말은 나폴레옹이 패배했다고 말하기엔 아직 이른 때였다.

Napolyon'un yenilgisinin Şubat ayı sonlarında herhangi bir konuşması vaktinden önce geldi.

당시 원정에 참가한 셰르파 중에 나만 아직 살아있어요.

Bugün tırmanış ekibinden hayatta kalan tek kişi benim.

잘못된 것이 명확함에도 왜 아직 우리 곁에 있는 것일까?

Yanlış olduğu çok açıkken neden halâ bizimle?

아직 이 광산을 통과할 수 있다면 '다시 시도'를 선택하세요

Hâlâ bu madenden geçebileceğinize inanıyorsanız "Tekrar Dene"yi seçin.

우리가 가진 해결책들이 아직 이론에 불과하다는 점을 명심해야 합니다.

ne kadar spekülatif olduğunu göstermemiz gerekiyor.

하지만, 아직 이가 일생 중 어떻게 발전하는지는 알지 못합니다.

Fakat yaşam boyu bu nasıl gelişiyor henüz bilmiyorum.

아직 16km 이상 남았습니다 이 저온 유통 경로에서 정북동쪽에 있죠

15 kilometre ileride, soğuk zincir güzergâhının kuzeydoğusunda.

아직 이 늑대를 해결할 수 있다고 생각한다면 '다시 시도'를 선택하세요

Bu kurtla başa çıkabileceğinizi düşünüyorsanız "Yeniden Dene"yi seçin.

바다는 아직 탐험 되지 않거나 알 수 없는 부분이 많습니다.

Okyanuslarımız oldukça keşfedilmemiş ve az örneklem alınmış durumda,

그리고 이 사람들에게 도움의 손길을 주는 사람들은 아직 곳곳에 존재합니다.

Size dışarıda hâlâ empati sahibi insanlar olduğunu göstermek için

사막에는 아직 탐험할 곳이 많지만 이 더위에서 뱀독은 그리 오래가지 않으니

Hâlâ çölde keşfetmemiz gereken bir sürü yer var. Ama yılan zehri bu sıcakta fazla dayanmaz.

아직 물을 찾고, 임무를 계속할 수 있다고 생각하신다면 '다시 시도'를 선택하세요

Hâlâ su bulabileceğinizi ve göreve devam edebileceğinizi düşünüyorsanız "Tekrar Dene"yi seçin.

새로운 경제구조를 만드는 뿌리가 될 거야. 그런데 아직 갈 길은 멀어보여.

ekosisteminin köklerini atıyor. Ancak yapılacak çok fazla şey var.