Translation of "Szívesen" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Szívesen" in a sentence and their turkish translations:

- Szívesen.
- Szívesen!

- Bir şey değil.
- Rica ederim.

Szívesen!

Zevkle.

Szívesen megtenném.

Öyle yapmaktan mutlu olurum.

- Köszönöm. - Szívesen.

"Teşekkürler." "Bir şey değil."

Szívesen teniszeznék.

Tenis oynamak istiyorum.

Szívesen segítünk.

Yardım etmeyi severiz.

Nagyon szívesen!

Büyük bir zevkle!

- Szívesen!
- Örömmel!

Zevkle.

Szívesen, Tom.

Rica ederim Tom.

Szívesen átölelnélek.

Ben sana sarılmayı özledim.

Szívesen megműtöttem volna.

Ameliyat etmek için can atıyordum yahu!

Lucy szívesen teniszezik.

- Lucy tenis oynamayı seviyor.
- Lucy tenis oynamayı sever.

Nagyon szívesen mennék.

Ben gitmeyi çok istiyorum.

Szívesen eszik fagylaltot.

O dondurma seviyor.

Szívesen olvas újságokat.

O, gazete okumayı sever.

Szívesen tanulok nyelveket.

Dilleri öğrenmeyi seviyorum.

Szívesen beszélgetek veled!

Seninle konuşmayı seviyorum.

Mit csinálnál szívesen?

Canın ne yapmak istiyor?

Tomi szívesen kertészkedik.

Tom bahçe işlerinden hoşlanır.

Szívesen segítenék neked.

Size yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.

Szívesen látunk itt.

Biz sizi burada karşılayacağız.

Mindenkit szívesen látunk.

- İsteyen herkes gelebilir.
- Herkesi bekleriz.
- Herkesi beklerim.
- Kapımız herkese açık.

Tényleg szívesen tettem.

Gerçek bir zevkti.

Szívesen olvasok könyveket.

Kitap okumaktan keyif alırım.

Szívesen beszélgetek vele.

Onunla konuşmaktan zevk alıyorum.

Nagyon szívesen látunk.

- Başımın üstünde yerin var.
- Başımın üstünde yeriniz var.

Szívesen hallgat rádiót.

O, radyo dinlemeyi sever.

Nem szívesen megyek.

Gitmeye isteksizim.

Szívesen máskor is!

Her zaman seve seve yine!

Húst is szívesen fogyaszt.

Etin tadını almış bir kere.

Szívesen énekelnék az esőben.

Canım yağmurda şarkı söylemek istiyor.

Tomi szívesen hajtogat papírrepülőket.

Tom kağıt uçaklar yapmayı seviyor.

Mindig szívesen látunk itt.

- Bu kapı size hep açık.
- Size kapımız daima açık.
- Her zaman başımızın üstünde yeriniz var.
- Sana kapım daima açık.
- Her zaman başımın üstünde yerin var.

Szívesen etetem a galambokat.

Güvercinleri beslemek hoşuma gider.

Nem szívesen élek vidéken.

Kırsalda yaşamayı sevmiyorum.

Milyen filmeket nézel szívesen?

Ne tür filmler izlemekten hoşlanırsınız?

- Szeretsz táncolni?
- Szívesen táncolsz?

Dans etmeyi sever misiniz?

Szívesen úszom a tengerben.

Ben denizde yüzme gitmeyi seviyorum.

Tom szívesen úszik esőben.

Tom yağmurda yüzmeyi aldırmaz.

Szívesen tanulok régi nyelveket.

Eski dilleri öğrenmeyi severim.

Szívesen megismertem volna Tomit.

Tom'la tanışmak isterdim.

- Tomi nem szívesen látott vendég itt.
- Tomit nem látják itt szívesen.

Tom burada istenmiyor.

- Akármikor jössz, szívesen látott vendégünk leszel.
- Bármikor jön, szívesen látott vendégünk lesz.

Ne zaman gelirsen gel bizim misafirimiz olacaksın.

Szabadidejében szívesen úszik és teniszezik.

Onun boş zamanlarında, o yüzme ve tenisin tadını çıkarır.

Szívesen díszítem a szobámat virágokkal.

Odamı çiçeklerle süslemeyi seviyorum.

- - Köszönöm. - Nincs mit.
- - Köszönöm. - Szívesen.

- "Teşekkürler." "Bir şey değil."
- “Teşekkür ederim.” — “Rica ederim.”
- "Sağ ol." "Ne demek."

Télen nem szívesen eszem fagyit.

Kışın dondurma yemekten zevk almam.

Nagyon szívesen elfogadom a meghívásotokat.

Davetini kabul etmekten çok mutlu olacağım.

Az európaiak szívesen fogyasztanak bort.

- Avrupalılar şarap içmek isterler.
- Avrupalılar şarap içmeyi severler.

Annyit adj, amennyit szívesen adsz.

İstediğin ne varsa bağışla.

Anyu megeszi szívesen a halfejet.

Annem balık kafası yemeyi sever.

Nem szívesen vagyok egyedül otthon.

Ben evde yalnız olmaktan hoşlanmıyorum.

Szívesen emlékszem vissza a gyermekkoromra.

Ben çocukluğumu zevkle hatırlıyorum.

Szívesen megyek a barátaimmal moziba.

Ben arkadaşlarımla sinemaya gitmekten hoşlanırım.

Szívesen meghallgatjuk, ha van javaslata.

Lütfen öneride bulunmak için çekinmeyin.

Szívesen! Soha nem mondtam még ilyet.

- Ne demek! Daha önce hiç böyle bir şey söylemedim.
- Hiç de değil! Ben asla böyle bir şey söylemedim.

Nem szívesen megyek ki, ha esik.

- Yağmur yağarken dışarı çıkmayı sevmem.
- Yağmur yağıyorken dışarı çıkmayı sevmem.

Nem tudtam, hogy szívesen látsz-e.

Beni görmekten mutlu olacağından kesinlikle emin değildim.

A fiam szívesen olvas dinoszauruszos könyveket.

Oğlum dinozorlar hakkında kitap okumayı sever.

Gondoltam, szívesen kipróbálnál valamilyen japán ételt.

Japon yemeği denemenin ilgini çekebileceğini düşündüm.

- Szeretek magamban lenni.
- Szívesen vagyok egyedül.

Tek başıma olmayı seviyorum.

A szabadidőmben szívesen lógok a haverokkal.

Boş zamanım sırasında arkadaşlarımla takılmak istiyorum.

Nem szívesen kelek fel 6 előtt.

Altıdan önce kalkmam zor.

Nem szívesen találkoznék vele egy sikátorban.

Karanlık bir ara sokakta ona rastlamak istemem.

Míg szívesen lennék az egyik olyan ember,

Sıfırdan sosyal değişime öncülük eden insanlardan biri

Nem szívesen találkoznék vele egy sötét helyen.

Ben karanlık bir yerde onunla karşılaşmak istemiyorum.

- Szeretem a síelést.
- Szeretek síelni.
- Szívesen síelek.

Kayak yapmayı severim.

Olyan vagyok, aki nem szívesen marad magára.

- Yalnız olmaya dayanamayan bir erkeğim.
- Yalnız olmaya dayanamayan bir insanım.

Meg tudom állapítani, mikor nem látnak szívesen.

İstenmediğim zaman biliyorum.

- Szeretek utazni.
- Szeretem az utazásokat.
- Szívesen utazom.

Gezileri seviyorum.

- Szívesen olvasok könyveket.
- Nagyon szeretek könyvet olvasni.

- Kitap okumayı seviyorum.
- Ben kitap okumayı severim.
- Ben kitapları okumayı severim.

Ha van bármi javaslatod, szívesen meghallgatnám őket.

Eğer herhangi bir önerilerin varsa, onları duymaktan mutlu olurum.

Tom szívesen elfogadott volna egy kis segítséget.

Tom biraz yardımla onu yapabilirdi.

Szívesen látjuk a látogatókat és a vendégeket.

Ziyaretçiler ve misafirler hoş geldiniz.

Szívesen fogom, amíg ön is megtalálja a helyét,

Siz koltuğunuzu bulana kadar sizin için tutayım

Az anya nem szívesen hagyta egyedül a gyermekét.

Anne çocuklarını yalnız bırakmakta isteksizdi.

- Szeretek a folyóban horgászni.
- Szívesen horgászom a folyónál.

Nehirde balık tutmayı seviyorum.

- Miféle könyveket szeretsz olvasni?
- Milyen könyveket olvasol szívesen?

Ne tür kitaplardan hoşlanırsın?

A négyéves fiam szívesen komponál rövidebb dallamokat zongorán.

Benim dört yaşındaki oğlum piyanoda küçük melodiler bestelemeyi sever.

Szeretnék egy olyan munkát találni, amelyet szívesen végeznék.

Yaparken eğlendiğim bir iş bulmak istiyorum.

A serdülők meggondolatlanok, és szívesen próbálnak ki új dolgokat.

Gençler düşünmeden davranırlar ve yeni şeyler denemeyi severler.

Nemcsak olyan környezetet teremthetünk, ahol az emberek szívesen dolgoznak,

insanların çalışmayı sevdiği ortamları yaratmakla kalmayıp

- Szívesen ennék valamit.
- Kedvem lenne enni valamit.
- Ennék valamit.

Canım bir şey yemek istiyor.

- Szívesen elmennék Svájcba.
- Az a vágyam, hogy ellátogassak Svájcba.

Benim dileğim İsviçre'ye gitmektir.

Szívesen veled mentem volna, de nem volt rá időm.

Seninle gelmek isterdim ama vaktim yoktu.

Szívesen írnék többszáz mondatot a Tatoebán, de dolgom van.

Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.

- Tom szeretett Mary-vel lenni.
- Szívesen volt Tomi Marival.

Tom Mary ile olmaktan hoşlandı.

Bostont érdemes megnézni, de én nem szívesen laknék ott.

Boston ziyaret etmek için güzel bir yer ama ben orada yaşamak istemem.

De nagyon szívesen fogom a holmiját, amíg megkeresi a helyét."

ama dilerseniz koltuğunuzu bulana kadar eşyalarınızı tutabilirim."

Nem szívesen teszem meg, amit tervezek, de nincs más választásom.

Yapmayı planladığım şeyi yapmak istemiyorum ama başka seçeneğim yok.

Nem könnyű olyan helyet találni, ahol szívesen lakik az ember.

Yaşayacak güzel bir yer bulmak kolay değil.

- Egy kastélyban szeretnék élni.
- Egy várban élnék szívesen.
- Várkastélyban szeretnék élni.

Bir kalede yaşamak istiyorum.

Ma nagyon sok a dolgom, de holnap nagyon szívesen ebédelnék veled.

Bugün çok yoğunum ama yarın seninle öğle yemeği yemeyi çok isterim.

Mindig szívesen sétálok esőben, hogy senki ne lássa rajtam, ha sírok.

Her zaman yağmur yağarken yürümeyi sevmişimdir, çünkü kimse benim ağladığımı yağmurda göremez.

Ha nem ettem volna olyan sokat reggelire, akkor nagyon szívesen ebédeltem volna veled.

Böylesine mükellef bir kahvaltı yapmış olmasaydım, öğle yemeğini seve seve sizinle yerdim.

- Szeretnék veled menni, de egy fillérem sincsen.
- Szívesen veled mennék, de nincs pénzem.

Seninle gitmek istiyorum ama beş parasızım.

Nem szívesen segítek nekik, mert olyan arrogánsak és soha nem köszönik meg a segítséget.

Onlara yardımcı olmayı sevmiyorum çünkü çok küstahlar ve asla yardım için teşekkür etmiyorlar.