Translation of "Szülei" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Szülei" in a sentence and their turkish translations:

- Szeretnek a szülei.
- A szülei szeretnek engem.

Onun ebeveynleri beni sever.

Szülei szerettek engem.

Onun ailesi beni sevdi.

Tom szülei tanárok.

Tom'un ebeveynlerinin ikisi de öğretmen.

Tomi szülei kiakadtak.

Tom'un ailesi çıldırdı.

- Utálják őt a szülei.
- Utálják őt a lány szülei.

Ailesi ondan nefret ediyor.

- Ti biztosan Tom szülei vagytok.
- Önök biztosan Tom szülei.

Siz Tom'un ebeveynleri olmalısınız.

Még a szülei sem.

Ebeveynleri bile.

Mari szülei utálják Tomot.

Mary'nin ebeveynleri Tom'dan nefret eder.

A szülei gyűlölik őt.

Onun ebeveynleri ondan nefret eder.

Hogy vannak a szülei?

- Ebeveynlerin nasıl?
- Ailen nasıl?

Tomit elhagyták a szülei.

Tom'un ailesi onu terk etti.

A szülei jól vannak.

Onun ebeveynleri iyi.

A szülei meghívtak vacsorára.

Onun ailesi beni yemeğe davet etti.

Tom szülei Bostonban élnek.

Tom'un ailesi Boston'da yaşıyor.

Tom szülei jogászok voltak.

Tom'un anne-babası avukattı.

Tom szülei hippik voltak.

Tom'un annesi babası hippiydi.

Tom szülei is énekesek voltak.

Tom'un ebeveynleri de şarkıcı.

Szülei tudta nélkül ment férjhez.

O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.

- Tom több pénzt keres, mint a szülei.
- Tom többet keres, mint a szülei.

Tom ebeveynlerinden daha fazla para kazanır.

Hétéves volt, mikor a szülei váltak.

Yedi yaşındayken ebeveynleri boşanıyor.

A szülei a felsőoktatására raknak félre.

- Ebeveynleri onun kolej eğitimi için birikim yapıyorlar.
- Onun ebeveynleri onun üniversite eğitimi için para biriktiriyor.

A szülei a városon kívül voltak.

Onun ebeveynleri şehir dışındaydı.

Tom szülei idősebbek, mint az enyémek.

Tom'un ebeveynleri benimkilerden daha yaşlı.

Tom szülei a célvonalnál várnak rá.

Tom'un ebeveynleri bitiş çizgisinde onu bekliyor.

Tom azt mondta, a szülei válnak.

Tom ebeveynlerinin boşanacağını söyledi.

Amikor nehézségekbe ütközött, a szülei segítségét kérte.

O güçlüklerle karşılaştığında, ebeveynlerinden yardım istedi.

Amikor mi összeházasodtunk, szülei már nem éltek.

Evlendiğimizde onun anne ve babası çoktan ölmüştü.

Tomiból a szülei akarata ellenére táncos lett.

Tom onun ebeveynlerinin istememesine rağmen bir dansçı oldu.

A szülei idősebbek, mint az én szüleim.

Onun anne ve babası, benimkilerden daha yaşlılar.

De szülei gondoskodók, s így minden jóra fordul.

yoksulluğun önemli olmadığını ileri sürebilirsiniz.

Nincsenek mellette a szülei, hogy taníthassák. Egyedül van.

Ona bir şey öğretecek bir annesi ya da babası yok. Tek başına.

Nem tudjuk, hogy eljönnek-e holnap a szülei.

Onun ebeveynlerinin yarın gelip gelmeyeceklerini bilmiyorum.

Tom szülei csak a gyerekek kedvéért maradtak együtt.

Tom'un ebeveynleri sadece çocukların hatırı için birlikte kaldı.

Én gondoskodom erről a gyermekről, mióta a szülei meghaltak.

Ebeveynleri öldüğünden beri bu çocuğa ben bakıyorum.

Mivel a szülei japánok, Mari otthon általában japánul beszél.

Onun ebeveynleri Japon olduğu için Mary evde genellikle Japonca konuşur.

Mivel a szülei franciák, Tom otthon általában franciául beszél.

Onun ebeveynleri Fransız olduğu için, Tom genellikle evde Fransızca konuşur.

Tom szülei elváltak, amikor ő még nagyon kicsi volt.

O çok küçükken Tom'un anne ve babası boşandılar.

Tamás szülei meghaltak, amikor ő még csak egy kisgyerek volt.

Tom'un ebeveynlerinin her ikisi de o hala bir çocukken öldüler.

Elhatározta, hogy férjhez megy hozzá, még akkor is, ha a szülei elleneznék.

Ebeveynleri onun yapmasını istemese bile o, onunla evlenmeye karar verdi.

Tamás szülei nagyon sok olyan dolgot megengednek neki, amit az enyémek nekem nem.

Tom'un ailesi ona benim ebeveynlerimin yapmama izin vermediği bir sürü şeyi yapmasına izin verir.

A szülei nagyon szegények voltak és nem engedhették meg maguknak, hogy a fiukat főiskolára küldjék.

Ebeveynleri çok fakirdi ve oğullarını üniversiteye göndermeyi göze alamadılar.

Azt hiszem, hogy nagyon valószerűtlen, hogy Tom nem vette tudomásul, hogy a szülei nélkül ne mehet be a múzeumba.

Tom'un ebeveynleri olmadan müzeye girmesine izin verilmeyeceğinin farkında olmamasının pek mümkün olmadığını düşünüyorum.

Tom elhatározta, hogy nem fogja a saját gyerekeivel ugyanazokat a hibákat elkövetni, mint amelyeket a szülei követtek el vele szemben.

Tom, anne ve babasının kendisine yapmış olduğu hataları kendi çocuklarına yapmamak konusunda kararlıydı.