Translation of "Zar" in English

0.007 sec.

Examples of using "Zar" in a sentence and their english translations:

- Zar zor başladık.
- Biz zar zor başladık.

We barely started.

Zar zor hazırlandım.

I was hardly prepared.

Zar zor bekleyebilirim.

I could hardly wait.

Tanrı zar atmaz!

God doesn't play dice!

Zar zor uyuyabildim.

I could barely sleep.

Zar zor katlanabilirim.

I can barely stand.

Zar zor konuştuk.

We barely spoke.

Zar zor başladık.

We've barely begun.

Zar zor konuşabildim.

I could barely speak.

Zar zor geçiniyor.

She lives from hand to mouth.

- Ona zar zor dayanabiliyorum.
- Ona zar zor katlanabiliyorum.

I can barely stand him.

zar zor nefes alabiliyordum.

I could barely breathe.

Filler zar zor görebiliyor.

The elephants can barely see.

Çarpılmaktan zar zor kurtuldum.

I barely missed being struck.

İzler zar zor görülebilir.

The scars are barely visible.

Gençken zar zor geçinirdim.

When I was young, I was living from hand to mouth.

Benimle zar zor konuştu.

He barely spoke to me.

Babamı zar zor tanıdım.

I barely knew my father.

Kiramı zar zor ödeyebiliyorum.

I can barely pay my rent.

Yakalanmaktan zar zor kaçtım.

I barely escaped getting caught.

Dedemi zar zor hatırlıyorum.

I can barely remember what my grandfather looked like.

Tom zar zor konuşabildi.

Tom could barely talk.

Tom zar zor yürüyebiliyor.

Tom can barely walk.

Onları zar zor hatırlıyorum.

I barely even remember them.

Onu zar zor hatırlıyorum.

I barely even remember him.

Onu zar zor tanıdım.

I hardly recognized him.

Onun zar zor tanıdım.

I hardly recognized her.

Zar atma sırası benim.

It's my turn to roll the dice.

Onu zar zor duyabiliyorum.

I can barely hear him.

Tom'u zar zor duyabiliyorum.

I can barely hear Tom.

Tom zar zor yedi.

Tom barely ate.

Bu elektronik bir zar.

This is an electronic die.

Tom zar zor okuyabiliyor.

Tom can barely read.

Tom'u zar zor hatırlıyorum.

I barely remember Tom.

Tom'u zar zor tanıdım.

I barely recognized Tom.

Gözlerimi zar zor açabildim.

I could barely open my eyes.

- Son trene zar zor ulaştı.
- O, son trene zar zor ulaştı.

He just barely made the last train.

Ben zar zor sınavı geçtim.

I barely passed the exam.

O zar zor kaçmayı başardı.

She had a narrow escape.

Ben zar zor hareket edebiliyorum.

I can barely move.

Yemek çubuğunu zar zor kullanabiliyorum.

I can barely use chopsticks.

Ben kollarımı zar zor oynatabiliyorum.

I can barely move my arms.

Tom zar zor Fransızca konuşur.

Tom barely speaks French.

O zar zor İngilizce konuşur.

- She spoke scarcely a word of English.
- She hardly speaks English.

Bu zar zor ayırt edilebilir.

It's barely recognizable.

Çocukların çoğu zar zor giyinmişti.

Many of the children were barely clothed.

Tom Mary'yi zar zor tanıdı.

Tom barely recognized Mary.

Ben zar zor nefes alabiliyordum.

I could barely breathe.

Dün gece zar zor uyudum.

I barely slept last night.

O zar zor yataktan kalkabildi.

She barely was able to get out of bed.

Tom zar zor nefes alıyor.

Tom is barely breathing.

Zar zor gözlerimi açık tutabiliyorum.

I can barely keep my eyes open.

Dün yataktan zar zor çıkabildim.

I could barely get out of bed yesterday.

Tom zar zor ayakta durabiliyor.

Tom can barely stand.

Sol kolumu zar zor bükebiliyorum.

I can barely bend my left arm.

Tom zar zor yataktan çıkabildi.

Tom was barely able to get out of bed.

Tom artık zar zor yürüyebilir.

Tom is barely able to walk anymore.

O zamanlar zar zor yürüyebiliyordum.

I could barely walk at that time.

Tom zar zor saldırıyı atlattı.

Tom barely survived the attack.

Tom ailesini zar zor besleyebiliyor.

- Tom can barely feed his family.
- Tom is barely able to feed his family.

Artık Tom'u zar zor görüyoruz.

We barely see Tom anymore.

Şu anda bacağımı zar zor kımıldatabiliyorum.

I can hardly even move my leg right now.

Ve onları komşularınızdan zar zor savunabilirsiniz.

and you could barely defend them from your neighbours.

- Kıt kanaat geçiniyoruz.
- Zar zor geçiniyoruz.

We are trying to keep the wolf from the door.

Birçok kadın zar zor isimlerini heceleyebildi.

Many women could barely spell their names.

Tom testi sadece zar zor geçti.

Tom just barely passed the test.

O zar zor bir kelime söyledi.

- He scarcely said a word.
- He barely said a word.

Tom zar zor bir şey söyledi.

Tom barely said anything.

Tom zar zor bir şey yedi.

- Tom hardly ate anything.
- Tom hardly ate anything at all.
- Tom barely ate.

Onun ne söylediğini zar zor anlayabiliyorum.

- I can hardly understand what he says.
- I can barely understand what he's saying.

Tom'un morlukları artık zar zor görünüyor.

Tom's bruises are barely visible anymore.

Kusmamak için kendimi zar zor tuttum.

I barely restrained myself from vomiting.

Kumarbaz aldatmak için hileli zar kullandı.

The gambler used loaded dice to cheat.

Telefon çaldığında eve zar zor girmiştim.

I had barely got into the house when the phone rang.

Tom ve Mary zar zor arkadaşlar.

Tom and Mary are barely friends.

Tom zar zor kanoyu devrilmekten kurtarabildi.

- Tom was barely able to keep the canoe from tipping over.
- Tom was barely able to keep the canoe from overturning.

Boğucu atmosferde zar zor nefes alabiliyorum.

In the stifling atmosphere, I can barely breath.

Bu oyun bir çift zar gerektiriyor.

This game requires a pair of dice.

Kreps, zar ile oynanan bir şans oyunudur.

Craps is a game of chance played with dice.

Kimin kim olduğunu zar zor ayırt edebilmiştim.

I could hardly tell who was who.

Tom bunu zar zor bir arada tutabilir.

Tom can barely keep it together.

- Seni güçlükle görebiliyorum.
- Seni zar zor görebiliyorum.

I can barely see you.

- Onları güçlükle tanıdım.
- Onları zar zor tanıdım.

I hardly recognized them.

Sami hayattaydı ama zar zor nefes alıyordu.

Sami was alive but barely breathing.

- O, zar zor konuşabildi.
- O, güçbela konuşabildi.

He barely spoke.

Ben zar zor on bire kadar mektubu bitirebildim.

I barely managed to finish the letter by eleven o'clock.

Bir yıllık uygulamadan sonra zar zor piyano çalabiliyor.

After practicing for a year, she is barely able to play the piano.

Boggle sayılar yerine harflerle zar kullanan bir oyundur.

Boggle is a game that uses dice with letters instead of numbers.

Braxton: Tommy Flanagan zar zor kayda devam ediyor.

Braxton: And Tommy Flannagan's just holding on for dear life.

- Ben elden ağıza yaşıyorum.
- Ben zar zor geçiniyorum.

I live from hand to mouth.

O kadar değişmişsin ki seni zar zor tanıyabiliyorum.

You've changed so much that I can hardly recognize you.

Yoğun sisten dolayı önümüzdeki yolu zar zor görebildik.

Because of the heavy fog, we could barely see the road in front of us.

- Tom neredeyse yemek yiyemiyor.
- Tom zar zor yiyebiliyor.

Tom can barely eat.

O kadar yorgunum ki zar zor hareket edebiliyorum.

I'm so tired that I can barely move.

- Nefes almada zorluk çekiyorum.
- Zar zor nefes alıyorum.

I have difficulty breathing.

Tom kafasını suyun üstünde tutmayı zar zor başarabildi.

Tom barely managed to keep his head above water.