Translation of "óra" in Turkish

0.022 sec.

Examples of using "óra" in a sentence and their turkish translations:

- Két óra van.
- Két óra.

Saat iki.

De kislánykorom óra

Ama genç bir kız olduğumdan beri,

Az óra ketyeg.

Saat tik tak yapıyor.

Az óra megállt.

Saat durdu.

Mindjárt hat óra.

Neredeyse altı.

Hét óra van.

Saat yedidir.

Egy óra van.

Saat bir.

Három óra van.

Saat üç.

Négy óra van.

Saat dört.

Hat óra van.

Saat altı.

Nyolc óra van.

Saat sekiz.

9 óra van.

Saat dokuz.

- - Mennyi az idő? - Három óra húsz perc.
- - Hány óra van? - Három óra húsz perc.

"Saat kaç?" "Saat 3.20."

- Egy óra múlva elutazunk.
- Egy óra múlva fogunk indulni.

Bir saat içerisinde gideceğiz.

- Elaludt az órán.
- Elaludt óra alatt.
- Óra közben elbóbiskolt.

- Derste uyuyakaldı.
- Ders sırasında uyuyakaldı.

- Hány óra van?
- Mennyi az idő?
- Hány az óra?

Saat kaç?

- Fél óra múlva indulunk.
- Fél óra múlva megyünk el.

Biz yarım saat içinde ayrılırız.

- Egy nap az huszonnégy óra.
- Egy napban 24 óra van.

Bir gün yirmi dört saattir.

Egy óra alvás éjfél előtt felér két óra éjfél utánival.

Gece yarısından önce bir saatlik uyku gece yarısından sonra iki saatlik uykuya değer.

- Ez az óra nem működik.
- Ez az óra nem jár.

Bu saat bozuk.

Tudod, hány óra van?

Saatin kaç olduğunu biliyor musun?

Már 7 óra van.

Zaten 07:00.

Már tizenegy óra van.

Saat şimdiden on birdir.

A szobámban nincs óra.

Odamda hiç saat yok.

Azt mondta, kilenc óra.

"Saat dokuz" dedi.

Hány óra van most?

- Şu anda saat kaç?
- Şimdi saat kaç?

Szerintem két óra van.

Sanırım saat iki.

Pontosan tíz óra van.

Saat tam on.

Egy óra múlva elmegyek.

Bir saat içinde çıkıyorum.

A matematika óra jó.

Matematik dersi iyidir.

Már majdnem három óra.

Saat yaklaşık üç.

Már kilenc óra van.

Zaten saat 9:00.

Pár óra múlva visszajövök.

Birkaç saat içinde döneceğim.

Most egy óra van.

Saat tam bir.

Négy óra múlva érkezem.

Dört saat içerisinde varacağım.

Este nyolc óra van.

- Saat sekiz ö.s.
- Saat 20.00.

Kellene még néhány óra.

Bana birkaç saat ver.

Egy óra múlva indulok.

Bir saat içinde gideceğim.

Két óra rendben lenne.

Saat iki iyi olurdu.

Fél óra múlva visszajövök.

Yarım saat içinde geri geleceğim.

Találkozunk az óra után.

- Dersten çıkınca görüşürüz.
- Dersten sonra görüşürüz.

Ne beszélj óra alatt!

Ders esnasında konuşma.

Fél óra van ebédig.

Öğle yemeğine yarım saat var.

Ez az óra vízálló.

Bu saat su geçirmez.

Az óra pontosan jár.

Saat doğru gidiyor.

Működik ez az óra?

O saat işliyor mu?

Milyen volt az óra?

Ders nasıldı?

Hány óra van ott?

Orada saat kaç?

Ez nem egy óra.

Bu bir kol saati değil.

Elnézést, hány óra van?

Affedersiniz, saat kaç?

Egy óra múlva találkozunk.

Seninle bir saat sonra buluşacağız.

Minden óra éjfél előtti alvás annyit ér, mint két óra éjfél utáni.

Gece yarısından önce her saat uyku gece yarısından sonra iki saat uykuya değer.

- Ez az óra a nagyapádé volt.
- Ez az óra a nagypapádé volt.

Bu saat dedenindi.

Minden óra új kihívást jelent.

...her saat ayrı bir zorluk çıkarır.

Gyere ide hét óra előtt!

Yediden önce buraya gel.

Egy óra van a falon.

Duvarda bir saat var.

Két óra óta ott ül.

O iki saattir orada oturuyor.

Valahol éppen öt óra van.

Şimdi bir yerde saat beştir.

Már este tíz óra van.

Zaten gece 10:00.

Ez az óra nem működik.

Bu saat çalışmıyor.

Hány óra van most Bostonban?

Boston'da şu an saat kaç?

Nem tudom, hány óra van.

Saatin kaç olduğunu bilmiyorum.

Körülbelül 8 óra óta alszik.

Yaklaşık saat 8'den beri uyuyor.

Milyen volt a francia óra?

Fransızca sınıfı nasıldı?

Szükségem van pár óra alvásra.

Birkaç saatlik bir uykuya ihtiyacım var.

Az óra még mindig ketyeg.

Saat hâlâ çalışıyor.

Negyed óra múlva kettő lesz.

İkiye çeyrek var.

Egy óra sincs a szobámban.

Odamda hiç saat yok.

Húsz perccel múlt tíz óra.

Saat onu yirmi geçiyor.

- Már majdnem három óra.
- Csaknem három.

Neredeyse üç.

Mindjárt hét óra. Iskolába kell mennünk.

Saat yediye geliyor. Okula gitmemiz gerek.

Tíz óra előtt vissza kell térned.

Ondan önce geri dönmelisin.

Tíz óra után ne hívjál fel!

Saat 10'dan sonra beni arama.

Az ébresztő óra hétkor ébreszt engem.

Çalar saat beni 7:00 de uyandırır.

Ne aggódj, tizenkét óra előtt visszajövök.

- Endişelenme, on ikiden önce dönmüş olacağım.
- Endişelenmeyin, on ikiden önce dönmüş olacağım.
- Endişelenmeyiniz, on ikiden önce dönmüş olacağım.

Egy perc egy óra hatvanad része.

Bir dakika bir saatin altmışta biridir.

Már tizenkét óra volt, mire hazaért.

- Eve ulaştığında saat çoktan on ikiydi.
- Eve vardığında saat çoktan on iki olmuştu.

- Hány óra van?
- Mennyi az idő?

Saat kaç?

Az óra a kandalló fölött van.

Saat şöminenin üzerindedir.

Azt mondta, hogy kilenc óra van.

O saatin dokuz olduğunu söyledi.

Az óra épp most ütött hármat.

Saat tam üç vurdu.

Rendszerint hat óra tájt jövök haza.

Genellikle saat 06:00 ya kadar eve varırım.

Tom két óra harminckor hajtott haza.

Tom araçla eve 2.30'da geldi.

Hány óra van most San Franciscóban?

Şu anda San Francisco'da saat kaç?

Ez az óra 70000 jenbe kerül.

Bu saat, 70.000 yene mal oldu.

A karórám szerint tíz óra van.

Benim saatime göre 10:00.

A vasárnap 11 óra a szegregáció csúcspontja.

pazar sabahı saat on bir, Amerika'da en çok ayrımcılık yapılan saat.

A régi óra még mindig használatban van.

Eski saat hâlâ kullanımdadır.

Tom öt óra alatt lefutotta a maratont.

Tom, maratonu beş saatin altında koştu.

Míg elfoglaltak voltunk, megint eltelt két óra.

Biz meşgulken iki saat daha geçti.