Translation of "Bleibt" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Bleibt" in a sentence and their turkish translations:

Bleibt wachsam!

Tetikte ol.

Bleibt zurück!

Geride durun.

Bleibt ruhig.

- Sakin ol.
- Sessiz ol.

Wer bleibt?

Kim kalıyor?

Tom bleibt.

Tom kalıyor.

bleibt weiterhin gültig

hala daha geçerliliğini koruyor

- Bleibt zusammen!
- Zusammenbleiben!

Birlikte kalın.

Die Liebe bleibt.

Aşk sürer.

Tom bleibt stur.

Tom inatçı kalır.

Tom bleibt nicht.

Tom kalmıyor.

Paris bleibt Paris.

Paris her zaman Paris olacak.

Tom bleibt unbewegt.

Tom sakin.

- Die Frage ist und bleibt unbeantwortbar.
- Die Frage bleibt unbeantwortet.

Soru çözümsüz kalır.

Und der bleibt ungebrochen.

çember bozulmamış kalıyor

Das Problem bleibt ungelöst.

- Sorun çözümsüz kalır.
- Sorun çözülmemiş kalır.

Er bleibt nie lange.

O asla uzun süre kalmaz.

Sie bleibt nie lange.

O hiç uzun süre kalmaz.

Die Situation bleibt unverändert.

Durum değişmeden kalır.

Manches bleibt besser ungesagt.

Bazı şeylerin söylenmemiş olarak bırakılması daha iyidir.

Tom bleibt unter Hausarrest.

Tom ev hapsinde kalıyor.

Tom bleibt bei uns.

Tom bizimle kalıyor.

Bleibt in euren Autos!

Arabalarınızda kalın.

Tom bleibt nie lange.

Tom asla uzun kalmaz.

Das bleibt unter uns.

Bu aramızda kalsın.

Tom bleibt in Boston.

Tom Boston'da kalıyor.

Wo bleibt meine Rückerstattung?

Geri ödemem nerede?

Wie lange bleibt Tom?

Tom ne kadar süre kalacak?

Tom bleibt, nicht wahr?

Tom kalıyor, değil mi?

Der Mord bleibt rätselhaft.

Cinayet gizemini koruyor.

- Wie lange bleibt sie in Moskau?
- Wie lange bleibt er in Moskau?

O, Moskova'da ne kadar kalacak?

Zum Trauern bleibt keine Zeit.

Yas tutacak vakit yok.

Es bleibt wenig zu tun.

Yapılacak az şey var.

Ich hoffe, es bleibt so.

Ben o şekilde kalır umuyorum.

Bleibt ruhig und handelt bestens.

Sakin olun ve yapabildiğinizin en iyisini yapın.

Ich habe gesagt, bleibt zurück!

Dön dedim!

Es bleibt wenig zu sagen.

Söylenecek çok az şey var.

Er bleibt bei seiner Meinung.

Görüşünde ısrar ediyor.

Glauben Sie, sie bleibt so?

Bunun o şekilde kalacağını düşünüyor musunuz?

Bleibt Tom oder geht er?

Tom kalacak mı yoksa gidecek mi?

Diese Sache bleibt unter uns.

Konu aramızda kalsın.

Er bleibt bei seiner Tante.

Teyzesinde kalıyor.

Geht er oder bleibt er?

Ayrılıyor mu yoksa kalıyor mu?

- Dir bleibt nur noch sehr wenig Zeit.
- Euch bleibt nur noch sehr wenig Zeit.
- Ihnen bleibt nur noch sehr wenig Zeit.

Çok az zamanın kaldı.

- Tom bleibt oft die ganze Nacht wach.
- Tom bleibt oft die ganze Nacht auf.

Tom genellikle bütün gece ayakta kalır.

- Ruhe in Frieden.
- Bleib ruhig.
- Bleibt ruhig.
- Bleiben Sie ruhig.
- Bleib cool.
- Bleibt cool.

- Sakin olun.
- Sessiz ol.
- Sakin kal.

Wobei man an einem Ort bleibt.

Bu, tek yerde kalarak yapılır.

Ein Klima, das ewig mild bleibt --

sonsuzluk için iyi huylu kalan bir iklim.

Ihre hektische Betriebsamkeit bleibt nicht unbemerkt.

Bu coşkun enerji birinin gözüne takılıyor.

All diese Aktivität... ...bleibt nicht unbemerkt.

Tüm bu faaliyet de... ...gözlerden kaçmaz.

Es bleibt nicht auf dem Boden

sabit üzerinde durmuyor yani

bleibt ein verlockendes "Was-wäre-wenn".

bir' ne olurdu 'olmaya devam ediyor.

Wo bleibt denn da die Logik?

Onda mantık nerede?

Er bleibt nie lange am Ball.

Bir şeye uzun süre bağlı kalamaz.

Uns bleibt weniger als eine Stunde.

Bir saatten daha az zamanımız var.

Er bleibt mit ihr in Verbindung.

O, onunla temasını sürdürdü.

Pinochet bleibt wegen Herzbeschwerden im Krankenhaus.

Pinochet kalp sorunları nedeniyle hastanede kalıyor.

- Bleib zu Hause.
- Bleibt zu Hause.

- Evde kalın.
- Evde kal.

Die Fahrkarte bleibt drei Tage gültig.

Bilet üç gün için geçerlidir.

Uns bleibt leider nichts anderes übrig.

Korkarım seçeneğimiz yok.

Es bleibt nicht mehr viel Zeit.

Fazla zaman kalmadı.

Wie lange bleibt Tom in Boston?

Tom ne kadar süre Boston'da olacak.

Tom bleibt noch drei Wochen hier.

Tom üç hafta daha burada olacak.

Tom bleibt montags lieber zu Hause.

Tom pazartesileri evde kalmayı tercih ediyor.

Wie lange bleibt sie in Moskau?

O, Moskova'da ne kadar kalacak?

Tom bleibt noch drei weitere Tage.

Tom üç gün daha kalacak.

Ich hoffe, Tom bleibt in Boston.

Tom'un Boston'da kalacağını umuyorum.

Ich hoffe, das Wetter bleibt so.

Ben havanın bu şekilde kalacağını umuyorum.

Niemand bleibt stehen, um ihm zuzuhören.

Hiç kimse onu dinlemek için durmaz.

Uns bleibt einfach nichts anderes übrig.

Bizim sadece seçeneğimiz yok.

Tom bleibt sonntags oft zu Hause.

- Tom pazar günleri çoklukla evde kalır.
- Tom pazar günleri genelde evde takılır.
- Tom pazarları çoğu zaman evdedir.

- Sie riet ihm, wie man gesund bleibt.
- Sie berät ihn dabei, wie man gesund bleibt.

Ona nasıl sağlıklı kalınacağına dair nasihat ediyor.

Das Hotel bleibt den Winter über geschlossen.

Otel kış boyunca kapalı kalır.

Nur wer sich ändert, bleibt sich treu.

Sadece değişenler kendilerine sadık kalırlar.

Dumm bleibt dumm, da helfen keine Pillen.

Aptallığın tedavisi yoktur.

Jimmy bleibt oft die ganze Nacht wach.

Jimmy çoğunlukla bütün gece yatmaz.

Er bleibt am Sonntag selten zu Hause.

O, pazar günü nadiren evde kalır.

- Tom bleibt nicht.
- Tom wird nicht bleiben.

Tom kalmayacak.

Ihr bleibt heute alle beide zu Hause!

Bugün ikiniz de evde kalıyorsunuz.

- Bleib weg.
- Bleibt weg.
- Bleiben Sie weg.

Uzak dur.

Wo bleibt dein Sinn für Humor, Tom?

Senin espri anlayışın nerede, Tom?

Kate bleibt an den Wochenenden in Izu.

Kate hafta sonları Izu'da kalır.

Es bleibt uns wohl nichts anderes übrig.

Sanırım alternatifimiz yok.

Ich fürchte, mir bleibt keine andere Wahl.

Korkarım ki seçeneğim yok.

Was du damit machst, bleibt dir überlassen.

- Onunla ne yapacağınız size kalmış.
- Onunla ne yapacağınıza siz karar verin.

Es bleibt uns wirklich nichts anderes übrig.

Gerçekten hiç seçeneğimiz yok.

Ich will wissen, wer bei uns bleibt.

Bizimle kimin kaldığını öğrenmek istiyorum.

Es bleibt weniger Zeit, als ich dachte.

Sandığımdan daha az zaman var.

Ich will, dass ihr bei mir bleibt.

Hepinizin benimle kalmasını istiyorum.

Es bleibt alles so, wie es war.

Her şey olduğu gibi kalır.

Es bleibt noch etwas Zeit zum Einkaufen.

Biraz alışveriş yapmak için hala zaman var.

Sorge dafür, dass Tom im Bett bleibt!

Tom'un yatakta olduğundan emin ol!

Sieh zu, dass diese Tür abgeschlossen bleibt.

Bu kapının kilitli kaldığına emin olun.

Tom bleibt nie länger als eine Woche.

Tom asla bir haftadan fazla kalmaz.

Kate bleibt das Wochenende über in Izu.

Kate hafta sonu boyunca Izu'da kalır.

Es bleibt noch viel Arbeit zu tun.

Daha yapacak çok iş var.