Translation of "Meant" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Meant" in a sentence and their turkish translations:

- Tom meant it.
- Tom meant that.

Tom onu demek istedi.

What it meant.

anlamıyordu .

That meant no.

O, hayır anlamına geliyordu.

Tom meant that.

Tom onu kastetti.

Tom meant business.

Tom işi ciddiye aldı.

Tom meant well.

Tom iyi niyetliydi.

We meant well.

Niyetimiz iyiydi.

They meant well.

Onların niyeti iyiydi.

It meant nothing.

Hiçbir şey ifade etmiyordu.

He meant it.

O bunu kastetti.

Mary meant it.

Mary onu kastetti.

We meant it.

Biz bunu kastettik.

They meant it.

Onlar bunu kastetti.

I meant it.

Ben bunu kastettim.

- That's what I meant.
- That was what I meant.

Demek istediğim bu.

- That's not what I meant.
- That isn't what I meant.

Kastettiğim bu değil.

- That's not what Tom meant.
- That isn't what Tom meant.

Tom'un demek istediği o değil.

- That's not meant to happen.
- That wasn't meant to happen.

Böyle olmaması gerekiyordu.

- That's exactly what I meant.
- That's precisely what I meant.

Kastettiğim tam olarak bu.

No college meant prison.

Üniversiteye gitmemek hapis demekti.

I meant no harm.

Amacım zarar vermek değildi.

The word meant "attendants."

Kelime "katılanlar" anlamına geliyordu.

We meant no harm.

Niyetimiz zarar vermek değildi.

He meant no harm.

Niyeti zarar vermek değildi.

I meant the opposite.

Tersini demek istedim.

I meant to call.

Aramak istedim.

I never meant it.

Asla onu demek istemedim.

That's what Tom meant.

Tom'un söylemek istediği bu.

I meant no disrespect.

Saygısızlık etmek istemedim.

Tom really meant it.

Tom gerçekten bunu demek istedi.

I really meant it.

Ben gerçekten bunu kastettim.

- I know you meant well.
- I know that you meant well.

- Niyetinin kötü olmadığını biliyorum.
- Biliyorum, niyetin iyiydi.

- Tom meant it.
- Tom meant that.
- Tom was frank.
- Tom was sincere.

Tom dürüsttü.

- I meant it as a joke.
- This was meant as a joke.

- Ben onu şaka olarak söylemiştim.
- Bu bir şaka olarak yapılmıştı.

Tom meant what he said.

Tom onun söylediğini demek istedi.

He showed what he meant.

O ne demek istediğini gösterdi.

I meant what I said.

Söylediğimi kastettim.

We're meant to be together.

- Biz birbirimiz için yaratılmışız.
- Birlikte olmak bizim kaderimiz.

I knew what you meant.

Ne demek istediğini biliyordum.

It meant nothing to me.

O benim için hiçbir şey ifade etmiyordu.

It meant something to me.

O benim için manidar oldu.

You know what I meant.

Ne demek istediğimi biliyorsun.

I said what I meant.

Ne demek istediğimi söyledim.

Tom meant everything to me.

- Tom benim için her şey demekti.
- Tom benim her şeyim.
- Tek gayem Tom.

I see what Tom meant.

Tom'un ne demek istediğini anlıyorum.

That was what Tom meant.

Tom'un demek istediği buydu.

Tom knew what Mary meant.

Tom Mary'nin ne demek istediğini biliyordu.

I knew what Tom meant.

Tom'un ne demek istediğini biliyordum.

I know what Tom meant.

Tom'un ne demek istediğini biliyorum.

I know what you meant.

Ne demek istediğini biliyorum.

I meant to ask you.

Sana sormak istedim.

I meant to call Tom.

Tom'u aramak istedim.

I never meant you harm.

Asla sana zarar vermek istemedim.

I see what you meant.

Ne demek istediğini anlıyorum.

Tom wondered what that meant.

Tom onun ne anlama geldiğini merak etti.

I'm sure you meant that.

Bunu kastettiğine eminim.

I wonder what Tom meant.

Tom'un ne demek istediğini merak ediyorum.

I meant to tell you.

Sana söylemek istedim.

Is that what Tom meant?

Tom'un demek istediği bu mudur?

I meant you no harm.

Amacım size zarar vermek değildi.

That was what I meant.

Demek istediğim oydu.

That wasn't meant to happen.

Böyle olmaması gerekiyordu.

Tom understood what that meant.

Tom bunun ne anlama geldiğini anladı.

I'm sure you meant well.

İyi niyet gösterdiğinden eminim.

I meant everything I said.

Söylediğim her şeyde ciddiydim.

Tom understood what Mary meant.

Tom Mary'nin ne demek istediğini anladı.

Tom wondered what Mary meant.

Tom Mary'nin ne demek istediğini merak ediyordu.

Yeah, that's what I meant.

Evet, demek istediğim bu.

I meant to call them.

Onları aramak istedim.

I meant to call him.

Onu aramak istedim.

That wasn't what Tom meant.

Tom'un demek istediği o değildi.

You meant it, didn't you?

Bunu kastettin, değil mi?

Stories are meant for reading.

Hikayeler okumak içindir.

Actually, I meant something else.

- Aslında, başka bir şeyi kastetmiştim.
- Aslında, başka bir şey demek istemiştim.

Tom said what he meant.

Tom ne demek istediğini söyledi.

That's probably what Tom meant.

Muhtemelen Tom'un demek istediği odur.

Maybe that's what Tom meant.

Belki Tom'un kastettiği şey budur.

It wasn't meant to be.

Olmayınca olmuyor.

- That is not what I meant to say.
- That's not what I meant.

Söylemek istediğim şey o değildir.

- I doubt that Tom meant any harm.
- I doubt Tom meant any harm.

Tom'un herhangi bir zarar kastettiğinden şüpheliyim.

- I don't think Tom meant it.
- I don't think that Tom meant it.

Tom'un onu kastettiğini sanmıyorum.

- That is not what I meant to say.
- That's not what I meant to say.
- That isn't what I meant to say.

Söylemek istediğim şey o değildir.

- That's not exactly what I meant to say.
- That's not exactly what I meant.

Demek istediğim şey tam olarak bu değil.

- I'm sure that's not what Tom meant.
- I'm sure that isn't what Tom meant.

Tom'un demek istediği şeyin bu olmadığından eminim.

Books meant to be read slowly,

kitaplar yavaş yavaş okunmak içindir,

I meant it as a joke.

Ben onu şaka olarak söylemiştim.

Tom meant exactly what he said.

Tom tam olarak söylediğini demek istedi.

Did you understand what he meant?

Onun ne demek istediğini anladın mı?

No, that's not what I meant!

Hayır, demek istediğim o değil!

It meant a lot to me.

- Bu benim için çok anlama geliyordu.
- Bu benim için çok şey ifade ediyordu.

Plans are meant to be changed.

Planların değiştirilmesi amaçlanmaktadır.

I meant that as a compliment.

Bunu bir iltifat olarak düşündüm.

I meant what I said before.

Daha önce söylediğimi kastettim.

I never meant to do that.

Asla onu yapmayı düşünmedim.

I never meant to hurt Tom.

Asla Tom'u incitmeyi düşünmedim.