Translation of "Büyükbabam" in German

0.013 sec.

Examples of using "Büyükbabam" in a sentence and their german translations:

Büyükbabam Osaka'lıdır.

- Mein Großvater kommt aus Osaka.
- Mein Großvater kommt aus Ōsaka.

Büyükbabam Osakalı.

- Mein Großvater kommt aus Osaka.
- Mein Großvater kommt aus Ōsaka.

Büyükbabam hasta.

Mein Großvater ist krank.

Büyükbabam savaşta yaralandı.

Mein Großvater wurde im Krieg verletzt.

Büyükbabam bir çiftçiydi.

- Mein Opa war Bauer.
- Mein Großvater war Landwirt.

Bu benim büyükbabam.

Das ist mein Großvater.

Büyükbabam Kore'de öldü.

Mein Großvater starb in Korea.

Büyükbabam bir değirmenciydi.

Mein Großvater war Müller.

Büyükbabam bir kahramandı.

Mein Großvater war ein Held.

Büyükbabam bir arkeologtu.

Mein Großvater war ein Archäologe.

Benim büyükbabam hasta.

Mein Großvater ist krank.

Büyükbabam çok yavaş konuşur.

Mein Großvater spricht sehr langsam.

Büyükbabam kendi mobilyasını yapardı.

Mein Großvater baute seine eigenen Möbel.

Büyükbabam büyükbabası için çalışırdı.

Mein Großvater arbeitete früher für seinen Großvater.

Büyükbabam 89 yaşına girdi.

Mein Großvater wurde 89 Jahre alt.

Büyükbabam öleli on yıl oldu.

Es ist zehn Jahre her, dass mein Großvater gestorben ist.

Büyükbabam yaşlandığı için emekli oldu.

Mein Großvater hat sich aufgrund seines Alters zur Ruhe gesetzt.

Büyükbabam İkinci Dünya Savaşı'nda öldü.

Mein Großvater ist im Zweiten Weltkrieg gestorben.

Bu ağaç büyükbabam tarafından dikildi.

Dieser Baum wurde von meinem Großvater gepflanzt.

Büyükbabam bankamatikten para çekmesini bilmiyor.

Mein Großvater weiß nicht, wie er aus einem Geldautomaten Geld herausbekommt.

Büyükbabam bu evi inşa etti.

Mein Großvater hat dieses Haus gebaut.

Büyükbabam bunu benim için aldı.

Opa hat es mir gekauft!

Büyükbabam bir baston olmadan yürüyemiyor.

Mein Opa kann nicht ohne Stock gehen.

Büyükbabam 90 yaşında ve çok canlı.

Mein Großvater ist 90 Jahre alt und sehr gesund.

Büyükbabam sabah erkenden yürüyüş yapmayı sever.

- Mein Opa mag es, am Morgen einen Spaziergang zu machen.
- Meinem Großvater gefällt es, morgens spazieren zu gehen.

Hem büyükbabam hem de büyükannem öldü.

Beide Großeltern von mir sind tot.

Büyükbabam bir korsandı, bir hazine avcısıydı.

Mein Großvater war Pirat und Schatzsucher.

Büyükbabam o gece onun son nefesini verdi.

Mein Großvater hauchte in jener Nacht sein Leben aus.

Büyükbabam bana bir doğum günü hediyesi verdi.

- Mein Großvater gab mir ein Geburtstagsgeschenk.
- Mein Großvater schenkte mir etwas zum Geburtstag.

Büyükbabam seksen yaşında bir hastalık nedeniyle hayatını kaybetti.

Mein Großvater ist mit 80 Jahren an einer Krankheit gestorben.

Büyükbabam benim doğumumdan kısa bir süre sonra ölmüş.

Mein Großvater starb kurz nach meiner Geburt.

Biz uyandığımızda büyükbabam kahvaltı için taze çörekler getirmişti.

Als wir aufwachten, hatte Opa schon frische Brötchen zum Frühstück geholt.

Büyükbabam her zaman, şu ya da bu nedenle söyleniyor.

Mein Großvater meckerte immer über das eine oder andere.

Büyükbabam kahvaltıdan önce yürüyüşe çıkmayı bir kural haline getirdi.

- Mein Großvater machte es sich zur Regel, vor dem Frühstück spazieren zu gehen.
- Mein Großvater machte es sich zur Gewohnheit, vor dem Frühstück einen Spaziergang zu machen.

Büyükbabam mide ağrısı için yardım aramak için hastaneye gitti.

Mein Großvater ging ins Krankenhaus, um seine Magenschmerzen behandeln zu lassen.

- Büyük büyükbabam Kanadalıydı.
- Babamın dedesi Kanadalıydı.
- Dedemin babası Kanadalıydı.

Mein Urgroßvater war Kanadier.

- Dedem yaşından dolayı pek iyi duyamıyor.
- Yaşından dolayı, büyükbabam iyi duymaz.

Aus Altersgründen hört mein Großvater nicht gut.