Translation of "Sepet" in English

Sepet boştu.

The basket was empty.

Sepet çileklerle doluydu.

The basket was filled with strawberries.

Sepet elmalarla doluydu.

The basket was full of apples.

Sepet şişe dolu.

The basket is full of bottles.

Benim sepet masanın altındadır.

My basket is under the table.

Benim sepet kitaplarla dolu.

My basket is full of books.

İşte meyve dolu bir sepet.

Here's a basket full of fruit.

Sepet dokuma ölen bir sanattır.

Basket weaving is a dying art.

Sepet çok ağır ama kaldırabilirim.

The basket is so heavy, but I can lift it.

Bir sepet içinde cehenneme gidiyoruz.

We're going to Hell in a handbasket.

Masanın altında bir sepet vardır.

There is a basket under the table.

Çiçeklerle dolu bir sepet taşıyordu.

She was carrying a basket full of flowers.

İşte sebzelerle dolu bir sepet.

Here is a basket full of vegetables.

Sepet ağzına kadar çileklerle doluydu.

The basket was filled to the brim with strawberries.

Tom bir sepet elma aldı.

Tom bought a basket full of apples.

O büyükannesinden sepet dokuma zanaatını öğrendi.

She learned the craft of basket weaving from her grandmother.

O bir sepet üzümü karıştırarak inceliyor.

She is picking over a basket of grapes.

Onlar bir sepet meyve satın aldılar.

They bought a basket of fruit.

Onlar bize bir sepet meyve getirdiler.

They brought us a basket of fruit.

Bir sepet dolusu mantar hasat etti.

He harvested a basketful of mushrooms.

Tezgahın üzerinde muz dolu bir sepet var.

There is a basket full of bananas on the counter.

Bu elmaları taşımak için bir sepet istiyorum.

I want a basket in which to carry these apples.

Köpek ve kedi bir sepet içinde birlikte uyuyor.

The dog and the cat are sleeping together in a basket.

Tom eve kendi topladığı bir sepet dolusu erik getirdi.

Tom brought home a basket full of plums that he had picked himself.