Translation of "الفور" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "الفور" in a sentence and their turkish translations:

- لنبدأ على الفور.
- دعونا نبدأ على الفور.

Derhal başlayalım.

- أصبحنا صديقين على الفور.
- أصبحنا أصدقاء على الفور.

Biz hemen arkadaş olduk.

نجدها على الفور

hemen buluruz Crack lisini

على الفور بنيت مئذنة وافتتح آيا صوفيا على الفور للعبادة

hemen bir minare inşa edildi ve Ayasofya cami olarak ibadete artık açıldı

فتح التحقيق على الفور

Hemen soruşturma açıldı

اتخذوا إجراءات على الفور

Hemen harekete geçtiler

لا تقل على الفور

demeyin hemen demeyin

ينفصلان معًا على الفور

hemen birbirlerine kenetleniyorlar

بدأوا العمل على الفور.

Onlar derhal çalışmaya başladılar.

سيتصل برقم 112 على الفور

Hemen 112'yi arayacak

وبالطبع Vöggr قتل على الفور.

ve tabii ki Vöggr hemen öldürülüyor.

‫أحتاج لأن تنتشلني مروحية على الفور!‬

Helikoptere hemen ihtiyacım var!

وأنَّ عليَّ الذهاب للمستشفى على الفور.

ve derhal hastaneye gelmem gerektiğini söyledi.

تذهب على الفور وشراء واحدة جديدة

Hemen gidip bir yenisini alıyorsun ya

قطع ترامب على الفور كلمة المرأة

Trump hemen kadının sözünü kesip

صدمته سيارة و مات على الفور.

Ona bir araba çarptı ve hemen öldü.

يجب عليك مساعدتها و على الفور.

Ona yardım etmelisin, ve çabucak!

‫يمكنني أن أشعر على الفور بمدى برودتها.‬

Buranın ne kadar daha serin olduğu şimdiden hissediliyor.

‫عليك أن تخرج وتطلب المساعدة على الفور.‬

Hemen çıkıp yardım çağırmanız gerekir.

أنت ترسل رسالة إلى الرجال على الفور

hemen atıyorsun bir tane mail adamlara

تقول أنك ذاهب إلى البنك على الفور

hemen gidiyorsun bankaya diyorsun ki bu harcama benim değil itiraz ediyorsun

عندما تجدها بقرة ، تلتصق على الفور بامتصاص دمك

bir inek buldu mu hemen yapışır kanını emer

عرض حنبعل على الفور معركة خارج المعسكر الروماني.

Hannibal derhal Roma kampının dışında bir muharebe teklif etti.

ويجد مستثمر واحد ويشتري هذا الفندق على الفور

ve kendisine bir tane yatırımcı bulup hemen bu istediği oteli satın alıyor

لقد صدم من قبل سيارة وتوفي على الفور.

Bir araba tarafından çarpıldı ve anında öldü.

أبلغ أحد الصحفيين على الفور عن الوضع في تركيا

O gazeteci durumu hemen Türkiye'ye bildirdi

أسس على الفور شركة لتطوير البرمجيات والأجهزة تسمى Next

Hemen kendine Next adında yazılım ve donanım geliştirme şirketini kuruyor

وقالت على الفور أذهب إلى شرناق بالطبع وأصبح المدعي العام.

Şırnak'a git dedi tabii ki savcı olacaksın, dedi.

وجذابًا ، تم انتخابه على الفور ليكون ضابطًا من قبل رفاقه.

Enerjik ve karizmatik, yoldaşları tarafından hemen subay seçildi.

ولم يكن على الفور ليلهم قواته ... وتعرض جيشه لهزيمة دموية.

Askerlerine ilham verecek yerde de değildi ... ve ordusu kanlı bir yenilgiye uğradı.

في الوقت الحاضر ، يشتري الشركات التي يراها على الفور ويطوره.

Şimdilerde rakip gördüğü şirketleri hemen bünyesinde satın alıyor onu geliştiriyor.

أرسل لونغوس على الفور 1000 من الفيليتز عبر النهر لمهاجمة المغيرين

Longus ivedilikle 1000 Velite'sini yağmacılara saldırmak üzere nehrin karşısına gönderiyor.

على الفور أمر بايزيد السيباهي بالانضمام إلى القتال على الاجنحة ولكنه رأى

Bayazid, aniden yanlardaki askerlere savaşa katılmalarını emretti.

تم إحضار 3000 سجين أمام السلطان وتم إعدامهم على الفور انتقامًا من

3.000 esrpadişahın huzuruna çıkarıldı ve derhal idam edildi.

- هل يجب أن أفعل ذلك الآن؟
- أيجب أن أقوم بذلك على الفور؟

Onu hemen yapmak zorunda mıyım?

الملك السرقوسي أبلغ حلفائه بهذا، وتفاعل البريتورالروماني في صقلية مع هذا على الفور

Siraküza Kralı, Romalı müttefiklerini bu konuda uyardı ve Sicilya'daki Romalı Praetor* derhal harekete geçti. *(Eski Roma'da vatandaşlar arasındaki uyuşmazlıkları çözen yargıç ve yönetici konumunda olan yetkililere verilen isim)

لا أستخدم ساعة ، ولكن يجب على المراقبين النظر إلى ساعة اليد على الفور.

Ben saat kullanmıyorum ama saat kullananlar hemen bir kol saatine baksınlar

ويبدأ Thormod على الفور في غناء Bjarkamál ، وهي في الواقع قصيدة من المفترض

istedi . Ve Thormod hemen Bjarkamál'ı söylemeye başlar, bu aslında daha

رغم أنه على الفور، فإن هذا التمييز بين الشخص المريض بكورونا و الشخص السليم

Yine de, covid-19 hastası ve sağlıklı arasındaki bu ayrım,

- يجب عليك مساعدتها و على الفور.
- يجب عليك مساعدتها و فورا.
- يجب أن تساعدها و بسرعة!
- عليك بمساعدته، و بسرعة.

Ona yardım etmelisin, ve çabucak!