Translation of "Kendi" in Korean

0.062 sec.

Examples of using "Kendi" in a sentence and their korean translations:

Bazılarını kendi hayatlarımızda,

어떤 도구들은 우리 자신의 삶에서 찾을 수 있는 것이고,

kendi şirketlerini yöneten girişimciler.

유럽연합의 법률에 따라,

Birincisi, teknolojinin kendi doğası.

하나는 기술 그 자체의 본질입니다.

çoğunlukla, kendi farklı yollarıyla

대부분은 그들만의 방식으로

kendi değerimiz üzerine düşünmeyi

우리들의 가치에 대해 어떻게 생각할지

Ve kendi kendini kanıtlaması.

또 이제까지 정말 성공적이었죠.

Gittikçe kendi dişilik organlarını

그들은 갈수록 더 그들의 음문을 비교해요.

Kendi kötü davranışlarımıza gelince

우리 자신의 나쁜 행실에 관해서는

kendi sera gazlarını azaltmaları,

자국의 온실 가스를 줄여야만 합니다.

kendi işlerini kurmak istiyorlar.

자신의 사업을 시작하고 싶어합니다.

Kendi aklımızda sıkışıp kalırız.

자기 생각에서 빠져나오지 못하고

Kendi başlarının çaresine bakacaklar.

‎혼자 힘으로 살아가도록 ‎남겨지는 겁니다

kendi elleriyle yaptığı ev.

아버지께서 직접 지은 집이기도 했습니다.

Ekmeği atıp kendi deneyebilir.

그 친구 주위에서 일어나는 법칙들이며, 그런 법칙들을 친구도 보고 싶은 겁니다.

Ben kendi payımı yedim.

저는 양껏 먹었습니다.

Ruslar kendi ikilemleriyle karşılaştılar.

러시아는 그들 자신의 딜레마에 직면했다.

Kendi inançlarınızı savunmayı mı arzulamalıyız,

여러분은 자신의 믿음을 고수하실 건가요,

Kendi favori tarzınızdaki kadın olun.

여러분이 좋아하는 여성이 되세요.

Ve kendi seçtiği adamla evlenmişti.

자신이 선택한 남자와 결혼하셨습니다.

Tüm plan ve yolculuğun kendi,

모든 계획과 여행 자체에서

Kendi vücudunuzun uzmanı olmakla alakalı.

본인의 몸에 대한 전문가가 되라는 거죠.

kendi kendine iyileşen birinin hikâyesi.

애초부터 오진으로 인한 것 뿐입니다.

Kendi hayatınızdaki Ingolf'u bulmanızı istiyorum,

여러분 삶에서 인골프를 찾아보라고 말씀드리는 거예요.

Sadece kendi çocuklarımızın atası değil

우리 자녀 뿐만 아니라 전 인류의

Böylece kendi politik seçimlerimizi sadeleştirebiliriz

그래야 우리의 정치적 선택을 가다듬을 수 있으니까요.

kendi durumunun sert gerçekleriyle yüzleşti.

결국에는 풀려나고 말것 이란 신념을 잃지 않으면서요.

Kendi matematik becerilerinden endişe eden

부모님들이 자신의 수학 능력을 걱정하면서

Ve kendi içeriklerini yaparak büyüdüler.

자체 제작하는 것으로 바뀌고 있었습니다.

Bunu kendi işimde derinlemesine düşündüğümde

그리고 제 일을 되돌아보기 시작하면서

Kendi ışıklarını üretir, denizleri aydınlatırlar.

‎스스로 빛을 내어 바다를 밝힙니다

Kendi yolunuzdaki sorunları fark etmiyorsunuz

보통 자신 스스로의 문제를 인식하지 못합니다.

Dirençli bakterilere kendi savaşımı açtım.

저는 슈퍼버그에 대해 개인적인 전쟁을 선포했습니다

kendi çapında bizi hayatta tutan.

각각의 방식으로 우리에게 생명력을 갖게 해주죠.

Ama kendi kendimizin şampiyonu olabiliriz.

우리 나름의 챔피언 말이죠.

Kendi sevdiğim konuları, insanlarla konuşamaz olmuştum.

자신이 좋아하는 일을 타인에게 말할 수 없게 되어버렸습니다

Hikâyemi dinledikten sonra kendi hikâyelerini anlattılar.

그들은 제 이야기를 들은 후 가르쳐주었습니다

Bu yeni model daha kendi kitabına

새로운 경제학은 아직 이것을 주제로 한 개론서나

Bu sadece kendi kendine yeterliliğin yalanıydı.

그것이 바로 자기만족의 거짓입니다.

çünkü ilgilendiğimiz kendi teorimize çok bağlıyız.

사람들은 자신의 지론에 대해 너무나 방어적이기 때문입니다.

Hatta kendi işlerini kurma imkanı bulabiliyorlar.

직접 사업을 시작할 수도 있고요.

Ve birçok kişi kendi hücresinde öldü.

감방안에서 죽어갔습니다.

Geleceğin hastane yatağı kendi evlerimizde olacak.

우리의 집이 미래에는 병원이 되는 것이죠.

kendi çevrenizdeki insanların birtakım dış gruplardan

여러분이 속한 그룹이 본질적으로 다른 그룹들보다

Kendi söylediklerine göre İsraillilerden nefret ediyordu

바쌈은 이스라엘 사람을 싫어했었다고 말했습니다.

KS: Bunların hepsini kendi başına yaptın.

켈리: 혼자서 저기 있는 악기를 모두 연주하던데요.

kendi işi olan konser kemanistliğini bırakmış.

그를 관찰하고 피드백을 주었습니다.

kendi bakış açılarını da iyi sunmuyorlar.

좀 더 융통성 있는 세계관을 갖지 못한 채 말이죠.

kendi başlarına karışık gördükleri ön bahçe.

그들의 영역 앞마당에 대해 간섭하는 것으로 여겼다.

Kendi ölümünü ve savunmasızlığını düşünmeye başlıyorsun.

‎내가 얼마나 연약한 인간인지 ‎죽음을 생각하게 됐죠

kendi hayatının merkezinde olan insanları oynamak istiyordum.

자신의 인생에서 중심에 있는 사람을 연기하고 싶었습니다.

Kendi ifadelerinizle haz ve tatmini tanımlamakla ilgili.

스스로에 맞게 쾌락과 만족을 정의하는 거예요.

Ben kendi içimdeki ulusalcı düşüncelere daldığım zaman

저는 제가 스스로의 민족주의적 감정에 대해 파고들었을 때

Bunlar kendi geçimlerini sağlamaları için bir imkân.

이런 기회로 청년들은 생계 수단을 찾을 수 있습니다.

Dünyanın herhangi bir yerinde gençlerin kendi dilerinde

청년들이 알 수 있도록 바로 번역되어지길 바랍니다.

kendi kaderine karar verebilen tek tür biziz.

우리 자신의 운명을 스스로 개척하는 유일한 존재이기도 하고요.

Ve çözümlerin bazen kendi sorunlarını yaratması gerçeği

해결하는 과정에서 새로운 문제들이 발생한다고 해서

Kendi araştırmalarımda, sözcüklerin çok önemli olduğunu gördüm.

제가 실시한 연구에서 저는 말이 중요성을 깨달았어요.

kendi büyük sosyal etkilerini yaratmalarına yardım ediyor.

사회에 더 큰 영향을 미칩니다.

Ama en büyük abi kendi başına tırmanabiliyor.

‎하지만 큰형은 혼자서도 ‎나무를 타고 다닐 수 있죠

Kendi kendilerine çözüme ulaşma ihtimalleri pek yok.

어떤 계획도 그 하나만으로는 부족해 보입니다.

Ve bunun çocukların kendi tercihleri olmadığını varsaydım.

아이들이 자의로 참여하지 않았다고 짐작했습니다.

Bu sadece onların kendi sağlıkları için değil,

단지 그 사람들의 건강 때문 만은 아닙니다.

Bunu kendi başınıza yapamazsınız. O zaman arkadaşlarınız geliyor.

혼자 해결하려 하지마세요. 지원군이 필요할 때입니다.

Ve kendi kendime bir deney yapmaya karar verdim.

대신 자가실험 같은 걸 한 번 해보기로 했습니다.

Benim kendi laboratuvarım bu konuda çok fazla çalıştı.

이에 대해 상당히 많은 연구를 한 저희 연구진이 알아낸 사실은

Ya da dalları kullanarak kendi şeklimi değiştirmeye çalışırım.

나뭇가지와 나뭇잎을 써서 제 형체를 숨길 수 있는데

kendi bütün ve gerçek kişiliğimle var olmaya hazırım.

그리고 진정한 제 자신으로서 존재할 준비도 되었습니다.

İzin verin öncelikle kendi değerlerim hakkındaki hataları paylaşayım.

먼저 제가 가지고 있던 가치의 실수를 고백하고자 합니다.

CA: Çalışanlarına kendi tatil zamanlarını ayarlama izni verdin

CA: 그런데 당신은 직원들이 직접 자신의 휴가 시기를 정하게 하죠.

Annesi balık avlarken kendi başının çaresine bakması gerek.

‎어미가 사냥을 하는 동안 ‎새끼는 제힘으로 살아남아야 하죠

Ve kendi döneminin tartışmasız en iyi kemancısı oldu.

그의 세대에 가장 위대한 바이올리니스트가 되었습니다.

Sizce? Evet, Samsung'un kendi Disney tarzı eğlence parkına...

그렇지! 바로 삼성이 만들고 소유한 디즈니랜드 스타일의 테마파크지(에버랜드)!

Desteklenen büyük holdinglerdir. Çoktan feshedilmiş DAEWOO gibileri kendi

거대한 복합 기업체를 뜻해. 대우처럼 이미 망한 곳도 있지만

Benden önce yaşamış olup hayatlarını kendi istediği gibi yaşamış

제가 이 자리에 있기까지 자신을 드러내는 용기를 가졌던 사람들,

Tabii bu uzman cerraha bağlı, ama kendi orada değil.

이것은 주치의에게 달려있지만, 주치의는 아직 수술실에 없습니다.

Diğer gezegenler hakkında kendi gezegenimizden daha fazla şey biliyoruz

우리는 지구보다 다른 행성에 대해 더 많이 알고 있습니다.

Ama bu seferki, kendi devlet başkanımıza ve komutanımıza karşıydı.

이번 대상은 우리의 국가 원수와 사령관이었습니다.

Collins sözlüğü bu terimi "kendi ulusuna bağlılık" diye tanımlıyor

콜린스는 이것을 "자신의 국가에 대한 헌신" 이라고 정의했지만,

Kendi ulusal kimliğimizin parçası olarak gördüğümüz pek çok şey

우리의 국가적 특징의 핵심적인 많은 요소들은

çünkü anlamam gereken yalnızca kendi nefret ve zalimliğim yerine

저 스스로의 증오감과 그것에 대해 알아내려 하는 대신

Kendi acemi sürüsünün yarattığı kargaşa dişi için avantaja dönüşüyor.

‎풋내기 사자 무리가 일으킨 혼란이 ‎암사자에게는 기회가 됩니다

Bu kişiler kendi sağ kanatları içinde birer kanaat önderiydiler,

이들은 모두 자기 힘으로 그 자리에 올랐다고 여겨지지만

Temel fikri şu; herkes kendi çıkarına yönelik davranışta bulunursa

그의 기본적인 생각은, 만약 모두가 사리를 위해 행동한다면

Kendi can güvenliğini garantiye almak için bunları kasıtlı olarak yapar.

안전과 생존을 위해서 의도적으로 취해야 하는 행동입니다

Yine de bu kadın kendi kendine okumayı ve yazmayı öğrenmiş

하지만 글을 읽고 쓰는 방법을 스스로 터득했고

Diğer seçenekse kendi halatımı kullanmak. Onu bağlayıp yamaçtan aşağı inebilirim.

다른 선택지는 그냥 제 로프를 이용해서 여기 묶은 다음 타고 내려가는 겁니다

Ve bugün sizlere kendi gezegenimizi daha iyi anlamak için tasarlanmış

오늘 저는 새로운 종류의 로봇을 여러분께 소개하고자 합니다.

Uygurlar, geçen yüzyılda iki kez kendi bağımsız devletlerine sahip oldular.

사실 위구르족은 지난 한 세기동안 2번이나 독립했었습니다

kendi şirketimi açmak için P&G'deki işimden ayrılmaya karar verdim.

저는 P&G를 나와 저의 회사를 만들기로 결심해요.

Beş yıl boyunca kendi start-up'ımı yönetip şirketim için para topladım.

제 신규 업체를 위해 오년 동안 뛰어 다니며 돈을 모았어요.

Hâlâ yavrularını emziren ve kendi iştahı da epey açık olan dişi...

‎새끼도 먹여야 하고 ‎자신의 엄청난 식욕도 ‎채워야 하기에

Amerika'dan geliyor. Ve şimdi kendi köken ülkelerine yeni ve daha eleştirel

유럽과 미주에서 유학하면서

kendi web sayfamda bir çalışma yaptım, ve yaklaşık 400 kişi katıldı.

거의 400명의 사람들이 제 웹사이트의 설문조사에 답해 주셨어요.

Ateş böceği mürekkep balığı, fotofor adı verilen özel hücreleriyle kendi ışığını üretir.

‎매오징어는 발광기라는 ‎특수한 기관을 이용해 빛을 냅니다

Kendi ortamında avlanmayı ve üstün olmayı çok iyi biliyor. Ne isterse yapar kısacası.

오랑우탄은 사냥법과 지배법을 정확히 알고 있어요 하고 싶은 대로 얼마든 할 수 있죠

Bu pullu seri katilin ne kadar yaygın olduğunu kendi gözünüzle görmeden anlayamazsınız, diyor.

롬은 톱니비늘 살모사를 직접 보기 전까진 얼마나 퍼져 있는지 모를 거랍니다