Examples of using "Saisinko" in a sentence and their turkish translations:
Lütfen patatesleri verir misin?
Doğum tarihinizi alabilir miyim?
Telefon numaranızı alabilir miyim, lütfen?
Tarife alabilir miyim?
Bir yol haritası alabilir miyim?
Biraz çay alabilir miyim?
Biraz kahve alabilir miyim, lütfen?
Dikkatini çekebilir miyim?
Bİr kaşık alabilir miyim?
Biraz su alabilir miyim, lütfen?
Fiş alabilir miyim?
Onları ayrı ayrı sarar mısınız?
Ben bir şehir haritası istiyorum.
Hesabı alabilir miyim, lütfen?
Her şeyden önce, lütfen adınızı alabilir miyim.
Pasaportunuzu görmeme izin verir misiniz?
Bir dilim peynirli pasta alabilir miyim?
Biraz su alabilir miyim lütfen?
Bunu deneyebilir miyim?
Götürmek için bir kahve alabilir miyim?
Silahımı geri alabilir miyim?
Tom'la konuşabilir miyim?
Lütfen bir kilo ton balığı filetosu alabilir miyim?
Garson, hesap lütfen.
Biniş kartınızı görebilir miyim?
Lütfen bir metro haritası alabilir miyim?
Tarifeyi görebilir miyim?
Başka bir broşür alabilir miyim?
Bir bardak beyaz şarap, lütfen.
Ben bir pizza alabilir miyim lütfen?
Biraz daha patates püresi almak istiyorum.
- Bayan Brown'la konuşabilir miyim?
- Bayan Brown ile konuşabilir miyim?
Biraz daha çay alabilir miyim?
Bir fincan çay alabilir miyim?
Lütfen bana bir fincan kahve ver.
Lütfen faturamı alayım.
Bir bira daha alabilir miyim, lütfen?
Ben biraz daha süt alabilir miyim?
Bir kurabiye alabilir miyim?
Menüyü ve şarap listesini alabilir miyim?
Bir parça kek daha alabilir miyim?
Biraz daha kahve alabilir miyim?
Biraz daha su alabilir miyim, lütfen?
- Hesap lütfen.
- Hesap, lütfen.
Bana hesabı getir, lütfen.
Adınızı alabilir miyim, lütfen?
Lütfen bana bir yastık getirin.
Adınız neydi, lütfen?
Lütfen bir teneke bira daha alabilir miyim?
Affedersin, bir kalem ödünç alabilir miyim?
Senin eski kitap koleksiyonunu görebilir miyim?
Bunu sizinle bırakabilir miyim?
Bir kahve daha alabilir miyim, lütfen.
Lütfen bana biraz kahve ver.
- Bir bardak su, lütfen.
- Bir bardak su lütfen.
Hesabı istiyorum lütfen.
Kahve, lütfen.
Bir bardak şarap istiyorum.
Lütfen tuzu bana uzat.
İki hamburger ve bir kola alabilir miyim lütfen?
Lütfen pasaportunuzu ve biniş kartınızı görmeme izin verin.
İsminizi alabilir miyim?
Bir kahve alabilir miyim?
Faturayı alabilir miyim, lütfen?
Bir makbuz alabilir miyim lütfen? Parama göz kulak olmam gerekiyor.
- Telefon numaranızı alabilir miyim, lütfen?
- Sizin telefon numaranızı alabilir miyim, lütfen?
Senin e-posta adresini alabilir miyim, lütfen?
"Bay Nakagawa ile konuşabilir miyim?" "Benim"
Bir kalem alabilir miyim?
"Bana tuzu uzatın lütfen." "Buyurun."
Lütfen bana bir bardak su ver.
Biraz daha kahve, lütfen.
"Alışverişinizden mutlu değilseniz, istediğiniz zaman iade edebilirsiniz." "Bu sözü yazılı olarak alabilir miyim?"
Benim müthiş büyükannem dil için öylesine titizdi ki ne zaman birinin "Can I.."ile soru sorduğunu duysa onların sözünü keser ve ani reaksiyon gösterirdi, "ben bilmiyorum, sen? Neyi yapabildiğini kendin bilmiyorsan ben nasıl bilirim? Eğer izin istiyorsan 'May I...' de"