Translation of "Geluk" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Geluk" in a sentence and their turkish translations:

- Je hebt geluk.
- U hebt geluk.
- Jullie hebben geluk.

Siz şanslısınız?

- Je hebt geluk.
- Jullie hebben geluk.
- U heeft geluk.

Siz şanslısınız.

- Ze heeft geluk.
- Zij heeft geluk.

O şanslıdır.

"Geluk en ellende

''Mutluluk ve mutsuzluk,

Iedereen zoekt geluk.

Herkes mutluluk peşinde.

Ik had geluk.

Ben şanslıydım.

Je hebt geluk.

Şanslısın.

Ik heb geluk.

Ben şanslıyım.

Tom heeft geluk.

Tom şanslı.

Wat is geluk?

Mutluluk nedir?

Beproef je geluk!

Şansını dene!

Geluk is blind.

Şans kördür.

Ik verdien geluk.

Mutluluğu hak ediyorum.

Tom had geluk.

- Tom şanslı idi.
- Tom şanslıydı.

- Veel geluk.
- Succes.
- Veel succes!
- Toi toi toi!
- Veel geluk!

- İyi şanslar.
- Başarılar!

- Hoe zoudt ge "geluk" definiëren?
- Hoe zou jij "geluk" omschrijven?

"Mutluluğu" nasıl tanımlarsın?

Sommige mensen hadden geluk.

Bazılarının şansı yaver gitmiş.

Geld koopt geen geluk.

Para mutluluğu satın alamaz.

Vandaag heb ik geluk.

Ben bugün şanslıyım.

Ik wens je geluk.

Mutluluk diliyorum.

Misschien hebben we geluk.

Belki şansımız yaver gider.

We streven naar geluk.

Mutluluk arıyoruz.

Geluk komt altijd onverwachts.

Her zaman davetsiz gelir mutluluk.

Jullie hebben geluk gehad.

Siz çocuklar şanslıydınız.

Iedereen wenst voor geluk

Herkes mutluluk diliyor.

Ze hebben geluk gehad.

Onlar şanslıydı.

We hebben gewoon geluk.

Biz sadece şanslıyız.

Iedereen verlangt naar geluk.

Herkes mutluluk arzular.

Ik wens u geluk.

- Sana iyi şanslar diliyorum.
- Sana şans diliyorum.

Ik heb geluk vandaag.

Bugün benim günüm.

We hebben veel geluk.

- Çok şanslıyız.
- Çok şansımız var.

- Wat een geluk!
- Bofkont!
- Gelukzak!

Ne kadar şanslı!

Wat een geluk heeft hij!

- Amma şansı var!
- Adamda ne kısmet varmış!

Geld kan geen geluk kopen.

Para mutluluğu satın alamaz.

Maar hij heeft geluk gehad.

Ama o şanslıydı.

Dit amulet brengt me geluk.

- Bu muska bana iyi şans getirir.
- Bu nazar boncuğu bana iyi şans getirir.

Wat is geluk voor jou?

- Senin için mutluluk nedir?
- Sana göre mutluluk nedir?

Hij heeft vet geen geluk.

O şansına küstü.

- Moge het geluk aan je deur kloppen.
- Moge het geluk aan uw deur kloppen.
- Mag het geluk aan je deur kloppen.

Mutluluk kapını çalabilir.

- Het blijkt dat ik vandaag geen geluk heb.
- Vandaag heb ik blijkbaar geen geluk.

Ben bugün şanslı değilim gibi görünüyor.

Want als je geluk daarvan afhangt --

Çünkü, eğer mutluluğumuz bu duruma bağlıysa--

Met het outsourcen van ons geluk

dışa bağımlı olmaktan çıkarmak

Zal ons geluk zeer onstabiel zijn,

mutluluğumuz çok istikrarsız

Het geluk staat de dapperen bij.

Şans cesurdan yanadır.

De oorlog ontneemt hun het geluk.

- Savaş, onların şansını mahvetti.
- Savaş, onları şanslarından mahrum etti.

Ik denk dat Tom geluk heeft.

Tom'un şanslı olduğunu düşünüyorum.

Gezondheid is onmisbaar voor het geluk.

Sağlık mutluluk için gereklidir.

Je hebt toen geluk gehad, niet?

- O zaman şanslıydın, değil mi?
- O zaman şansın vardı, değil mi?

Ze zeiden dat ze geluk hadden.

Şanslı olduklarını söylediler.

- Je hebt geluk. Het vliegtuig is op tijd.
- U heeft geluk. Het vliegtuig is op tijd.

Şanslısınız. Uçak zamanında geldi.

...en we hebben deze keer geluk gehad.

ve sahiden bu sefer şansımız yaver gitti.

Niet iedereen had zoveel geluk als wij.

Herkes bizim kadar şanslı değildi.

- Ik heb geen geluk.
- Ik heb pech.

Ben şanssızım.

Zijn geluk duurde slechts een korte tijd.

Onun mutluluğu sadece kısa bir zaman sürdü.

Een hoefijzer en een klavertjevier brengen geluk.

At nalı ve dört yapraklı yonca iyi şans getirir.

Dus dit gaat echt over het soort geluk

Sonuç olarak burada bahsettiğimiz mutluluk

Op dat stabiele geluk dat we allemaal willen.

ulaşmamız o kadar zor olur.

Als we geluk hebben vangen we een schorpioen.

Şansımız varsa bir akrep yakalarız.

Ik heb geluk dat ik een acteur ben.

Bir aktör olarak gerçekten kutsanmışım.

Maar de winden van geluk zijn er altijd

Ancak şansın rüzgarları daima oradadır,

Beminnen en bemind worden is het grootste geluk.

Sevmek ve sevilmek en büyük mutluluk.

Ik wens u veel geluk op het examen.

Size sınavda iyi şans diliyorum.

Hij had het geluk een baan te vinden.

Onun bir iş bulacak şansı vardı.

Hij heeft geluk zo'n goede vrouw te hebben.

O böyle bir karısı olduğu için şanslı.

- Veel geluk.
- Succes.
- Veel succes!
- Toi toi toi!

Başarılar!

Geluk speelt een belangrijke rol in ons leven.

Şans, hayatımızda önemli bir rol oynar.

- Hij had geluk en was op tijd voor de trein.
- Met geluk kwam hij op tijd voor de trein.

Şans eseri o, tren için vaktindeydi.

En probeer mensen te helpen hun geluk te vergroten.

yardımcı olmaya çalışarak yaklaşık 20 yılımı harcadım.

Dus hoe kun je die winden van geluk vangen?

O halde şans rüzgarlarını nasıl yakalayacaksınız?

Vroeg of laat zal zijn geluk het laten afweten.

Er ya da geç şans onu terk edecek.

- Ik wens u geluk.
- Ik wens je veel succes.

Sana iyi şanslar diliyorum.

Ik bid ervoor dat je veel geluk zult hebben.

Şansının yaver gitmesi için dua ediyorum.

- Het was beginnersgeluk.
- Het was meer geluk dan wijsheid.

Bu acemi şansıydı.

Ik heb geluk dat niemand me dat zag doen.

Şanslıyım ki kimse onu yaptığımı görmedi.

Van een bron van vrede en een bron van geluk

bir huzur ve mutluluk kaynağı yaratıp

Waarom de ene mens meer geluk heeft dan de andere

ne olduğunu inceleyip onlara şanslarını artırmaları hususunda

Je begint een zeil te maken om geluk te vangen.

Şansı yakalamak için bir yelken yaparak başlayın.

In de VS hebben veel werknemers echter niet dat geluk.

Fakat Birleşik Devletler'de, çok sayıda çalışan, çok farklı bir gerçekle yüzleşiyor.

Het spreekt voor zich dat geluk niet te koop is.

Mutluluğu satın alamayacağını söylemeye gerek yok.

Dan zal ons geluk in de handen van anderen liggen, toch?

mutluluğumuzun kontrolünü diğer insanlara vermiş oluyoruz, değil mi?

Je mag van geluk spreken dat we daar niet onder zaten.

Onun altında olmadığımız için uğurlu yıldızlarınıza şükredin.

Maar zelfs onder een volle maan kan je geluk snel keren.

Fakat dolunay varken bile... ...talih birden dönebilir.

- In troebel water is het goed vissen.
- Geluk bij een ongeluk.

- Her işte bir hayır vardır.
- Her gecenin bir sabahı vardır.
- Gün gelir, devran döner.

Liefhebben en geliefd worden, dat zijn de grootste vormen van geluk.

Sevmek ve sevilmek, bunlar mutluluğun büyük biçimleridir.

- Gezondheid is onmisbaar voor het welbevinden.
- Gezondheid is onmisbaar voor het geluk.

Sağlık mutluluk için gereklidir.

- We boffen dat we nog leven.
- We hebben geluk dat we nog leven.

Hayatta olduğumuz için şanslıyız.

De opzichters hadden geluk... ...een geweerschot was genoeg om het beest af te schrikken.

Görevliler şanslıydı, bu seferlik silah sesi onu korkutup kaçırmaya yetti.