Translation of "Takmak" in English

0.006 sec.

Examples of using "Takmak" in a sentence and their english translations:

Peruk takmak istemiyorum.

I don't want to wear a wig.

Gözlük takmak zorundayım.

I have to wear glasses.

- Neden kravat takmak istemiyorsun?
- Neden kravat takmak istemiyorsunuz?

Why don't you want to wear a tie?

Neden küpe takmak tamam da burun halkası takmak değil?

- Why is it okay to wear earrings, but not nose rings?
- Why is it OK to wear earrings, but not nose rings?

- Ofiste kravat takmak zorundayım.
- İş yerinde kravat takmak zorundayım.

In the office, I have to wear a tie.

Gözlük takmak görüşünüzü düzeltmeli.

Wearing glasses should correct your vision.

Artık gözlük takmak zorunda değilim.

I don't have to wear glasses any more.

Bu aptalca kravatı takmak istemiyorum.

I don't want to wear this stupid tie.

Açıkçası, gerçek erkeklik rozetini takmak için

Truthfully, in order to wear the badge of authentic masculinity,

Partide takmak için bir kolye aldım.

I bought a pendant to wear to the party.

Elbiseyle takmak için bir eşarp seçti.

She chose a scarf to wear with the dress.

İşimden dolayı her zaman kravat takmak zorundayım.

I always have to wear a tie because of my job.

Gözlük takmak senin daha entelektüel görünmeni sağlar.

Wearing glasses makes you look more intellectual.

Çalışmak için kravat takmak zorunda değil misiniz?

Don't you have to wear a tie to work?

Bunu takmak istiyorum. Yukarıda bir sürü gevşek kaya olabilir!

I'm gonna wanna put this on. There's gonna be a lot of loose rock out there!

Bana çelme takmak her zaman hoşuna gidiyor, değil mi?

You always like to trip me up, don't you?

Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.

It's best to wear a cap on your head during the cold Moscow winters.

Bu gece ziyafette takmak için bir kolye ödünç aldım.

I borrowed a necklace to wear to the banquet tonight.

Dondurma yememesi için arkadaşları buzdolabına asma kilit takmak zorunda kaldılar.

Her friends had to padlock the freezer to prevent her from eating ice cream.

Kolumu kırdım, bu nedenle bütün hafta boyunca bandaj takmak zorundayım.

I've broken my arm, so I have to wear a bandage for the whole week.

Tom, kefaletle çıktığı sırada ayak bileği monitör bileziği takmak zorundadır.

Tom has to wear an ankle monitor bracelet while he's out on bail.

Sık bir yosun ormanında oksijen tüpü takmak benim için ideal değil.

Having a scuba tank in a thick kelp forest is not optimal for me.

Tom çalışmak için takım elbise giymek ve kravat takmak zorunda değil.

Tom doesn't have to wear a suit and tie to work.

Kaza geçirme ihtimaline karşın biz her zaman bir emniyet kemeri takmak zorundaydık.

We always had to put on a safety belt in case we had an accident.

Arkadaşları onun dondurma yemesini engellemek için buzluğa asma kilit takmak zorunda kaldılar.

Her friends had to padlock the freezer to prevent her from eating ice cream.

Patron çalışmak için Tom'un takım elbise giymek ve kravat takmak zorunda olduğunu söyledi.

The boss told Tom that he had to wear a suit and tie to work.