Translation of "Paris" in Spanish

0.004 sec.

Examples of using "Paris" in a sentence and their spanish translations:

Paris her zaman Paris olacak.

París siempre será París.

- Paris Fransa'nın başkentidir.
- Paris, Fransa'nın başkentidir.
- Paris, Fransa'nın başşehridir.
- Paris, Fransa'nın başkenti.

París es la capital de Francia.

- Paris, Fransa'nın başkentidir.
- Paris, Fransa'nın başşehridir.
- Paris, Fransa'nın başkenti.

París es la capital de Francia.

Paris nerede?

¿Dónde está París?

Paris Fransa'dadır.

París está en Francia.

- Paris, Fransa'nın başkentidir.
- Paris, Fransa'nın başşehridir.

París es la capital de Francia.

Paris uzak mı?

¿Está lejos París?

Paris Fransa'nın başkentidir.

París es la capital de Francia.

Ben Paris, Fransalıyım.

Soy de París, Francia.

Dualarımız Paris için.

Reza por París.

Paris sonbaharda en iyidir.

París es mejor en otoño.

- Paris bir şekilde, dünyanın merkezidir.
- Paris bir bakıma dünyanın merkezidir.

De cierta manera, París es el centro del mundo.

Beş dakika sonra Paris üzerindeyiz,

Y cinco minutos después, estamos estamos sobre París,

Paris Anlaşmasına uygunluğunu önemsiyor mu?

¿Está en el camino de cumplir con el Acuerdo de París?

Paris Anlaşması'nın iddialı hedefleri bile

Hasta los objetivos ambiciosos del Acuerdo de París

Ve Paris bir istisna değil.

Y París no es el único caso.

Uçak Paris için kalkmak üzere.

El avión está a punto de despegar rumbo a París.

Londra Paris ile karşılaştırıldığında büyüktür.

Londres es grande comparado con París.

Paris bir günde inşa edilmedi.

París no se construyó en un día.

O, Paris üzerinden Londra'ya gitti.

Él fue a Londres vía París.

Paris oldukça pahalı bir şehir.

París es una ciudad más bien cara.

Paris dünyanın en güzel şehridir.

París es la ciudad más bonita del mundo.

- Paris, dünyadaki en büyük kentlerden biridir.
- Paris dünyanın en büyük şehirlerinden biri.

París es una de las ciudades más grandes del mundo.

Paris ihanet söylentileriyle çalkalandı ve yenilgi.

París estaba inundado de rumores de traición y derrota.

Paris için bir bilet satın aldı.

Compró un pasaje a París.

Paris, dünyadaki en büyük kentlerden biridir.

París es una de las ciudades más grandes del mundo.

Salon, kağıt hamurundan ve Paris alçısından yapılır.

Está construido con papel maché y yeso blanco,

Paris, geçen sene gezdiğim şehirlerden bir tanesi.

París es una de las ciudades que visité el año pasado.

Xavier, Paris Üniversitesi'ndeki genç bir ekonomi öğrencisidir.

Javier es un joven estudiante de economía de la universidad de París.

Pastırma yazı sırasında Paris dünyevi bir cennettir.

París durante el veranillo de san Martín es un paraíso terrenal.

Paris Japon kızları için büyük bir cazibeye sahiptir.

París es un lugar de gran encanto para las mujeres japonesas.

Bağlayıcı ilk küresel anlaşma olan Paris İklim Anlaşması'nın imzalanmasından sonra

vinculante para reducir las emisiones para mantener la tasa de calentamiento global

Bazen Paris beni sıkıyor, ama sık sık ... Brüksel beni sıkıyor. Böylece ikisi arasında yaşıyorum.

A veces, París me cansa, pero con frecuencia Bruselas me aburre; así que vivo entre las dos.

Davout, Savaş Bakanı ve Paris valisi yapıldı: parlak ve sadık bir yönetici gerektiren hayati roller

Davout fue nombrado ministro de Guerra y gobernador de París: roles vitales que requieren un administrador

Paris sendromu bir tür kültür şokudur. Şehrin moda merkezi imgesine kapılıp Paris'te yaşamaya başlayan, sonrasında yerel adetlere ve kültüre iyi uyum sağlayamayıp, zihinsel dengesini yitiren ve depresyona yakın belirtiler gösteren yabancıları tanımlamak için kullanılan psikiyatrik bir terimdir.

El síndrome de París es una clase de choque cultural. Es un término psiquiátrico usado para describir a los extranjeros que empiezan a vivir en París seducidos por la imagen de la ciudad como centro de la moda, no se adaptan bien a las costumbres locales ni culturales, pierden su equilibrio mental y muestran síntomas parecidos a los de la depresión.