Translation of "Pays" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Pays" in a sentence and their turkish translations:

Honesty pays.

Dürüstlük öder.

- He pays Tom well.
- She pays Tom well.

O, Tom'a iyi ödeme yapar.

Persistence pays off.

Azimli sıçan duvarı deler.

Who pays you?

Sana kim ödeme yapıyor?

God pays you.

Tanrı size öder.

So yes, civility pays.

Ve evet, naziklik para eder.

No one here pays.

Burada hiç kimse ödemez.

She pays Tom well.

O, Tom'a iyi ödeme yapar.

Mary pays Tom well.

Mary Tom'a iyi ödeme yapar.

Who pays your salary?

Maaşını kim ödüyor?

Tom pays his taxes.

Tom vergilerini öder.

Sami pays the rent.

Sami kirayı öder.

Tom pays us well.

Tom bize iyi para ödüyor.

And who pays the price?

Peki bedelini kim öder?

It pays to be polite.

O, nazik olmak için öder.

He pays us every month.

O bize her ay ödeme yapar.

She pays us every Friday.

O her cuma günü bize ödeme yapar.

She pays us every month.

O her ay bize ödeme yapar.

Tom pays attention to details.

Tom ayrıntılara dikkat ediyor.

Tom pays his debts promptly.

Tom borçlarını zamanında öder.

This job pays very well.

Bu iş çok iyi öder.

My job pays fairly well.

Benim işim oldukça iyi öder.

This job pays pretty well.

Bu iş oldukça iyi öder.

Tom pays us every Friday.

Tom her cuma bize ödeme yapar.

Tom pays me very well.

Tom bana çok iyi para veriyor.

But when the fund pays bail,

Ancak fon kefaletlerini ödediğinde

He pays with a credit card.

O, bir kredi kartı ile ödüyor.

Nobody pays much attention to Tom.

Kimse Tom'a çok dikkat etmiyor.

Tom always pays attention in class.

Tom her zaman sınıfta dikkat eder.

No one pays attention to us.

Kimse bize dikkat etmiyor.

No one pays attention to them.

Kimse onlara dikkat etmiyor.

No one pays attention to me.

Kimse bana dikkat etmiyor.

No one pays attention to him.

Kimse ona dikkat etmiyor.

No one pays attention to her.

Kimse ona dikkat etmiyor.

Tom always pays attention to details.

- Tom her zaman detaylara dikkat eder.
- Tom her zaman ayrıntılara dikkat eder.

Who pays you for that job?

Bu iş için size kim para ödüyor?

Tom always pays his rent early.

Tom kirasını her zaman erken öder.

- He who pays the piper calls the tune.
- He who pays the piper, calls the tune.

Parayı veren düdüğünü çalar.

She seldom pays regard to my advice.

O, tavsiyemi nadiren dikkate alır.

He pays no attention to the teacher.

O, öğretmene hiç kulak vermez.

He pays no attention to others' feelings.

Başkalarının duygularına dikkat etmez.

The boy pays visit to his grandmother.

Çocuk anneannesini ziyaret eder.

Tom always pays his rent on time.

Tom her zaman kirasını zamanında öder.

I have a job that pays well.

İyi ödeyen bir işim var.

Tom pays Mary to clean his house.

Tom Mary'ye evini temizlemesi için para veriyor.

This job pays 10,000 yen a day.

Bu iş, bir günde 10,000 yen öder.

Tom usually pays for everything in cash.

Tom genellikle her şeyi nakit olarak öder.

Tom never pays his rent on time.

Tom kirasını asla zamanında ödemez.

Who's the one who pays the bills?

Faturaları ödeyen kim?

She usually pays for everything in cash.

Genelde hep nakit ödeme yapar.

He usually pays for everything in cash.

Genelde her şeyi nakit olarak alır.

- No one pays attention to Tom.
- Nobody is paying attention to Tom.
- Nobody pays attention to Tom.

Hiç kimse Tom'a dikkat etmiyor.

- An investment in knowledge pays the best interest.
- An investment in knowledge always pays the best interest.

Bilgiye yatırım her zaman en iyi faizi öder.

Tom never pays attention to what I say.

Tom ne söylediğime hiç dikkat etmez.

This is the job Tom pays us for.

Bu, Tom'un bize ödeme yaptığı iş.

I'm the one that pays all the bills.

Bütün faturaları ödeyen kişi benim.

She wants someone who pays attention to her.

O ona önem verecek birini istiyor.

I'm the one who pays all the bills.

Bütün faturaları ödeyen benim.

He never pays attention to what I say.

O ne dediğime asla dikkat etmez.

Who's the one who pays all the bills?

Bütün faturaları ödeyen adam kim?

Tom now has a job that pays well.

Tom'un şimdi iyi ödeyen bir işi var.

She pays too much attention to irrelevant things.

Alakasız şeylere çok fazla dikkatini veriyor.

1500 pounds per month only pays for the tape

Aylık 1500 lira sadece bant için para veriyor

No one pays attention to anything Tom says anymore.

Artık hiç kimse Tom'un söylediği hiçbir şeye dikkat etmiyor.

Tom pays about 25% of his income in taxes.

Tom gelirinin yaklaşık %25' ini vergi olarak ödüyor.

He pays about 25% of his income in taxes.

Gelirinin yüzde yirmi beşini vergi olarak ödüyor.

He never pays much attention to what his teacher says.

O, öğretmenin söylediklerine fazla dikkat etmez.

Tom never pays much attention to what his teacher says.

Tom öğretmeninin söylediğine asla çok dikkat etmez.

Tom always pays for dinner whenever we go out together.

Her ne zaman birlikte akşam yemeğine çıksak Tom her zaman akşam yemeğini öder.

Tom pays rent on the first day of every month.

Tom her ayın ilk gününde kira öder.

It pays 18000 pounds a year for 18000 pounds of bales

18000 lira, yılda 18000 lira balya için para veriyor

According to a rumor, he pays his wife $ 250,000 in compensation.

bir rivayete göre karısına 250 bin $ tazminat ödüyor

I can assure you that honesty pays in the long run.

Dürüstlüğün uzun vadede ödeme yaptığına seni temin edebilirim.

I don't care who pays, as long as it isn't me.

Ben olmadığım sürece kimin ödediği umurumda değil.

Tom pays Mary three hundred dollars a week to clean his house.

Tom Mary'ye evini temizlemesi için haftada üç yüz dolar öder.

Tom has nothing to worry about as long as he pays his rent on time.

Kirasını zamanında ödediği sürece Tom'un endişelenecek bir şeyi yok.

The tiny male wins his mate. In a noisy world, sometimes it pays to be quiet.

...minik erkek dişiyi kazanıyor. Gürültülü bir dünyada bazen sessiz kalmak iş görüyor.

Tom bought a Toyota FJ, but now pays much more for fuel than his previous vehicle.

Tom bir Toyota FJ'yi satın aldı ama şimdi yakıt için önceki aracından çok daha fazla para ödüyor.

The job pays well, but on the other hand I have to work twelve hours a day.

iş iyi para kazandırıyor,fakat diğer taraftan günde on iki saat çalışmam gerekiyor.

So I think it notices those little noises, it sees the lights, the TV through the window, pays attention to those things.

Sanırım küçük sesleri fark ediyor, ışıkları görüyor, pencereden televizyona bakıyor, böyle şeylere dikkat ediyor.