Translation of "‫لديها" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "‫لديها" in a sentence and their turkish translations:

‫لديها رضيع.‬

Bebeği var.

لديها باغليندر

bağlanıvermiştir

لديها كتابٌ.

Onun bir kitabı var.

لديها أمل.

Onun ümidi var.

"لديها عجيزة مسطحة"

"Düz bir poposu var."

لديها شعر طويل

Onun uzun saçı var.

لديها ابن وابنة.

Onun bir oğlu ve bir kızı vardır.

أنا لست لديها

Buna sahip değilim.

هل لديها بيانو؟

Onun bir piyanosu var mı?

لديها رائحة طيبة.

Bu güzel kokuyor.

لديها سبعة صبيان.

Onun yedi oğlu var.

لديها عينان جميلتان.

Onun güzel gözleri var.

هل لديها أرز؟

Pirinci var mı?

- لديها خمس إخوة أكبر منها.
- لديها خمسة إخوان كبار.

Onun beş ağabeyi var.

أنّا لديها شعر بُني كستنائي, ولكن ماجدالينا لديها شعر أشقر.

Anna'nın kestane kahvesi saçı var fakat Magdalena'nın sarı saçı var.

‫لكن لديها أيضًا منافسة.‬

Ama rakipleri de var.

‫لكن لديها خدعة أخيرة.‬

Ama bu dişinin son bir numarası daha var.

وكان لديها غلاف مغناطيسي

ve manyetosferi vardı

لديها خوارزمية جيدة للغاية.

Çok iyi bir algoritmaya sahip olması.

لديها القليل من الأصدقاء.

Onun birkaç arkadaşı var.

لديها الكثير من الكلاب.

Onun bir sürü köpeği var.

لديها بنت إسمها مريم.

Onun Mary adında bir kızı var.

لديها ابن يحبه الجميع.

Onun, herkesin sevdiği bir oğlu var.

لديها القليل من الكتب.

Onun birkaç kitabı var.

و كأنها لديها صداع.

O, başı ağrıyor gibi görünüyor.

لديها ولد و ابنتين.

Onun bir oğlu ve iki kızı vardır.

لديها الكثير من الكتب.

- Onun birçok kitabı var.
- Bir sürü kitabı var.

لديها المئات من الكتب.

Onun yüzlerce kitabı var.

ماري كان لديها قط.

Marie'nin bir kedisi vardı.

لديها ثقة في توم.

Onun Tom'a güveni vardır.

آن لديها قلب حنون.

Ann'in müşfik bir kalbi var.

لديها مقولة في غاية العمق

Çok etkili bir sözü vardı

بطبيعة الحال لديها ميزانية كبيرة

e tabi haliyle büyük bütçeli oluyor

الشركات لديها أيضا جريمة نعم

şirketlerde de suç var evet

المرأة لديها القلب آلاف المرات

binlerce kat fazla yüreği vardır kadının

لديها ابنة تعزف على البيانو.

- Onun bir piyanist olan bir kızı var.
- Piyanist bir kızı var.

آن لديها الكثير من الأصدقاء.

Ann'in birçok arkadaşı var.

جين لديها خمس حقائب يد.

Jane'in beş el çantası vardır.

آن لديها الكثير من المعجبين.

Anne'in birçok hayranları var.

لديها أي فرصة لتجنب كوارث كبرى.

büyük felaketleri önleme şansına sahip olabilir.

‫لكنها مشغولة ولا وقت لديها للعبث.‬

Ama dişinin gönül eğlendirmeye vakti yok.

الذي لديها هو الماء داخل الخلايا

Onda olan şey hücrelerin içindeki sudur

في حين أن لديها قطاع جاهز

bunun hazır sektörü de varken

"مهلًا، لديها فكرة رائعة، دعونا نستمع".

"Hey, harika bir fikri var, hadi dinleyelim."

- لديها نظارة شمسية.
- عندها نظارة شمسية.

Onun güneş gözlüğü var.

لم يكن لديها ما تفعله بالأمس.

Onun dün yapacak bir şeyi yoktu.

لديها ذوق سيء جداً في الألبسة.

Onun giyimde çok kötü zevki var.

هذه المدرسة ليس لديها نظام تدفئة.

Bu okulun ısıtması yok.

استونيا لديها نشيد وطني الخاص بها .

Estonya'nın kendi milli marşı vardır.

كما تضاعف تقريباً معدل المشاكل القلبية لديها،

Ayrıca kardiyak vaka oranı neredeyse iki katına çıktı,

أنّ كل التكنولوجيا الحديثة لديها مميزات وعيوب.

yeni teknolojilerin artıları ve eksileri var

لأن المرأة لديها ثقة لا نهاية لها

Çünkü kadınlara sonsuz bir güveni vardır

التي لم يكن لديها خبرة بحثية سابقة.

ve araştırma deneyimim de yoktu.

تعلمون أن جوجل لديها نظام تشغيل أندرويد.

Hani Google'ın bir işletim sistemi varya Android.

للسلطة الجديدة الحكومة الانتقالية الجديدة لديها الكثير

ve Libya'daki aktörleri sorunsuz bir şekilde iktidarı devretmeye

سوف ناسا لديها ما يكفي من الوقت

NASA'nın yeterli zamanı olurdu

كان لديها أكبر احتياطي للنفط في العالم

Bilinen en yüksek petrol rezervlerine sahip.

كل الأوراق النقدية الأمريكية لديها نفس اللون.

Bütün Amerikan faturaları renk olarak benzerdir.

كل يوم لديها تحدي جديد، لكنها في المدرسة.

Her gün farklı bir meydan okuma var fakat o okula devam ediyor.

‫عندما يكون لديها مخالب كبيرة، ‬ ‫فهذا هو سلاحها.‬

Büyük pençeleri varsa, silahları odur.

‫مستعينة بالخبرة، ‬ ‫هي أفضل أمل لديها في الصيد.‬

Tecrübesini konuşturarak bir av indirmesi en büyük ümitleri.

ستذهب إلى السباق الانتخابي. لديها برنامج انتخابي مكتظ.

Seçim kampanyası yapıyor. Propaganda yapıyor.

لقد تمنى أن يكون لديها وقت أكثر لهُ.

O kendisi için onun daha fazla zamanı olmasını diledi.

- المبنى به عشرون طابق.
- البناية لديها عشرون طابق.

Bina yirmi katlıdır.

‫لكنها مثل كل شيء في الطبيعة،‬ ‫لديها مكانتها الخاصة.‬

fakat doğadaki her şey gibi bir yere sahiptir.

‫فهذا يعني أنه أصبح لديها القوة‬ ‫للانقضاض للأمام واللدغ.‬

saldırıya ve ileri atılmaya hazır oldukları anlamına gelir.

وعلى هذا النحو، جميعها لديها عنصر مادي مشترك، الصوت،

ve aslında, ikisinin de fiziksel bir ögesi vardır, yani ses

ليس لديها النية لتغيير الوضع الذي يربحون منه أكثر،

ana kar alanları olan düzeni değiştirmeye hiç niyeti yokken

‫لكن لديها طريقة وحشية في إكمال تغذيتها.‬ ‫إنها لاحمة.‬

Fakat beslenmelerini korkunç bir yöntemle takviye ederler. Etçildirler.

‫بوجود الكثير من الحيوانات الأليفة هنا،‬ ‫لديها خيارات أخرى.‬

Şehirde çok sayıda evcil hayvan olduğundan seçeneği bol.

كل هذه الأصوات لديها إجابات على الأسئلة التي يريدونها،

Bu kişilerde aslında aradıkları yanıtlar var.

الكثير من الشركات لديها ميزانيات كبيرة والعديد من الموظفين.

Bu kadar çok şirket büyük bütçeler ve birçok çalışan.

أمي لديها رخصة قيادة و لكنها لا تقود سيارة.

Annemin ehliyeti var, ama o araba sürmez.

وهذا يخلق أصغر ، التي لديها أقل جر على الكرة.

Ve bu, topa daha az sürüklenen daha küçük bir uyanıklık yaratır.

لطالما كان لديها مشاكلُ بالدورة الدموية في يدَيْها وقدمَيْها.

Onun her zaman elleri ve ayaklarında kan dolaşım ile ilgili problemleri vardı.

الآن سوف أتشاور مع أمي لأن لديها خبرة في الحياة،

Şimdi büyük ya annemize danışacağız deneyimli hayat konusunda;

‫ليس لديها أم أو أب ليعلّماها أي شيء.‬ ‫إنها بمفردها.‬

Ona bir şey öğretecek bir annesi ya da babası yok. Tek başına.

‫ليس لديها مفتاح يدفعها إلى القتل‬ ‫كما هو حال البشر والشمبانزي.‬

İnsanlar veya şempanzeler gibi öldürme içgüdüleri yok.

‫لديها شريط أفقي‬ ‫من الخلايا الحساسة للضوء...‬ ‫لمسح ما تراه أمامها.‬

Gözlerindeki, ışığa duyarlı hücrelerden oluşan yatay hatla ufku tararlar.

لا أعتقد أنه كان لديها صديق آخر بعد أن فارقت جمال.

Jamal'den sonra onun başka bir erkek arkadaşı olduğunu sanmıyorum.

الشركة البعيدة عن الطابع المؤسسي ، لديها قوانينها الخاصة فقط وهي مغلقة أمام الخارج.

Kurumsallıktan uzak,sadece kendi yasaları olan,dışarıya kapalı bir şirket.

الكثير من الناس يجهلون أن المضادات الحيوية ليست لديها تأثير على الأمراض الفيروسية.

Birçok kişi antibiyotiklerin viral hastalıklara karşı etkisiz olduğunu bilmez.

‫عندما تُرجع رأسها للخلف هكذا وتتلوى،‬ ‫فهذا يعني أنه أصبح لديها القوة ‬ ‫للانقضاض للأمام واللدغ.‬

Sarmal hâline gelip kafalarını öyle geriye çekmeleri, saldırıya ve ileri atılmaya hazır oldukları anlamına gelir.

في هذه الحالة ، يمكننا القول أنه لا يوجد مفهوم للماضي والمستقبل. لديها فقط المفهوم الآن.

Bu durumda geçmiş ve gelecek kavramı yok diyebiliriz. Sadece şimdi kavramı var.