Examples of using "كلّ" in a sentence and their turkish translations:
Her ay.
Ama her şeyden çok,
Her şey can yakar.
Neden tüm Müslümanların terörist olduğuna inanıyorsun?
Biz her şey hakkında konuştuk.
Bütün Müslümanlar Arap değildir.
Bütün kadınlar elmastan hoşlanırlar.
- Leyla tüm parayı istedi.
- Leyla bütün parayı istedi.
- Leyla bütün parayı istiyordu.
Sami her şeyi kaybedecek.
- Sami her şeye inandı.
- Sami her şeye inanıyordu.
Söylediğim her şey unut!
Sami her şeyi açıkladı.
Bütün öğretmenler buradaydı.
Olan her şeyi bana söylemeni istiyorum.
her şeyinizi görün,
kendimi yalnız hissettiğimde bana yoldaşlık ettiğin için
Ve her zaman, her yerde birlikteydik.
Ülkemizin tüm hapishanelerini biliriz.
Her şey bununla başladı.
-Sen ne... -Futbol için.
- O sana her ne söylerse yap.
- O sana ne söylerse yap.
Her şeyi unutmak istiyorum.
Tom her sabah kahvaltı yapar.
Neden bu kadar uzun sürüyor?
"Neresi ağrıyor?" "Her yerim."
Neden bu kadar gürültülü davranıyorsun?
Umarım tüm hayallerin gerçekleşir.
Yaptığım her şeyi Tom için yaptım.
- İki günde bir restorana giderim.
- Ben günaşırı bir restorana giderim.
Sami bütün sabunları yanında götürdü.
bana yazmak hakkında bilmem gereken her şeyi öğretti
Her birinize meydan okuyorum,
ikisini de senin uğruna mücadele etmeye adardım
Çünkü bu dünyada her şey yetişir.
Her şeyi unutmaya çalışıyordum.
Fadıl tüm tablolarını aldı ve onları yaktı.
Fadıl her şeyi kaybedebilir.
Leyla mahallenin bütün fahişelerini biliyordu.
kucakladığınız bütün güzelliklere bakın,
her 90 dk'da bir gezegeni tam dolaşarak
Ancak bunların büyük bölümü çoğunlukla bize görünmezdir.
O sırada... Oldukça zor bir dönemdi.
Her zaman dışarı çıkarım, bir şey unuturum. Her zaman!
Polis bölgedeki her ev sahibi ile görüştü.
Sami'nin satın almamı istediği her şeyi satın almadım.
Sami o kitapların her birini okuyor.
Leyla köpeklerini her gün yürütüyordu.
Sami bütün Müslümanların terörist olduğunu düşünüyordu.
Sami bütün Müslümanların terörist olduğuna inanıyordu.
Sami'nin her yerde hapları vardı.
Sami her gün camiye gidiyordu.
Odada her yerde kan sıçraması vardı.
Bu, doğanın tüm canlıları donattığı sağlıklı bir bencillik.
tabii bir de tüm dünyadan insanlar var.
- O, tüm erkek kardeşlerim ve kız kardeşlerimin en küçüğüdür.
- En küçük kardeşim o.
Tom'un onun için yaptığın her şeyi takdir ettiğinden eminim.
Fadıl, İslam hakkındaki her şeyi öğrenmek istedi.
Her yerde kan görebilirsin.
Sami bütün Müslümanların kadınlara şiddet uyguladığını düşünüyordu.
Sami'nin anne babası ona bütün Müslümanların terörist olduğunu söyledi.
Sami, televizyondaki her sağlık programını izledi.
Sami gol attıktan sonra secde ediyor.
O kadınlar sadece iyi olmaya çalışıyorlar.
-Çok değişmiş. -Merhaba başkanım.
- Müslümanlar, tüm gayrimüslimleri öldürmek isteyen aşırılık yanlıları gibi canlandırılıyor.
- Müslümanlar kendilerinden olmayan herkesi öldürmek isteyen radikal kimselermiş gibi lanse ediliyor.
Leyla'nın gözlükleri dahil Teksas'ta her şey daha büyüktür.
Sami tüm Müslümanları terörist gören bir anlayışla büyüdü.
ve her yıl bu ruhsal bozukluğu tedavi etmek için
Güzel insanlara bakıyoruz ve "vay canına, her şeyleri var!" diyoruz.
Hükümetimin en sadık üyesi bu köpek.
Bana yapmamı söyledikleri he şeyi yapmaktan başka seçeneğim yoktu.
Dania'nın kazandığı her kuruş doğrudan Fadıl'ın cebine gider.
Fadıl her şeyi polise anlattı.
Ve beni her gün dört saat alıştırma yapmaya zorladı
Bir insan elinden geleni yapmalıdır.
Her şeyden şüpheleneceksen, en azından şüphenden şüphelen.
Siz bu topların her ikisinin de aynı ağırlıkta olduğunu söyleyebilirsiniz.
Museviler, Hristiyanlar ve Müslümanlar Kudüs'ün kutsal bir şehir olduğu konusunda hemfikir.
Eğer ben de... Değişseydim... Ben de öyle olabilirdim.
İzak her ramazan Batı Şeria'daki küçük bir köye Sami'yi ziyaret etmeye gidiyor.
Sami, mahkumiyetine karşı üç itirazda bulundu. Her biri reddedildi.