Translation of "Gelooft" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Gelooft" in a sentence and their turkish translations:

- Ze gelooft mij altijd.
- Hij gelooft me altijd.

O, bana her zaman inanır.

Niemand gelooft je.

Hiç kimse sana inanmıyor.

Tom gelooft je.

Tom sana inanıyor.

Gelooft gij mij?

Bana inanıyor musun?

Niemand gelooft me.

Kimse bana inanmıyor.

Tom gelooft Maria.

Tom, Mary'ye inanıyor.

Maria gelooft het.

Mary ona inanır.

Ze gelooft mij altijd.

O, bana her zaman inanır.

Tom gelooft in magie.

Tom sihire inanır.

Tom gelooft in feeën.

Tom perilere inanır.

Gelooft Tom in mirakels?

Tom mucizelere inanıyor mu?

Gelooft Tom in magie?

Tom büyüye inanıyor mu?

Wie gelooft in God?

Kim Allah'a inanıyor?

Bush gelooft in God.

Bush Allah'a inanıyor.

Gelooft Tom dat echt?

Tom ona gerçekten inanıyor mu?

Tom gelooft in God.

Tom Tanrı'ya inanıyor.

Je gelooft dat, niet?

Buna inanıyorsun, değil mi?

Gelooft u in reïncarnatie?

Reenkarnasyona inanıyor musun?

Sami gelooft in Allah.

- Sami Allah'a iman ediyor.
- Sami Allah'a inanıyor.

- Hij gelooft dat hij rijk is.
- Hij gelooft rijk te zijn.

Onun zengin olduğuna inanıyor.

Hij gelooft mij helemaal niet.

O bana hiç inanmıyor.

Hij gelooft in een hiernamaals.

O, ölümden sonraki hayata inanıyor.

Hij gelooft in de Kerstman.

O, Noel Baba'ya inanıyor.

Tegenwoordig gelooft niemand in spoken.

Bugünlerde hiç kimse hortlaklara inanmıyor.

Tom gelooft dat verhaal echt.

Tom o hikayeye içtenlikle inanır.

Ze gelooft in de ooievaar.

O, leyleğe güveniyor.

Tom gelooft niet in God.

Tom Allah'a inanmıyor.

Mijn zoon gelooft in de Kerstman.

Oğlum Noel Baba'ya inanıyor.

Tom gelooft Maria van verre niet.

Tom, Mary'ye hiç inanmıyor.

Hij gelooft dat hij alles weet.

O bunun hepsini bildiğini düşünüyor.

Tom gelooft dat Maria kan winnen.

Tom, Mary'nin kazanabileceğine inanıyor.

Hij gelooft alles wat ik zeg.

O, söylediğim her şeye inanır.

Niets is onmogelijk als je maar gelooft.

Eğer inanırsan hiçbir şey imkânsız değildir.

Zeg nou niet dat je hem gelooft.

Ona inandığını söyleme.

Tom gelooft nog steeds in de kerstman.

Tom hâlâ Noel Baba'ya inanıyor.

Het meisje gelooft nog steeds in de kerstman.

Kız hâlâ Noel Baba'ya inanmaktadır.

Is ze zo dom, dat ze dat gelooft?

O ona inanacak kadar çok aptal mı?

- Geloof je in engelen?
- Gelooft u in engelen?

Meleklere inanır mısın?

Ik denk niet dat je dat echt gelooft.

Buna gerçekten inandığını sanmıyorum.

Mijn zoon gelooft nog steeds in de kerstman.

Oğlum hâlâ Noel Baba'ya inanıyor.

Mary gelooft in de kracht van de liefde.

Mary aşkın gücüne inanır.

Tom gelooft dat Mary zijn beste vriendin is.

Tom, Mary'nin onun en iyi arkadaşı olduğuna inanır.

Fadil gelooft in de God van de islam.

Fadıl, İslam'ın tanrısına inanıyor.

Tom gelooft dat hij weet wat er gaat gebeuren.

Tom, sonra ne olacağını bildiğini düşünüyor.

Als je me niet gelooft, ga dan zelf kijken.

Bana inanmıyorsanız, gidin ve kendiniz görün.

- Tom gelooft het tegendeel.
- Tom denkt er anders over.

Tom başka türlü inanıyor.

Tom gelooft dat hij de wijsheid in pacht heeft.

Tom bunu hepsini bildiğini düşünüyor.

Ze gelooft dat haar zoon nog steeds in leven is.

Oğlunun hâlâ hayatta olduğuna inanıyor.

Een slachtoffer die niet in die verhalen gelooft is Sanjay Gubbi.

Büyük kötü kedi etiketine rağbet etmeyen kurbanlardan biri Sanjay Gubbi.

- Tom vertrouwt op mij.
- Tom gelooft in mij.
- Tom vertrouwt me.

Tom bana güveniyor.

Men gelooft dat het warme water van deze bron geneeskrachtig is.

Bu kaplıca sularının şifalı olduğuna inanılır.

Tom is niet religieus en hij gelooft ook niet in God.

- Tom dindar değildir ne de Tanrı'ya inanır.
- Tom dindar değildir ve de Tanrı'ya inanmaz.

- Geloof je me nu?
- Gelooft u me nu?
- Geloven jullie me nu?

Şimdi bana inanıyor musun?

- Hij denkt dat hij alles weet.
- Hij gelooft dat hij alles weet.

- O her şeyi bildiğini düşünüyor.
- O her şeyi bildiğini sanıyor.

- Tom gelooft alles dat Mary zegt.
- Tom geloofd alles wat Mary zegt.

Tom Mary'nin her söylediğine inanıyor.

- Geloof je me niet?
- Gelooft u me niet?
- Geloven jullie me niet?

Bana inanmıyor musunuz?

Hij gelooft dat hun succes gedeeltelijk kan worden toegeschreven aan een unieke mentaliteit ...

Başarılarının kısmen benzersiz bir zihniyete atfedilebileceğine inanıyor…

Wie van jullie gelooft dat hij harder heeft gewerkt voor mij dan ik voor hem ?!

Aranızdan kim benim onun için çalıştığımdan daha çok benim için çalıştığına inanıyor?

- Geloof je in de kerstman?
- Gelooft u in de kerstman?
- Geloven jullie in de kerstman?

Noel Baba'ya inanır mısın?

- Tom denkt dat Mary zijn beste vriendin is.
- Tom gelooft dat Mary zijn beste vriendin is.

Tom Mary'yi onun en iyi arkadaşı olarak düşünüyor.

Het heeft geen zin te doen alsof om mij te laten geloven dat ik dingen geloof die jij niet gelooft!

İnanmadığın şeylere inandığım için, beni inandırma numarası yapmanın faydası yok!