Translation of "Eskiden" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Eskiden" in a sentence and their spanish translations:

Eskiden şişmandım.

Solía ser gordo.

Eskiden zengindim.

Yo solía ser adinerado.

Eskiden kekelerdim.

Solía balbucear.

Partilerde eskiden eğlenirdim

Solía ser divertida en las fiestas,

O eskiden içerdi.

Él solía beber.

Biz eskiden arkadaştık.

Solíamos ser amigos.

Eskiden tenis oynardım.

- Yo jugaba al tenis.
- Estaba jugando al tenis.

Eskiden, algoritmanızı herkese açıp

En su momento, abriste tu algoritmo al mundo

eskiden kullandıkları bir yöntem.

lo usan para evitar sentir tanta sed.

Şehrimiz eskiden bir köydü.

Nuestra ciudad era antes un pueblo.

Eskiden bardak altlıklarını toplardım.

Antes coleccionaba posavasos.

Tom eskiden golf oynardı.

Tom solía jugar al golf.

Şimdi, belki, eskiden Boston'da yaşarken,

Tal vez cuando vivía en Boston,

eskiden basit olan kararlar bile

como elegir un restaurante o hacer una compra cotidiana

O eskiden olduğu kişi değil.

Él no es lo que antes era.

Tom eskiden çok fazla içerdi.

Tom solía beber como pez.

Eskiden sevgi ile cinselliği ilişkilendirirdim.

Yo solía relacionar amor con sexo.

İspanyolca eskiden Filipinler'in resmi diliydi.

El español solía ser la lengua oficial de Filipinas.

Jim eskiden olduğu gibi değil.

Jim no es lo que solía ser.

Bu, eskiden ziyaret ettiğimiz tapınak.

Este es el templo que solíamos visitar.

Eskiden burada bir ilkokul vardı.

Solía haber una escuela de primaria aquí.

Belli ki eskiden baya iyiymişim gerçi.

Pero antes era muy bueno, al parecer.

Buğday eskiden beridir bereket olarak görünür

El trigo ha sido visto como fertilidad durante mucho tiempo.

- Eskiden tenis oynardım.
- Önceden tenis oynardım.

- Solía jugar al tenis.
- Yo jugaba al tenis.

Büyükannem eskiden dikiş makinesini çok kullanırdı.

Mi abuela solía usar mucho su máquina de coser en el pasado.

Sen bana eskiden tanıdığım birini hatırlatıyorsun.

Me recuerdas a alguien que alguna vez conocí.

Eskiden yaptığımız gibi parkta yemek yiyelim.

Comamos en el parque como solíamos hacerlo.

Tom'un eskiden Boston'da yaşadığından şüphe yok.

No hay duda de que Tom solía vivir en Boston.

Eskiden Fransızca çalışmaya saatlerce zaman harcardı.

Pasaba horas estudiando francés.

Eskiden "Asya'nın Balkanları'' olarak bilinen Güneydoğu Asya

Alguna vez conocidos como "los países balcánicos de Asia",

çünkü kadın eskiden bu yana doğayla ilişkilendiriliyor.

porque las mujeres han sido identificadas desde hace mucho tiempo con la naturaleza.

Eskiden telefonu meşgul ettiğim için bana bağırırlardı.

Me solían chillar por acaparar el teléfono.

O eskiden öyle söylerdi ama şimdi söylemiyor.

Él solía decirlo, pero ahora ya no.

Eskiden gece çok geç saatlerde radyo dinlerdim.

Solía escuchar la radio muy tarde por la noche.

Bu şarkı bana eskiden tanıdığım birisini hatırlatıyor.

Esta canción me recuerda a un antiguo conocido.

Eskiden radyodan kasete çok şarkı kaydediyor muydun?

¿Solías grabar muchas canciones de la radio en una casette?

Saçlarımı artık eskiden kestirdiğimden daha az sık kestiriyorum

Bien, voy al peluquero la mitad que antes,

eskiden bir enerji santralinin kurulu olduğu bir bölgede.

en un terreno donde hubo una vez una central eléctrica.

Eskiden sadece köyümüze bakmak için kullandığımız bir araçtı.

Solía ​​ser solo una herramienta para mirar nuestro pueblo.

Eskiden evimin önünde büyük bir çam ağacı vardı.

Solía haber un gran pino en frente de mi casa.

Ebeveynler eskiden çocuklarına bebeklerin leylekler tarafından getirildiğini söylerlerdi.

Los padres solían decirle a sus niños que a los bebés los traía la cigüeña.

Balık yemek eskiden olduğu kadar şimdi sağlıklıklı mıdır?

¿Comer pescado es tan saludable ahora como solía ser antes?

Tom'un eskiden uyuşturucu satıcıları ve katillerle takıldığını duydum.

Yo oí que Tom solía andar con traficantes y asesinos.

Çok yakın bir dostum ve aslında eskiden birlikte çalışmıştık.

Es un gran amigo mío, solíamos trabajar juntos.

Eskiden çok sigara içerdim ama artık sigara içmeyi bıraktım.

Solía fumar mucho, pero ahora lo he dejado.

Çift bugünlerde sık dövüşmüyor ama onlar eskiden çok dövüşürdü.

La pareja no se pelea a menudo estos días, pero solía hacerlo mucho.

Tom bu yeri eskiden yaşadığı yerden daha çok seviyor.

Tom prefiere este lugar al otro en el que vivía.

- Eskiden kahvaltıdan önce yürüyüş yapardım.
- Kahvaltıdan önce yürüyüş yapardım.

Yo solía dar un paseo antes del desayuno.

Eskiden internet yokken insanlar merak ettikleri şeyleri ansiklopedilerde arardı.

Antes, cuando no existía el internet, la gente buscaba en enciclopedias las cosas sobre las que tenían curiosidad.

Eskiden konser verdiğimde Tom ve Mary arkada benim yedek şarkıcılarımdı.

Tom y Mary eran mis cantantes coristas cuando yo solía actuar.

Linda şimdi çok dans etmiyor fakat eskiden çok dans ettiğini biliyorum.

Linda no baila mucho ahora, pero sé que antes sí lo hacía a menudo.

Mary şimdi fazla dans etmiyor, ama eskiden çok dans ettiğini biliyorum.

Mary no baila mucho ahora, pero sé que antes bailaba mucho.

- İnsanlar artık eskisinden daha eğitimli.
- İnsanlar artık eskiden olduklarından daha eğitimli.

- La gente es más educada ahora que antes.
- La gente es más culta ahora que antes.

Tom'un eskiden uyuduğu odada bir dikiş makinesi ve bir ütü masası var.

Hay una máquina de coser y una tabla de planchar en el cuarto donde Tom solía dormir.

Eskiden Tom'la çok takılırdım, fakat o bu günlerde çok fazla buralarda değil.

Solía pasar el rato con Tom a menudo, pero estos días él no está mucho por aquí.