Translation of "üzerine" in Polish

0.008 sec.

Examples of using "üzerine" in a sentence and their polish translations:

Larvayı üzerine koyacağım.

Założę czerwia.

Kayalığın üzerine çıktım.

Dotarłem na szczyt klifu.

Kapağı üzerine kapatalım.

Założę wieko.

Faturanın üzerine koyacağım.

Doliczę to panu do rachunku.

Tereyağını ekmeğin üzerine yaydı.

Rozsmarowała masło na chlebie.

Kedi masanın üzerine atladı.

Kot skoczył na stół.

O, çitin üzerine tırmandı.

Wdrapał się na ogrodzenie.

Tavsiyeniz üzerine hareket edeceğim.

Postąpię zgodnie z twoją radą.

O, yatağın üzerine oturdu.

Usiadł na łóżku.

Tom atının üzerine atladı.

Tom dosiadł swego konia.

Onlar bilmeden insanların üzerine saçıp

mikrosensory wielkości cząsteczek kurzu,

Sekiz yıldır bunun üzerine düşünüyorum.

Myślę o tym od ośmiu lat,

Üzerine oturmak için ip... ...kullanacağım

Wykorzystam moją linę, by usiąść

Üzerine oturmak için... ...ip kullanacağım

Wykorzystam moją linę, by usiąść

Üzerine oturmak için... ...ip kullanacağım.

Wykorzystam moją linę, by usiąść

Üzerine ışığı tutun ve çekin.

Podświetlę go i wezmę.

Elektrofizyoloji üzerine bir deney yapacağız,

Przeprowadzimy eksperyment z elektrofizjologii,

Başkanın isteği üzerine toplantıya katıldı.

Ona uczestniczyła w spotkaniu na prośbę przewodniczącego.

Yaralı adamı çimin üzerine koyduk.

Położyliśmy rannego mężczyznę na trawie.

Kutunun üzerine bir şey koymayın.

Nie kładź nic na pudełku.

Bilimci atom enerjisi üzerine çalışıyor.

Naukowcy pracują nad atomową energią.

"Dostluk" üzerine bir deneme yaz.

Napisz wypracowanie na temat: "Przyjaźń".

Ben edebiyat üzerine ders vereceğim.

Wykładać literaturę.

Zarfın üzerine yanlış adres yazdım.

Pomyliłem się w adresie na kopercie.

Bu, hayvanlar üzerine bir kitap.

To jest książka o zwierzętach.

Halatı yüksekteki dalların üzerine atmayı denemeliyim.

Muszę zarzucić linę na jedną z tych wysokich gałęzi.

Kayalığın üzerine çıktık. Muhteşem bir manzara.

Dotarliśmy na szczyt klifu. Niesamowity widok!

Ve bu atkıyı kullanıp üzerine işeyeceğim.

Użyję tej chusty i nasikam na nią.

Cildin hemen üzerine boşluğa bakteri ekliyorum,

Nałożę na nią odrobinę bakterii.

O, dakikliği üzerine kendisiyle gurur duydu.

On jest dumny ze swojej punktualności.

Onun üzerine bir kez daha gidelim.

- Prześledźmy to jeszcze raz.
- Podsumujmy to jeszcze raz.
- Obejrzyjmy to jeszcze raz.
- Spójrzmy na to jeszcze raz.
- Przeróbmy to jeszcze raz.
- Omówmy to raz jeszcze.
- Rozważmy to jeszcze raz.

Erkek çocuğu ağacın üzerine adını kazıdı.

Chłopiec wyciął swoje imię na drzewie.

Tom tostun üzerine biraz şeker serpti.

Tom posypał tosta odrobiną cukru.

Kim onun üzerine bahis oynamak ister?

Kto się zakłada?

Aptal gibi bir dondurma kabının üzerine koymuştum,

na pokrywce z pudełka od lodów.

Tamam, şimdi bunu bir dalın üzerine atacağız.

I przerzucamy przez gałąź.

Ve bir sinek üzerine konduğunda yaprağın içerisinde

Popatrzmy, co dzieje się wewnątrz liścia,

Tamamen anlamadığım bir şey üzerine çalışmama rağmen

nad czymś, czego do końca nie rozumiem,

Lütfen üzerine yazmam için bir kâğıt verin.

Poproszę o kartkę papieru.

Bayan Brown, siyaset üzerine bir kitap yazdı.

Pani Brown napisała książkę o polityce.

- Kedi masanın üzerine atladı.
- Kedi masaya atladı.

Kot skakał na stole.

Tom saatini çıkardı ve masanın üzerine koydu.

Tom zdjął swój zegarek i położył go na stole.

Lütfen bugünün etkinliği üzerine sıkı çalışan gönüllülere

Podziękujcie więc zespołowi organizacyjnemu,

- "İlk Felsefe Üzerine Düşünceler", Descartes tarafından yazılmış bir eserdir.
- "Metafizik Üzerine Düşünceler", Descartes tarafından yazılmış bir eserdir.

„Medytacje metafizyczne” to dzieło Kartezjusza.

Ve bu çelişkiyi aşıp dayanışmayı bencilliğin üzerine çıkarmanın

Za pokonanie tej wewnętrznej sprzeczności, współpracę i wzniesienie się ponad egoizm

Aslında sırt çantası bile olur. Bakın, üzerine yatıyorum.

Nawet plecak może pomóc, gdy się na nim położę.

O, üzerine ev inşa etmek amacıyla arsayı aldı.

Kupił ziemię w celu zbudowania na niej domu.

Ve bizim bu konu üzerine olacak çalışmalarımızın yalnızca başı.

i dopiero początek naszych badań na ten temat.

Tom başka bir belge çıkardı ve masanın üzerine koydu.

Tom wyciągnął kolejny dokument i położył go na stole.

- Bu kitap hayvanlar hakkında.
- Bu, hayvanlar üzerine bir kitap.

To jest książka o zwierzętach.

Tom kendini uyandırmak için kendi üzerine soğuk su döktü.

Tom oblał się zimną wodą, żeby się obudzić.

Sonra, Khumbu Buz Çağlayanı'nın üzerine ahşap bir köprü inşa edildi.

Zbudowaliśmy z nich drewniany most nad lodospadem Khumbu.

Bir şey üzerine konsantre olmalısın ve onu iyi yapmayı öğrenmelisin?

Skup się na jednej rzeczy i naucz się jej najlepiej.

Çoğu zaman bu tarantulaları hareket ettirmenin yolu nazikçe üzerine doğru üflemektir.

Dobry sposób na zmuszenie ich do ruchu to delikatnie na nie dmuchnąć.

Lateks eldiveni alıp bunun üzerine iyice germeli ve başını aldıktan sonra

Więc macie lateksową rękawiczkę, mocno ją naciągacie, trzymacie głowę,

Lateks eldivenimizi alıp bunun üzerine iyice germeli ve başını aldıktan sonra

Więc macie lateksową rękawiczkę, mocno ją naciągacie, trzymacie głowę,

Eğitim, saldırıların önlenmesi ve insanların yaşadığı alanlarda dolaşan kedilerin takibi üzerine çalışıyor.

Skupia swoje wysiłki na edukacji, zapobieganiu konfliktom i lokalizowaniu kotów w siedliskach ludzi.

- Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üzerine atlar.
- Pijamalı hasta yağız şoföre çabucak güvendi.

Szybki, brązowy lis skacze prosto przez leniwego psa.

Belki 100 tane kabuk ve taşı toplamış, kollarını da savunmasız kafasının üzerine doğru katlıyor.

zebrała prawie 100 muszli i kamieni… i złożyła ramiona na swojej wrażliwej głowie.