Translation of "Sahiptir" in Polish

0.004 sec.

Examples of using "Sahiptir" in a sentence and their polish translations:

Bay Ford bu araziye sahiptir.

Pan Ford posiada tę ziemię.

Çocuk cebinde bir elmaya sahiptir.

- Chłopak ma jabłko w kieszeni.
- Ten chłopiec ma jabłko w kieszeni.

O parlak bir geleceğe sahiptir.

Ona ma świetlaną przyszłość przed sobą.

Profesörümüz iyi bir üne sahiptir.

Nasz profesor ma dobrą reputację.

Bu ev iki banyoya sahiptir.

Ten dom ma dwie łazienki.

O, harika bir kişiliğe sahiptir.

On ma wspaniałą osobowość.

Tom kötü bir üne sahiptir.

Tom ma złą reputację.

Kasaba sade bir yapıya sahiptir.

Miasto ma prostą strukturę.

Hem deneyime hem de bilgiye sahiptir.

On ma doświadczenie i wiedzę.

Onun kalemi keskin bir uca sahiptir.

Jego ołówek ma ostrą końcówkę.

O yaklaşık olarak 2,000 kitaba sahiptir.

Ma około dwóch tysięcy książek.

Portakallar bol miktarda C vitminine sahiptir.

Pomarańcze mają dużo witaminy C.

O, benim üzerimde bir avantaja sahiptir.

Ona ma nade mną przewagę.

O, düzenbazlığıyla kötü bir üne sahiptir.

On ma złą reputację z powodu bycia uważanym za nieuczciwego.

Brezilya, dünyadaki yağmur ormanlarının üçte birine sahiptir.

Brazylia ma jedną trzecią wszystkich lasów tropikalnych na świecie.

Hangi yılan en uzun zehirli dişe sahiptir?

Który z węży ma najdluższe kły?

Fakat doğadaki her şey gibi bir yere sahiptir.

ale jak wszystko w naturze, ma swoje miejsce.

Aslen bir primat olsa da kemirgen dişlerine sahiptir.

Należy do naczelnych, ale ma zęby jak gryzoń.

Tüm mükellefler paralarının nereye gittiğini bilme hakkına sahiptir.

Wszyscy podatnicy mają prawo wiedzieć, na co idą ich pieniądze.

Grip ise ortalama 2 günlük kuluçka süresine sahiptir.

Dla porównania, grypa ma średni okres inkubacji wynoszący zaledwie dwa dni.

- O, bir mizah duygusuna sahiptir.
- O, esprili biridir.

Ona ma poczucie humoru.

Birçok televizyon programı çocuklar üzerinde kötü etkiye sahiptir.

Wiele programów telewizyjnych ma zły wpływ na dzieci.

- Japonya sık depremlere sahiptir.
- Japonya'da sık sık deprem olur.

Japonię nawiedzają częste trzęsienia ziemi.

Tom işi yapmak için ihtiyacı olan her şeye sahiptir.

Tom ma wszystko, czego potrzebuje do wykonania zadania.

Dünya üzerindeki Brezilya, Merkatör projeksiyonunda Brezilya ile aynı boyuta sahiptir.

Brazylia na globusie ma ten sam kształt, jak Brazylia według odwzorowania Mercatora.

- Tom oy verme hakkına sahiptir.
- Tom'un oy kullanma hakkı var.

Tom ma prawo wyborcze.

- Mars çok ince bir atmosfere sahiptir.
- Mars'ın çok ince bir atmosferi var.

Mars ma bardzo cienką atmosferę.

- Bu cetvel milimetre olarak ölçeğe sahiptir.
- Bu cetvelin milimetrelik bir ölçeği vardır.

Ta linijka jest wyskalowana w milimetrach.

- Onun yemeklerde gazete okuma alışkanlığı vardır.
- O yemek süresince gazete okuma alışkanlığına sahiptir.

Ma zwyczaj czytania gazety w czasie posiłków.

- Birçok Hollywood filmi mutlu bir sona sahiptir.
- Birçok Hollywood filminin mutlu sonu vardır.

Większość hollywoodzkich filmów ma szczęśliwe zakończenie.

- O, benim sahip olduğumdan daha çok kitaba sahiptir.
- Onun benden daha fazla kitabı var.

On ma więcej książek niż ja.

İyi bir cerrah bir kartalın gözüne, bir aslanın kalbine ve bir hanımın eline sahiptir.

Dobry chirurg ma sokoli wzrok, lwie serce i kobiecą dłoń.

Onun kökeninden dolayı, Kanada İngilizcesi hem Amerikan hem de İngiliz İngilizcesi ile ilgili özelliklere sahiptir.

Pochodzenie kanadyjskiego angielskiego sprawia, że ma on cechy zarówno amerykańskiego jak i brytyjskiego angielskiego.

- Bir yıl on iki aya sahiptir.
- Bir yılda on iki ay vardır.
- Bir yılın on iki ayı vardır.

Rok ma dwanaście miesięcy.

- Avrupa Asya'dan daha küçük bir nüfusa sahiptir.
- Avrupa'nın Asya'dan daha az nüfusu var.
- Avrupa'nın Asya'dan daha az nüfusu vardır.

Europa ma mniejszą populację niż Azja.