Translation of "Allowed" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Allowed" in a sentence and their turkish translations:

- That's not allowed.
- That isn't allowed.
- That is not allowed.

Bu yasak.

- It's not allowed.
- It isn't allowed.

Buna izin verilmez.

- That's not allowed.
- That's not allowed!

- Bu izinli değil.
- Buna müsaade yok.

- Who allowed him in?
- Who allowed her in?

Onun içeri girmesine kim izin verdi?

No pets allowed.

Hiçbir evcil hayvana izin verilmiyor.

That's not allowed!

Bu yasak!

No drinkers allowed.

Alkollüler giremez.

Pets are allowed.

Evcil hayvanlara izin verilir.

Is that allowed?

Buna izin verilir mi?

- This shouldn't be allowed.
- This should not be allowed.

Buna izin verilmemeli.

- Fishing is not allowed here.
- Fishing isn't allowed here.

- Burada balık tutmak yasak.
- Burada balık tutmaya izin verilmez.

- Smoking is not allowed here.
- Smoking isn't allowed here.

Burada sigara içmeye izin verilmiyor.

- Parking is not allowed here.
- Parking isn't allowed here.

Burada park yapılmaz.

- You are allowed to go.
- You're allowed to go.

Gidebilirsin.

- You're not allowed to park here.
- Parking is not allowed here.
- Parking isn't allowed here.

Sen burada park edemezsin.

- Adults only.
- Minors aren't allowed to enter.
- No minors allowed.

Yetişkin olmayanlar giremez.

- You aren't allowed in here.
- You're not allowed in here.

Sana burada izin verilmez.

No one's allowed in.

- İçeri hiç kimse giremez.
- Kimse giremez.

Nobody's allowed in there.

Kimse oraya giremez.

That can't be allowed.

Ona izin verilemez.

I suppose that's allowed.

Sanırım buna izin var.

Swimming isn't allowed here.

Burada yüzmeye izin verilmiyor.

We've allowed for that.

Bunu hesaba kattık.

Who allowed him in?

Kim ona izin verdi?

Should this be allowed?

Buna izin verilmeli mi?

Why is this allowed?

Neden buna izin veriliyor?

We weren't allowed backstage.

Bize kuliste izin verilmedi.

That's no longer allowed.

Buna artık izin verilmiyor.

Pets aren't allowed here.

Ev hayvanları burada yasak.

Is this really allowed?

Buna gerçekten izin veriliyor mu?

No dogs are allowed.

Köpek yasak.

No swimming allowed here!

Burada yüzmeye izin verilmez!

Is smoking allowed here?

Burada sigara içmeye izin veriliyor mu?

Bilingual dictionaries are allowed.

İki dilli sözlüklere izin verilir.

That's not allowed here.

Ona burada izin verilmez.

Women aren't allowed here.

Kadınlara burada izin verilmiyor.

Skateboarding isn't allowed here.

Kaykaya burada izin verilmiyor.

No calculator is allowed.

Hesap makinesi kullanmak yasaktır.

Sami wasn't allowed in.

Sami'nin içeri girmesine izin verilmedi.

- Smoking on duty is not allowed.
- Smoking on duty isn't allowed.

Çalışırken sigara içmeye izin verilmez.

- We never would have allowed it.
- We never would've allowed it.

Buna asla izin vermezdik.

- Sleeping in class is not allowed.
- Sleeping in class isn't allowed.

Sınıfta uyumaya izin verilmez.

- I don't think that's allowed.
- I don't think that that's allowed.

Ben buna izin verildiğini sanmıyorum.

- I never would've allowed that.
- I never would have allowed that.

Buna asla izin vermezdim.

- You are not allowed to park there.
- You're not allowed to park there.
- You aren't allowed to park there.

- Oraya park edemezsin.
- Oraya park etmene izin verilmez.

- You aren't allowed in this room.
- You're not allowed in this room.
- You are not allowed in this room.

Bu odaya giremezsin.

- You are allowed to go.
- You may go.
- You're allowed to go.

Gidebilirsiniz.

- You aren't allowed in this room.
- You're not allowed in this room.

Bu odaya girmene izin verilmez.

- We're not allowed to do that.
- We aren't allowed to do that.

Onu yapmamıza izin verilmiyor.

- You're not allowed to do that.
- You aren't allowed to do that.

Bunu yapamazsın.

- Tom isn't allowed in here.
- Tom isn't allowed to come in here.

Tom'un buraya girmesine izin verilmiyor.

The patient was allowed up.

Hastaya izin verildi.

Diplomats are allowed various privileges.

Diplomatlara çeşitli ayrıcalıklar tanınır.

Am I allowed to enter?

- Girebilir miyim?
- Girmeye iznim var mı?

Children are not allowed in.

Çocuklar içeri giremez.

Tom was allowed to sleep.

Tom'a uyumak için izin verildi.

Are you allowed to go?

Sana gitmek için izin veriliyor mu?

I'm not allowed to leave.

Gitmeme izin verilmiyor.

You aren't allowed in there.

Sana orada izin verilmez.

We've allowed for that possibility.

Bu olasılığı hesaba aldık.

You're not allowed in there.

Oraya giremezsin.

Nobody's allowed to do that.

Bunu yapmak için hiç kimseye izin verilmez.

No one's allowed in here.

Burada hiç kimseye izin verilmez.

Minors aren't allowed to enter.

Küçüklerin girmesine izin verilmez.

She allowed me to go.

O gitmeme izin verdi.

Smoking and drinking aren't allowed.

Sigara içmeye ve içki içmeye izin verilmez.

That shouldn't have been allowed.

Ona izin verilmemeliydi.

We weren't allowed to talk.

Konuşmamıza izin verilmedi.

Tom allowed this to happen.

Tom bunun olmasına izin verdi.

You're allowed to do that.

Onu yapmaya izinlisin.

Tom was allowed to stay.

Tom'un kalmasına izin verildi.

I'm not allowed to talk.

- Konuşamam.
- Konuşmam yasak.
- Konuşmama izin yok.

Tom isn't allowed in here.

Tom'un buraya girmesine izin verilmiyor.

Tom allowed me to go.

Tom gitmeme izin verdi.

What isn't forbidden is allowed.

Yasaklanmamış şeye izin verilir.

They shouldn't be allowed out.

İzin verilmemeleri gerek.

No dogs or alcohol allowed.

Köpek ya da alkole izin verilmez

Tom allowed Mary to leave.

Tom, Mary'nin gitmesine izin verdi.

Aren't you allowed to go?

Gitmene izin verilmiyor mu?

Tom allowed Mary to drive.

Tom Mary'nin araba sürmesine izin verdi.

Doing that isn't allowed here.

Bunu burada yapmak yasak.

I'm allowed to do that.

Onu yapmak için izinliyim.

Sami was allowed to leave.

Sami'ye gitmesi için izin verildi.

Sami allowed himself little luxuries.

Sami biraz lüks için kendine izin verdi.

Tom allowed us to leave.

Tom gitmemize izin verdi.

Tom allowed me to leave.

Tom gitmeme izin verdi.

Tom wasn't allowed to help.

Tom'un yardım etmesine izin verilmedi.

I wasn't allowed to sing.

Şarkı söylememe izin verilmedi.

I wasn't allowed to leave.

Ayrılmama izin verilmedi.

I wasn't allowed to enter.

Benim girmeme izin verilmedi.

I'm allowed to do this.

- Bunu yapma iznim var.
- Bunu yapmaya iznim var.

- Talking in the library is not allowed.
- Talking in the library isn't allowed.

Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.