Translation of "‎삶의" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "‎삶의" in a sentence and their turkish translations:

사고와 삶의 방식입니다.

bir düşünce ve yaşam felsefesidir.

아주 중요한 삶의 기술입니다.

hayati bir yaşam becerisidir.

예술은 삶의 의미를 환기시킵니다.

Sanat, hayata anlam katıyor.

‎짧은 삶의 마지막 행위죠

Kısa ömürlerinin son eylemi bu.

심장은 우리의 정서적 삶의 상징이었습니다.

kalp, duygusal hayatlarımızın bir sembolü oldu.

인간으로서 제 삶의 목적은 무엇이었을까요?

İnsanlığımın amacı neydi?

제가 약속하건데 여러분들 삶의 질이

Söz veriyorum.

삶의 기대치를 낮추라는 말을 듣는 것이었어요.

hayattan beklentilerimi değiştirmem için.

고통이 삶의 일부임을 잘 알고 있죠.

Acı çekmenin hayatın bir parçası olduğunu bilirler.

한 인간으로서 내 삶의 목적은 무엇일까?

İnsanlığımın amacı ne?

한 인간으로서 내 삶의 목적은 무엇이었을까요?

İnsanlığımın amacı neydi?

인본주의자로서 저는, 적극적인 삶의 태도를 믿습니다.

Bu yüzden, bir hümanist olarak, hayata karşı temkinli bir yaklaşıma inanıyorum.

‎달과 조수가 ‎삶의 리듬을 결정하는 곳

Ay ile gelgitlerin hayatın ritmini belirlediği bir dünya.

그 삶의 가치를 저와 남동생에게 물려주셨어요.

ve bu değerleri ağabeyim ile bana aktardılar,

삶의 불행을 내쉬는 것을 상상할 수 있습니다.

veya hayatınızdaki mutsuzluğu attığınızı.

그녀는 은퇴했지만 최근 삶의 새 목적을 찾았는데요,

Cecile emekli oldu ancak Kongo mültecilerini

제 삶의 다른 부분들은 완전히 통제 불능이었으니까요.

hayatımın diğer alanlarını kontrolüm dışında görüyordum.

꿰는 자들은 더 나은 삶의 방법을 찾아내었습니다.

Bu örücüler daha iyi yaşamanın bir yolunu bulmuşlar.

‎하지만 어떤 동물은 ‎도시에 삶의 터전을 꾸렸죠

Ama bazıları... ...burada hayat kurmuştur.

우리 삶의 거의 모든 부분이 측정되는 것 같습니다.

Görünüşe göre hayatımız boyunca karşılaştırılıyoruz,

지구상 모든 삶의 기초로서의 토양의 능력에 대한 존중,

Yeryüzündeki tüm yaşamın temeli olma yeteneğine saygı,

제 삶의 그토록 중요한 부분을 할머니와 공유하지 않았다는 것이요.

bende hata yaptım hissi uyandırdı.

저는 쉬운 유년기 시절이 없었지만, 제 삶의 매 순간을 사랑했습니다.

Çok kolay bir çocukluk değildi evet, ama her dakikasını sevdim

음악이 더 이상 제 삶의 일부가 될 수 없을 것이란 생각은

müziğin artık hayatımın bir parçası olmayacağı fikri