Translation of "Ayaklarını" in English

0.009 sec.

Examples of using "Ayaklarını" in a sentence and their english translations:

Ayaklarını sürükledi.

He dragged his feet.

Ayaklarını yıka.

Wash your feet.

Ayaklarını sil.

Wipe your feet.

Ayaklarını kullan.

Use your feet.

Tom ayaklarını yıkadı.

Tom scrubbed his feet.

Çocuklar ayaklarını yıkadı.

The children washed their feet.

Ayaklarını sürümeyi bırak.

- Quit wasting time.
- Quit dragging your feet.

Sen ayaklarını temizledin.

You've cleaned your feet.

Ayaklarını suya sarkıttı.

She dangled her feet in the water.

Ayaklarını ıslatmaktan korkma.

Don't be afraid to get your feet wet.

Tom ayaklarını sürüklüyor.

Tom has been dragging his feet.

Ayaklarını yorganına göre uzatmalısın.

You should try to live within your means.

Yaşlı adam ayaklarını sürüyordu.

The old man was plodding along.

Tom ayaklarını paspasa sildi.

Tom wiped his feet on the mat.

Tom'un ayaklarını uyuşmuş hissediyordu.

Tom's feet felt numb.

Gümüş prangalarla ayaklarını zincirleyelim.

Let's shackle your feet with silver fetters.

Masanın ayaklarını tamir etti.

He repaired the legs of the table.

Tom ayaklarını sehpaya koydu.

Tom put his feet up on the coffee table.

Tom ayaklarını yere koydu.

Tom put his feet on the floor.

Tom ayaklarını ıslatmaktan nefret eder.

Tom hates to get his feet wet.

Jérôme ayaklarını tabağın içine koydu.

Jérôme put his feet in the dish.

Tom sinirli şekilde ayaklarını sürüdü.

Tom nervously shuffled his feet.

Tom ayaklarını sırasının üstüne koydu.

Tom put his feet up on his desk.

Tom dışarıda ayaklarını sürüyerek yürüdü.

Tom shuffled out.

Ayaklarını bir battaniye ile ört.

Cover your feet with a blanket.

Tom ayaklarını suyun içine sarkıttı.

Tom dangled his feet in the water.

- Hey! Ayaklarını nereye koyduğuna bak, lütfen!
- Hey! Ayaklarını koyduğun yere bak, lütfen!

Hey! Look where you're putting your feet, please!

Onun, ayaklarını masaya koymasına izin verme.

Don't let him put his feet on the table.

Tom ayaklarını suya sarkıtarak iskelede oturdu.

Tom sat on the pier, dangling his feet in the water.

Ayaklarını sıcak tutmak için kalın çoraplar giymelisin.

You need to wear thick socks to keep your feet warm.

Tom rıhtımda ayaklarını suya sarkıtarak oturmayı sever.

Tom likes to sit on the dock with his feet dangling in the water.

- Tom Mary'nin ayaklarını yerden kesti.
- Tom, Mary'yi çok heyecanlandırdı.

Tom swept Mary off her feet.

Benim küçük Pinokyom, benim sevgili küçük Pinokyom! Ayaklarını nasıl yaktın?

My little Pinocchio, my dear little Pinocchio! How did you burn your feet?

- Tom yeni ayakkabılarını maratondan önce yeterince alıştırmadı ve ayaklarında kötü kabarcıklar oluştu.
- Tom ayaklarını maratondan önce yeni ayakkabılarına alıştırmadığı için çok fena su topladı.

Tom didn't break his new shoes in enough before the marathon, and got bad blisters on his feet.