Translation of "Kediye" in English

Kediye bak.

Look at the cat.

- Bu kediye bakmak zorundayım.
- Bu kediye bakmalıyım.

I have to look after this cat.

Kediye vurmaktan vazgeç!

- Stop hitting the cat!
- Stop hitting the cat.

Bu kediye bakmalıyım.

I have to look after this cat.

Köpek kediye bakıyor.

The dog is looking at the cat.

Şu kediye bak.

Look at that cat.

Çatıdaki kediye bak.

Look at the cat on the roof.

- Kediye Cookie ismini verdik.
- Kediye Kurabiye adını koyduk.

We named the cat Cookie.

Bir kediye taş atmayın.

Don't throw a stone at a cat.

Kediye biraz et ver.

Give the cat some meat.

Bir kediye kedi demelisin.

We must call a cat a cat.

O, kediye süt verdi.

He gave the cat milk.

Kediye biraz süt verdi.

- He gave the cat milk.
- He gave some milk to the cat.

Lütfen kediye iyi davran.

Please treat the cat well.

Bu kediye bakmak zorundayım.

I have to look after this cat.

Biz kediye Madonna diyoruz.

We call the cat Madonna.

Kediye bir hap veriyorum.

I'm giving a pill to the cat.

Çatıdaki şu kediye bak.

Look at that cat on the roof.

Ben kediye süt verdim.

I gave the milk to the cat.

Kediye yemeği verdin mi?

Did you give the food to the cat?

- Biz kediye Mimi adını verdik.
- Biz kediye Mimi adını koyduk.

We named the cat Mimi.

Herkes küçük kediye Tora diyor.

Everybody calls the small cat Tora.

Sadece bir kediye ihtiyacım var.

I need only one cat.

Çocuk kediye bir taş fırlattı.

The child threw a stone at the cat.

Biz kediye Mimi adını verdik.

We named the cat Mimi.

Ben kediye "Tama" adını verdim.

- I named the kitten Tama.
- I called the cat "Tama".

Tom kediye biraz süt verdi.

Tom gave some milk to the cat.

Lütfen bu kediye sahip çık.

Please adopt this cat.

Peri prensi bir kediye dönüştürdü.

The fairy changed the prince into a cat.

O kediye bakmak için istekliydi.

He was willing to care for that cat.

Çocuk, kediye bir taş attı.

The kid threw a stone at the cat.

Sami bir kediye ateş etti.

Sami shot at a cat.

Bir köpeğe ve bir kediye sahibiz.

We own a dog and a cat.

Şu kediye bak. O Bay Brown'unkidir.

Look at that cat. It is Mr. Brown's.

Şu kediye bak, o gerçekten sevimli.

Look at that cat, it's really cute.

Ben bir kediye ve köpeğe bakıyorum.

- I take care of a cat and a dog.
- I keep a cat and a dog.
- I look after a cat and a dog.

Bir kedimiz var. Hepimiz kediye düşkünüz.

We have a cat. We are all fond of it.

Büyük beyaz köpek o kediye bakıyor.

The big white dog looks at that cat.

O bir köpeğe ve altı kediye sahiptir.

She has a dog and six cats.

O siyah köpek, o beyaz kediye bakıyor.

That black dog is looking at that white cat.

Bu kadar çok kediye neden ihtiyacınız var?

What do you need so many cats for?

- Kediye mama verdin mi?
- Kediyi besledin mi?

Have you fed the cat?

- Bir erkek kedim var.
- Erkek bir kediye sahibim.

I have a tomcat.

Pinokyo, kediye "Zavallı karatavuk!" dedi. "Onu neden öldürdün?"

"Poor blackbird!" said Pinocchio to the Cat. "Why did you kill him?"

Tom, Mary'ninki kadar çok kediye sahip olmadığını söyledi.

- Tom said he didn't have as many cats as Mary does.
- Tom said that he didn't have as many cats as Mary does.

Bir köpeğe bakıyordum. Ancak yine baktığımda bir kediye dönüşmüştü.

I was looking at a dog. However, when I looked again, it had turned into a cat.

En büyük umudum, o kediye sahip olma arzusu o sırada.

My biggest hope back then was the desire to have that cat.

Sürücü kediye çarpmamak için yoldan çıktığında, kıl payı kurtuldu dedi.

- When the bus swerved to miss a cat, the driver said, "That was a close one!"
- When the bus swerved to miss a cat, the driver said, "That was close."
- When the bus swerved to miss a cat, the driver said, "That was a close call."

Bir köpeğe sahip olmaktansa bir kediye sahip olmayı tercih ederim.

I would rather have a cat than a dog.

- Tom'un bir kedisi var mı?
- Tom bir kediye sahip mi?

- Does Tom have a cat?
- Has Tom got a cat?

- Kedi yavrusuna Tama adını verdim.
- Ben kediye "Tama" adını verdim.

- I named the kitten Tama.
- I called the cat "Tama".

Bir kediye küçük bir kaplan ve bir kaplana büyük bir kedi diyebilirsiniz.

You can call a cat a small tiger, and a tiger a big cat.

Dedem ve ninem yavru kediye her gün bolca süt verdi ve kedi kısa sürede büyüyüp semirdi.

Every day grandfather and grandmother gave the kitten plenty of milk, and soon the kitten grew nice and plump.