Translation of "Gülümseyerek" in English

- Tom gülümseyerek, merhaba dedi.
- Tom gülümseyerek "merhaba", dedi.

"Hello," said Tom, smiling.

Amy gülümseyerek bana baktı.

Amy looked at me smiling.

O gülümseyerek cevap verdi.

He answered by smiling.

Tom gülümseyerek "Günaydın" dedi.

"Good morning" Tom said, smiling.

Mary bana gülümseyerek teşekkür etti.

Mary thanked me with a smile.

O, hüzünle gülümseyerek konuşmaya başladı.

Smiling sadly, she began to talk.

Utanmaz bir yalancı gülümseyerek konuşur.

A shameless liar speaks smilingly.

O bana gülümseyerek bir şarkı söyledi.

She sang a song, smiling at me.

O zaman, o gülümseyerek çok sessizce şarkı söylüyordu.

At that time, she was smiling and singing very quietly.

Tom gülümseyerek durdu ve bana pis pis baktı.

Tom stopped smiling and gave me a dirty look.

"Görünüşe bakılırsa kırsal kesimi iyi biliyorsun." Tom gülümseyerek "sanırım öyle" diye cevap verdi.

"It seems that you know the country well." "I think so," answered Tom, smiling.

"Nasıl buldun dostum?" dedi Tom gülümseyerek, "vezirimle seni mat etmemi?" Maria önce şok oldu, bu gözünden kaçmazdı. Kısa bir süre sonra gülümseyip "Peki atımla vezirini almama ne dersin?" diye yanıtladı ve atıyla hamlesini yapıp veziri tahtadan attı.

"How did you like that, dear friend," said Tom with a smile, "this checkmate that I gave you with my queen?" - Mary was shocked at first. Would she have missed something? But she soon smiled too and replied, "Well, what would you think if I captured your queen with my knight?" And having moved the knight, she removed the queen from the board.