Translation of "Neyin" in Spanish

0.011 sec.

Examples of using "Neyin" in a sentence and their spanish translations:

Neyin var?

¿Qué tienes?

Betty neyin doğru neyin yanlış olduğunu söyleyemez.

Betty no puede distinguir el bien del mal.

neyin patladığını bilemiyoruz

no sabemos que esta explotando

Çantanda neyin var?

¿Qué tienes en tu bolso?

Bu neyin kısaltmasıdır?

¿De qué es abreviatura esto?

Cebinde neyin var?

Qué tiene usted ahí en el bolsillo?

Onlar neyin peşindeydi?

- ¿Qué están buscando?
- ¿A qué esperaban?
- ¿Qué estaban buscando?

Onlar neyin peşindeler?

¿Qué persiguen ellos?

Neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu açığa kavuşturacağız.

Aclaremos qué es verdadero y qué es falso.

Solgun görünüyorsun. Neyin var?

Pareces pálido. ¿Qué te ocurre?

Tom'u neyin öldürdüğünü biliyorum.

Yo sé lo que mató a Tom.

Neyin peşinde olduğunu biliyorum.

- Sé qué es lo que quieres.
- Sé lo que quieres.

Neyin ilişkili olduğunu biliyorum.

Yo sé lo que implica.

Neyin eksik olduğunu biliyorum.

Yo sé lo que hace falta.

Neyin var, bana göster.

Muéstrame lo que tienes.

Neyin tehlikede olduğunun farkındayım.

Soy consciente de lo que está en juego.

O da neyin nesi?

¿Qué diantres es eso?

Neyin doğru olduğunu biliyorum.

Sé lo que es correcto.

Neyin yanlış olduğunu biliyorum.

Sé lo que está mal.

- Neyiniz yok?
- Neyin yok?

- ¿Qué no tienes?
- ¿Qué no tiene?

Neyin veya kimin suçu?

¿De qué y de quién es la culpa?

Neyin yanlış gittiğini biliyorum.

Sé qué salió mal.

- Neyin var?
- Nen var?

¿Qué tienes?

Tabağına dokunmamışsın. Neyin var?

No has tocado el plato. ¿Qué te pasa?

- Sorununun ne olduğunu biliyorum.
- Neyin olduğunu biliyorum.
- Neyin var, biliyorum.

Yo sé lo que te pasa.

- Tom neyin söz konusu olduğunu biliyor.
- Tom neyin tehlikede olduğunu biliyor.

Tom sabe lo que está en juego.

Neyin doğru ve neyin yanlış olduğu hakkında tartışmanın bir anlamı yok.

- No tiene sentido discutir sobre qué es verdad y qué no.
- No tiene sentido discutir acerca de qué es cierto y qué es falso.

Buna neyin sebep olduğunu bilmiyoruz.

No conocemos a ciencia cierta sus causas.

neyin kesinlikle olabileceğine odaklanma eğilimindeyiz.

ya sea con horóscopos o algoritmos.

Tom neyin yanlış gittiğini bilmiyor.

Tom no sabe qué salió mal.

Neyin yanlış olduğundan emin değilim.

No estoy seguro que esté mal.

Seni neyin rahatsız ettiğini anlamıyorum.

No entiendo lo que te preocupa.

O insanlara karşı neyin var?

¿Qué tenés en contra de esa gente?

Neyin yanlış olduğunu merak ediyorum.

Me pregunto qué está mal.

Beni neyin mutlu ettiğini biliyorum.

Sé lo que me hace feliz.

Kansere neyin sebep olduğunu bilmiyoruz.

No sabemos qué causa el cáncer.

Neyin peşinde olduğunuzu arkadaşlarınıza söyleyin.

Cuéntales a tus amigos lo que te traes entre manos.

Buna neyin sebep olduğunu bilmiyorum.

No sé qué lo causó.

Neyin çok önemli olduğunu söylüyorsun.

Lo que está diciendo es muy importante.

Bu gürültü de neyin nesi?

¿De qué se trata todo este ruido?

Bugün yemek için neyin var?

¿Qué tienes hoy para comer?

Soruna neyin neden olduğunu çözemiyorum.

- No puedo imaginarme qué está causando el problema.
- No tengo ni idea de qué está originando el problema.

- Sadece burada neyin olduğunu bilmek isterim.
- Sadece burada neyin döndüğünü bilmek isterim.

Solo quisiera saber qué está pasando aquí.

çünkü benim işim neyin önemli ve neyin konu dışı olduğuna dair sizi yanıltmak.

ya que mi trabajo es nublar la percepción entre lo que importa y lo que no.

Neyin kabul edilebilir ve neyin kabul edilemez olduğu arasında ince bir çizgi vardır.

Hay una fina línea entre lo aceptable y lo inaceptable.

Neyin yanlış gittiğini tam olarak öğrenmeliyim.

Debo averiguar exactamente qué salió mal.

Neyin soruna neden olduğunu öğrenmek istiyorum.

- Quiero averiguar qué ocasionó el problema.
- Quiero averiguar qué provocó el problema.

- Sana ne oldu?
- Senin neyin var?

¿Qué tienes?

Kanıtlayamasan bile neyin doğru olduğuna inanırsın?

¿Qué crees que sea cierto aun si no lo puedes probar?

Ben neyin daha kötü olduğunu bilmiyorum.

No sé qué es peor.

Onun fikrini neyin değiştirdiğini merak ediyorum.

Me pregunto qué le habrá hecho cambiar de idea.

Tom mağarada neyin saklı olduğunu biliyordu.

Tom sabía lo que había oculto en la cueva.

Tom neyin yanlış olduğunu tespit edemedi.

Tom no podía identificar el problema.

Tüm kalbimle neyin iyi olduğuna yürekten inanıyordum.

Creí que sabía a ciencia cierta qué era bueno.

Ve ona neyin neden olduğunu bildiğime eminim.

Y estoy seguro de que sé qué lo causó.

Hey sen! Şu yeşil çantada neyin var?

¡Eh, tú! ¿Qué llevas en esa bolsa verde?

Buraya gelmek için beni neyin motive ettiğini bilmiyorum.

No sé qué me ha motivado para venir aquí.

- Neyin var?
- Senin sorunun nedir?
- Senin sorunun ne?

- ¿A ti qué te pasa?
- ¿Cuál es tu problema?

Neyin bu kadar komik ne olduğunu bilmek istiyorum.

Quiero saber qué es tan gracioso.

Tom neyin yanlış olduğunu bulmak için çok çalışmadı.

Tom no hizo un gran esfuerzo para descubrir qué estaba mal.

Ve en azından bir dereceye kadar neyin geldiğini görebiliyoruz.

y podemos ver lo que viene, al menos hasta ahora

Sağlık harcamalarında neyin ne kadar olduğunu baştan bilsek ne olurdu?

¿Qué pasaría si todos supiéramos por adelantado lo cuesta la atención médica ?

- Senin derdin ne?
- Neler oluyor sana?
- Senin neyin var böyle?

- ¿Cuál es tu problema?
- ¿Cuál es el problema contigo?

Bu gece neyin rüyasını göreceğini tahmin etmenin bir yolu yok.

No hay manera de predecir lo que uno soñará esta noche.

"Öğle yemeği için ne istiyorsun?""Sorun değil, her neyin varsa."

«¿Qué quieres de comida?» «Me da igual, lo que tengas por ahí.»

Eğer sizin için neyin iyi olduğunu biliyorsanız, onu yapmaktan vazgeçeceksiniz.

Dejarás de hacer eso si sabes lo que es bueno para ti.

Ruhunu şeytana sattın ve karşılığında bir şey almadın. Neyin var senin!?

¿Le vendiste tu alma al diablo y no recibiste nada a cambio? ¿¡Qué tienes en la cabeza!?