Translation of "إنهم" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "إنهم" in a sentence and their turkish translations:

- إنهم قلقون عليه
- إنهم قلقون بشأنه

Onun hakkında endişeliler.

إنهم كذلك.

Öyleler.

إنهم كريهون.

Nefret dolu olan onlar.

إنهم منبوذون

Onlar bizim dokunulmazımız

إنهم يتجاهلونني.

Onlar beni görmezden geliyorlar.

إنهم يكرهونك.

Onlar senden nefret ediyor.

إنهم بالغون

Onlar yetişkindiler.

إنهم أناس ناضجون.

Onlar yetişkinler.

ومجدداً، إنهم محقون.

Burada da haklılar.

مجدداً، إنهم محقون.

Burada da haklılar.

ومجدداً إنهم محقون.

Yine haklılar.

إنهم يجزئون أفعالك

Hareketlerinizi parçalara ayırıp

إنهم أمنا ، أخونا

Onlar bizim annemiz, kardeşimiz

نعم إنهم الفايكنج!

Evet onlar Vikingler!

إنهم كبار جداً

Onlar çok büyük.

إنهم يدعونك توم.

Onlar sana Tom diyor.

إنهم يدعوننا بالروسيين

Bize Rus diye hitap ediyorlar.

إنهم إقتسموا المال.

Onlar parayı paylaştı.

إنهم عاملوني بسوء.

Bana kötü davrandı.

إنهم أظهروها لشركتنا.

Onlar bunu şirketimize gösterdi.

إنهم يأكلون التفاح.

Onlar elmalar yiyorlar.

إنهم يغسلون أيديهم.

Onlar ellerini yıkıyorlar.

إنهم كلهم ضدي.

Onların hepsi bana karşı.

إنهم يعاملوني كطفل.

Onlar bana bir çocuk gibi davranıyor.

إنهم في المكتبة.

- Onlar kütüphanedeler.
- Kütüphanedeler.

إنهم ليسو مثلنا

Onlar bizim gibi değil.

إنهم إناس بالغون

Onlar yetişkin insanlar.

إنهم حتى لا يقدمون الاختبار، إنهم يستعدون له فقط...

henüz sınava bile girmemiş oluyorlar.

إنهم يحسنون من صحتهم العقلية، إنهم يحسنون من صحتهم الجسدية،

Ruh sağlıklarını, fiziksel sağlıklarını geliştiriyorlar,

كلا ،إنهم مشغلون فحسب.

Onlar sadece meşgul.

- إنهم سعداء
- هم سعداء

- Onlar mutlular.
- Mutlular.
- Onlar mutlu.

إنهم لم يكونوا مدعويين.

Onlar davet edilmedi.

إنهم بانتظارك أمام الباب.

- Kapının önünde senin için bekliyorlar.
- Kapının önünde seni bekliyorlar.

إنهم على وشك الرحيل

Gitmek üzereler.

إنهم مختلفان بالنسبة لنا جميعاً.

Bu bölgeler herkes için farklı.

إنهم لا يختارون المثلث أبدًا.

Asla üçgeni seçmiyorlar.

إنهم يريدون فرصةً ثانيةً فقط،

Tek istedikleri bir şans daha,

إنهم يكافحون من أجل الحرية.

Onlar özgürlük için mücadele veriyorlar.

إنهم يعشقون موسيقى الجاز بجنون.

Onlar Jaza deli oluyorlar.

إنهم لا يعرفون لماذا حتى.

Hatta sebebini bile bilmiyorlar.

إنهم يعانون من صعوبات مالية.

- Finansal zorluk çekiyorlar.
- Mali zorluklar yaşıyorlar.

إنهم يستثمرون في أعمال صديقة للبيئة،

Çevre ile ilgili işlere yatırım yapıyorlar

قال إنهم يلاحقون محتال مثل عارف.

Arif gibi bir düzenbazın peşine gidiyorlar dedi

إنهم يسرقون معلوماتك في أي وقت

sizin her bilginizi çalıyorlar her an hemde

إنهم يقبلون فقط أن المنطقة مقدسة

sadece bölgeyi kutsal kabul ediyorlar

إنهم يعيشون على ظهر هذه اليرقات

bu tırtılların sırtında yaşıyorlar

إنهم يخترقون مثل هذه التحفة الضخمة

Böyle muazzam bir şaheseri deliyorlar

إنهم يتحدثون عن هذا و ذاك.

Şundan bundan konuşuyorlar.

إنهم أيضاً يعِدُون الشبان بالأشياء التي يحتاجونها:

Ayrıca bu gruplar gençlere çok arzuladıkları şeyleri vaadediyor:

قرأ النص وقال: "إنهم لن يضحكوا عليه"

senaryoyu okudu ve dedi ki, "Buna gülmezler"

إنهم يخرجون من المدرسة للمطالبة باتخاذ إجراء،

Hareket görmek için okulu bırakıyorlar,

إنهم هناك يعملون كبنائين للمجتمعات حول المدن.

Onlar ülkenin her yanında topluluk kurucuları.

قال لي أحدهم: "إنهم لا يتحدثون الإنجليزية"

Birisi, “İngilizce bilmiyorlar,” dedi.

إنهم لا يعرفون حتى عن المنطقة تحتها

altındaki bölgeden haberleri dahi yok

‫إنهم صغار جدًا ونزلوا إلى العمود المائي.‬

Küçücükler ve su kolonuna giriyorlar.

إنهم متحمسون للاستماع إلى أشهر صياد في القبيلة.

Heveslice, kabilenin en ünlü avcısını dinlemeyi beklemektedirler.

كل موظفٍ حكومي... احزروا ماذا... إنهم يعملون لخدمتنا.

Her kamu görevlisi -- bilin bakalım -- onlar bizim için çalışıyorlar.

التقيت بالفتيات والشابات الذين قالوا إنهم لم يعد يشعرن

Diş tellerinden artık utanmadığını söyleyen genç kızlarla,

إنهم يشاهدون فقط ما تعرضه لهم وسائل الإعلام التلفزيونية

Televizyon medyasının onlara gösterdiği şeyi izliyorlar sadece

إنهم يتكئون على هذا النحو ، واسمحوا لي أن أستمتع

yaslanıyorlar böyle arkaya oh keyfime bakayım

إنهم أقوى ، وأنديتهم عالية التقنية ، والدورات في حالة أفضل.

Daha güçlüler, kulüpleri yüksek teknolojili ve kurslar daha iyi durumda.

إنهم أتون إلي منزلنا, نحن لن نذهب إلي منزلهم.

Biz onların evine gitmeyeceğiz, onlar bizim eve geliyorlar.

أخبرني: إنهم يبحثون عن معدين، ورتبت لك مقابلة عمل هناك.

Orada bir hazırlık elemanı arıyorlar, orada sana bir görüşme ayarladım, dedi.

إنهم جميعا جزء من حسائي ولكن البصل لا يزال يلسع.

Hepsi çorbamın bir parçasıydı ama soğanlar hala yakıyordu.

إنهم يتخلفون عن سلاح الفرسان وعن الفيليتز، لكنهم يحرزون تقدماً معتدلا

Süvari ve Velitelerin arkasında ağır yol alıyorlar ancak sağlam bir ilerleyiş gösteriyorlar.

إنهم لا يحاولون حقاً حل النزاع بعد ذلك ، فقط قم بإدارته.

Çatışmayı gerçekten çözmeye çalışmıyorlar. Artık sadece yönetin.

ويقول الناس "حسنًا ، لا يمكنك الاعتماد على هؤلاء في التاريخ ، إنهم خيال!"

Ve insanlar "pekala, bunlara tarih için güvenemezsin, onlar kurgu!" Diyorlar.

إنهم يعبرون عن نوع من ... الموقف غير المؤسف ، لكنه نوع من الأسى: "نعم ، حسنًا ،

Bir tür… pişmanlık duymayan bir tavır sergiliyorlar, ama bu biraz üzücü: 'Evet,

إنها الإجابة التي رددها كل صغير وكبير، غني وفقير، ديمقراطي وجمهوري، أسود، أبيض، لاتيني، مواطن أمريكي أصلي، مثلي، عادي، معاق، غير معاق؛ إنهم أمريكيون وجهوا للعالم رسالةً تقول أننا لم نكن أبداً مجرد خليطٍ من ولايات جمهورية وأخرى ديمقراطية: لقد كنا، ولا زلنا، وسنكون الولايات المتحدة الأمريكية.

Bu genç ve yaşlı, zengin ve fakir, Demokrat ve Cumhuriyetçi, siyahi, beyaz, Hispanik, Asyalı, Amerikan yerlisi, eşcinsel, düz, engelli ve engelsizler tarafından konuşulan cevaptır. Sadece bir bireyler koleksiyonu veya bir kırmızı ve mavi eyaletler koleksiyonu asla olmadığımızı belirten, dünyaya mesaj gönderenler Amerikalılardır. Biz, ve her zaman Amerika Birleşik Devletleri olacağız.