Translation of "المكان" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "المكان" in a sentence and their turkish translations:

اسم المكان

yerin adı ise

حب المكان،

manzara sevdaları,

الشوق يملأ المكان.

nostalji ağır bir şey.

‫سنغادر هذا المكان.‬

Buradan gidiyoruz.

هذا المكان رائع.

Burası harika.

كان المكان هادئاً.

Bölge sessizdi.

ما هذا المكان؟

O yer de ne?

سأكون في هذا المكان."

işte orada olacağım."

‫المكان الأمثل للانتشال.‬ ‫نجحنا.‬

Alınmak için mükemmel bir yer. Başardık.

‫انظر إلى هذا المكان.‬

Şuraya baksanıza.

ذلك هو إيحاء المكان.

Bu bir boşluğun açığa çıkışı.

في المكان الذي أعشق،

O aşık olduğum yerde

أين هو ذلك المكان

O yer nerede

لا أحبّ هذا المكان.

Bu mekanı sevmiyorum.

أنا أعشق هذا المكان.

O yeri çılgınca seviyorum.

نحن في المكان ذاته جميعًا،

Hepimiz sahadayız.

‫هذا المكان قد يفي بالغرض.‬

Burası olabilir, bakın.

‫هذا المكان يفي بالغرض، انظر.‬

Burası olabilir, bakın.

‫لنذهب لتفقد ذلك المكان.‬ ‫مذهل.‬

Gidip şuraya bir bakalım. Vay canına.

‫المكان هنا أصبح شديد الضيق.‬

Burası gittikçe daralıyor.

‫رائع، انظر إلى هذا المكان.‬

Vay canına, şuraya bakın.

يعبرُ هذا المكان عن الفن.

Burası sanat için yapıldı.

‫هذا المكان يعتصرني لفرط ضيقه.‬

Burası biraz fazla daralıyor.

المكان ليس بعيداً عن باريس.

Paris'e uzak değildir.

هذا المكان كبير، أليس كذلك؟

Bu yer geniş, öyle değil mi?

توم سوف يحب هذا المكان.

Tom burayı sevecek.

‫وأيضاً،‬ ‫هذا المكان مليء بسرطان البحر.‬

Aynı zamanda yengeçlerle dolu.

‫سيكون هذا المكان مليئاً بالزواحف المرعبة.‬

Burası bir sürü mahlukla doludur.

هذا هو المكان الذي يعيش فيه.

Bu onun yaşadığı yer.

هل ذاك المكان بعيد عن المصرف؟

Bu yer bankadan uzak mı?

- تفضّل البيت بيتك.
- تفضّل المكان مكانك.

- Buyurun.
- Lütfen rahatına bak.

يا إلهي ، هذا المكان يبدو رائعاً.

Tanrım, bu yer harika görünüyor.

من الصعب الزراعة في هذا المكان.

Bu toprakta herhangi bir şeyi yetiştirmek zordur.

لأن المشاعر العارمة في المكان تصبح مزعجة.

çünkü bu salonda ağır basan duygu, kızgınlık.

هذا هو المكان الذي يحدث فيه التحول.

Değişimin gerçekleştiği an budur.

حتى المدير التنفيذي كان في ذات المكان،

ve üst düzey yöneticinin olduğu yer

وقلت: "ماريو، أريد حقًا شراء هذا المكان".

ve “Mario, gerçekten almak istiyorum,” dedim.

‫لوضع بيوضها.‬ ‫بانخفاض عدد المفترسات في المكان،‬

Bu defa o yumurta bırakacak. Etrafta daha az avcı var.

‫خليج "موسيل" هو المكان الوحيد في العالم‬

Mossel Körfezi, büyük beyazların

أحد الأشياء التي تجعل هذا المكان مهمًا

burayı önemli yapan şeylerden bir tanesi de

وآمل، بينما يتحرك الناس عبر المكان يوميًا،

Yine umuyorum ki insanlar her gün bu parktan geçtiklerinde

‫جزء من هذا المكان، ولست مجرد زائرًا.‬

buranın bir parçası olduğumu hissetmeyi öğretti.

عرفت المكان الذي كان يسكن فيه توم.

Tom'un nerede yaşadığını öğrendim.

كان في المكان الذي قلت لي سيكون.

O bana olacağını söylediğin yerdeydi.

من الجميل أن أكون في المكان المناسب .

Doğru yerde olmak güzel.

إن المكان مُزدحم، دعنا نستقل القطار القادم.

Bu kalabalık, bu yüzden bir sonraki trene binelim.

ذلك هو المكان الذي كنت أعمل فيه.

O daha önce çalştığım yer.

هذا هو المكان الذي يتصدر القائمة بالنسبة لي.

İşte benim listemin başında olan bir yer.

لأن الحُصين لا يخزن معلومات المكان والزمان هذه.

çünkü hipokampüs nesne, konum ve zaman bilgisini depolamıyor.

ومحشورون هنا في المكان الذي نعيش فيه جميعاً.

ve burada sıkıştığımız çok küçük bir kısmı var.

‫سأستعيد هذا الحبل سريعاً‬ ‫ثم أغادر هذا المكان.‬

Şu halatı hızlıca geri alıp buradan gidelim.

‫مثل هذه الشقوق هي المكان المثالي‬ ‫لوجود عقارب.‬

Bakın, böyle girintili çıkıntılı yerlerde akrep bulabilirsiniz.

إذا كان ثمة نهر يجري عبر المكان المقدس،

Tapınağın oradan akan bir ırmak,

هاتفت ماريو وقلت: "ماريو، أريد شراء هذا المكان".

“Mario, fabrikayı almak istiyorum,” dedim.

‫لكن لا يزال المكان رمليًا كفاية لتحفر فيه.‬

Ama kazmaya yetecek kadar kum var.

‫المكان هنا أكثر اخضراراً بكثير‬ ‫عن قمة الوادي.‬

Burası kanyonun üst kısmından çok daha yeşil.

‫الذي واجه صعوبات كبيرة‬ ‫ليصل إلى هذا المكان.‬

imkânsızlıkları aşan bu hayvanla duyduğum inanılmaz bir gurur vardı.

لأن في ذلك المكان ستحصل على أفضل تأثير.

çünkü bu etkinizin en büyük olacağı yer.

كان فاضل في المكان الخطأ في الوقت الخطأ.

Fadıl yanlış zamanda yanlış yerde idi.

ذكر فاضل المكان الذي كانت فيه جثة دانية.

Fadil, Dania'nın cesedinin yerini söyledi.

غالباً ما تكون معلوماتنا المالية في المكان نفسه أيضاً.

hatta finansal bilgilerimiz bile bu yerde.

وهو المكان الذي في أحد أيام سبتمبر عام 2018،

Ve orası CBP'nin oğlundan ayırdığı

إذا كانت الأرض المكان الوحيد الذي يعيش فيه البشر،

eğer Dünya insanların yaşadığı tek yerse

‫وحقيقة أن المكان هنا ضيق‬ ‫وصغير، هو أمر جيد.‬

Buranın oldukça dar ve küçük olması iyi bir şey.

‫وحقيقة أن المكان هنا ضيق وصغير هو أمر جيد.‬

Buranın oldukça dar ve küçük olması iyi bir şey.

‫سيكون أفضل فرصة متاحة لي ‬ ‫للخروج من هذا المكان.‬

Bu yol, buradan çıkmak için en iyi şansım olacak.

إن الصين ليست المكان الوحيد الذي حدث فيه هذا

Bunun yaşandığı tek yer Çin değil.

في هذه الحالة، المكان المناسب هو في الوسط تقريبًا.

bu durumda ortalarda bir yerde.

ولا المكان الوحيد الذي يمكن أن يحدث فيه ذلك.

ya da var olabileceği tek yer değil.

عندما ذهبت لزيارة المكان، اصطحبني مضيفي إلى داخل المبنى

Oraya ziyarete gittiğimde ev sahibiyle binaya girdik

‫المكان المثالي لإنشاء أسرة جديدة‬ ‫خلال ليالي الشتاء الطويلة.‬

Uzun kış gecesinde aile kurmak için mükemmel yer.

هذا هو بالضبط المكان الذي خسر فيه ترامب الانتخابات

tam bu iş buraya kadar Trump seçimi kaybetti diye düşünülürken

‫يسأل الناس:‬ ‫"لماذا تذهب إلى المكان نفسه كل يوم؟"‬

İnsanlar "Neden her gün aynı yere gidiyorsun?" diyor.

وخطر ببالي أن هذا هو المكان الذي أنتمي إليه

Ve kendimi ait olduğum yerin orası olduğu düşüncesiyle baş başa buldum

وعليك أن تبقى في ذلك المكان إلى أن تكتشف الأمور.

Sadece bazı şeyleri çözene kadar orada kalmanız gerekiyor.

‫انظر، المكان يزداد انحداراً هنا،‬ ‫لن أهبط من هذا المنحدر.‬

Bakın, burası dikleşiyor. O taraftan aşağı inmezdim.

بالطبع، الصين ليست المكان الوحيد حيث يوجد هذا الوقود البديل،

Tabii ki Çin bu alternatifin var olduğu

يجادل أينشتاين أن هناك مثل هذه العلاقة بين المكان والزمان.

İşte Einstein uzayla zamanın arasında böyle bir bağlantı olduğunu ileri sürüyor

‫أنت على تواصل مع هذا المكان البري‬ ‫وهو يتحدّث إليك.‬

Bu vahşi ortamla temas hâlindesin ve seninle konuşuyor.

‫هذا المكان مخيف للغاية‬ ‫ولا نريد الاستمرار هنا أطول مما ينبغي.‬

Burası oldukça ürkütücü  ve burada olmamız gerektiğinden daha fazla kalmamalıyız.

فكر فيما سيكون عليه أن تعرف بأن المكان المحلي المفضل لديك،

Sıklıkla gidip, arkadaşlarınız veya mekânın demirbaşlarıyla takıldığınız

لذلك وجد البراميسون المكان الأكثر أهمية بين الأحداث الغامضة في حياتنا

böylece pramitler hayatımızdaki gizemli olaylar arasında kendine en önemli yeri buldu

إذا كان الاستراحة تحدث في تلك المرحلة ، فلن يهتز المكان الآخر

e kırılma o noktada oluyorsa başka yer sallanacak değil ya

ليست لدى سامي أدنى فكرة عن المكان الذي تعيش فيه ليلي.

Sami'nin, Leyla'nın yaşadığı yer hakkında hiç fikri yok.

ثم قلت، ليست لدي حياة في هذا المكان الصغير، سأذهب إلى إسطنبول.

Sonra dedim ki; bu küçük yerde bana bir hayat yok, ben İstanbul'a gideceğim.

علاوة على ذلك ، فقد اكتسبت هذا المكان في العديد من مجتمعات العالم.

Üstelik dünyanın birçok toplumunda bu yer edinmiştir

ولكن لرفع مستوى الادرينالين في المكان، كل ما أفعله هو أن أسحب هنا.

Salondaki adrenalin seviyesini arttırmak için tek yaptığım burayı çekmek.

‫كثرة الفرائس تجعل هذا المكان مثاليًا لتدريب‬ ‫نمر صغير على الذود عن نفسه.‬

Bu kadar çok av olması burayı ideal bir eğitim alanı yapar. Kendi başının çaresine bakmayı öğrenen bir jaguar için mesela.

في ذلك الوقت، كان هذا المكان نقطة اجتماع، نظراً إلى عدم وجود هواتف نقّالة.

O sırada burası merkezî bir noktaydı çünkü cep telefonu diye bir şey yoktu.

تركيا ليست المكان الذي نحتاج أن نأخذه كمثالنا لإيطاليا. نفعل نفس ما تفعله إيطاليا

Bizim Türkiye olarak örnek almamız gereken yer İtalya değil. Biz İtalya ne yapıyorsa aynısını yapıyoruz

"لا يزال بإمكاني رؤيته ، في المكان الذي كان القتال فيه أكثر سخونة ، يتحدث إلى

“Onu hâlâ, savaşın en sıcak olduğu noktada, erkeklerle konuşarak

‫المكان هنا أصبح شديد الضيق.‬ ‫يجب أن أتوخى الحذر ‬ ‫حتى لا أهبط فوق الأفعى مباشرة.‬

Burası gittikçe daralıyor. Yılanın üstüne basmamak için dikkatli olmalıyız.

نعم ... على بعد حوالي 15 ميلاً في هذا الاتجاه من المكان الذي نقف فيه ، مؤخرًا ،

Evet… durduğumuz yönden yaklaşık 15 mil uzakta, kısa süre önce

‫عليك أن تتيقن من خلو المكان ‬ ‫من أي شيء قد يسبب لك المتاعب.‬ ‫انظر إلى هذا.‬

Bu bölgede sizi mahvedebilecek bir şey olmadığından emin olmalısınız. Şuna bakın.