Examples of using "لديها" in a sentence and their turkish translations:
Bebeği var.
bağlanıvermiştir
Onun bir kitabı var.
Onun ümidi var.
"Düz bir poposu var."
Onun uzun saçı var.
Onun bir oğlu ve bir kızı vardır.
Buna sahip değilim.
Onun bir piyanosu var mı?
Bu güzel kokuyor.
Onun yedi oğlu var.
Onun güzel gözleri var.
Pirinci var mı?
Onun beş ağabeyi var.
Anna'nın kestane kahvesi saçı var fakat Magdalena'nın sarı saçı var.
Ama rakipleri de var.
Ama bu dişinin son bir numarası daha var.
ve manyetosferi vardı
Çok iyi bir algoritmaya sahip olması.
Onun birkaç arkadaşı var.
Onun bir sürü köpeği var.
Onun Mary adında bir kızı var.
Onun, herkesin sevdiği bir oğlu var.
Onun birkaç kitabı var.
O, başı ağrıyor gibi görünüyor.
Onun bir oğlu ve iki kızı vardır.
- Onun birçok kitabı var.
- Bir sürü kitabı var.
Onun yüzlerce kitabı var.
Marie'nin bir kedisi vardı.
Onun Tom'a güveni vardır.
Ann'in müşfik bir kalbi var.
Çok etkili bir sözü vardı
e tabi haliyle büyük bütçeli oluyor
şirketlerde de suç var evet
binlerce kat fazla yüreği vardır kadının
- Onun bir piyanist olan bir kızı var.
- Piyanist bir kızı var.
Ann'in birçok arkadaşı var.
Jane'in beş el çantası vardır.
Anne'in birçok hayranları var.
büyük felaketleri önleme şansına sahip olabilir.
Ama dişinin gönül eğlendirmeye vakti yok.
Onda olan şey hücrelerin içindeki sudur
bunun hazır sektörü de varken
"Hey, harika bir fikri var, hadi dinleyelim."
Onun güneş gözlüğü var.
Onun dün yapacak bir şeyi yoktu.
Onun giyimde çok kötü zevki var.
Bu okulun ısıtması yok.
Estonya'nın kendi milli marşı vardır.
Ayrıca kardiyak vaka oranı neredeyse iki katına çıktı,
yeni teknolojilerin artıları ve eksileri var
Çünkü kadınlara sonsuz bir güveni vardır
ve araştırma deneyimim de yoktu.
Hani Google'ın bir işletim sistemi varya Android.
ve Libya'daki aktörleri sorunsuz bir şekilde iktidarı devretmeye
NASA'nın yeterli zamanı olurdu
Bilinen en yüksek petrol rezervlerine sahip.
Bütün Amerikan faturaları renk olarak benzerdir.
Her gün farklı bir meydan okuma var fakat o okula devam ediyor.
Büyük pençeleri varsa, silahları odur.
Tecrübesini konuşturarak bir av indirmesi en büyük ümitleri.
Seçim kampanyası yapıyor. Propaganda yapıyor.
O kendisi için onun daha fazla zamanı olmasını diledi.
Bina yirmi katlıdır.
fakat doğadaki her şey gibi bir yere sahiptir.
saldırıya ve ileri atılmaya hazır oldukları anlamına gelir.
ve aslında, ikisinin de fiziksel bir ögesi vardır, yani ses
ana kar alanları olan düzeni değiştirmeye hiç niyeti yokken
Fakat beslenmelerini korkunç bir yöntemle takviye ederler. Etçildirler.
Şehirde çok sayıda evcil hayvan olduğundan seçeneği bol.
Bu kişilerde aslında aradıkları yanıtlar var.
Bu kadar çok şirket büyük bütçeler ve birçok çalışan.
Annemin ehliyeti var, ama o araba sürmez.
Ve bu, topa daha az sürüklenen daha küçük bir uyanıklık yaratır.
Onun her zaman elleri ve ayaklarında kan dolaşım ile ilgili problemleri vardı.
Şimdi büyük ya annemize danışacağız deneyimli hayat konusunda;
Ona bir şey öğretecek bir annesi ya da babası yok. Tek başına.
İnsanlar veya şempanzeler gibi öldürme içgüdüleri yok.
Gözlerindeki, ışığa duyarlı hücrelerden oluşan yatay hatla ufku tararlar.
Jamal'den sonra onun başka bir erkek arkadaşı olduğunu sanmıyorum.
Kurumsallıktan uzak,sadece kendi yasaları olan,dışarıya kapalı bir şirket.
Birçok kişi antibiyotiklerin viral hastalıklara karşı etkisiz olduğunu bilmez.
Sarmal hâline gelip kafalarını öyle geriye çekmeleri, saldırıya ve ileri atılmaya hazır oldukları anlamına gelir.
Bu durumda geçmiş ve gelecek kavramı yok diyebiliriz. Sadece şimdi kavramı var.