Translation of "önemli" in Chinese

0.056 sec.

Examples of using "önemli" in a sentence and their chinese translations:

- Bu önemli değil.
- O önemli değil.
- Bu önemli değildir.

- 這個不重要。
- 这不重要。

Tom önemli.

湯姆是個重要的人。

- Bu önemli değil.
- Önemli değil.
- O önemli değil.
- Önemi yok.

没关系。

- O çok önemli değil.
- O önemli değil.

这没什么大不了的。

- Önemli değil.
- O önemli değil.
- Önemi yok.

没关系!

Sorun önemli değil.

这件事不重要。

Önemli bir husus,

一个重要的考虑是

Gerçekten önemli değil.

真的不重要。

Senin görüşün önemli.

你的觀點是重要的。

Güvenlik en önemli şeydir.

安全是最重要的事情。

Tartışacak önemli konularımız var.

我們有些重要的事要談。

Bu çok çok önemli.

这非常重要。

Ne düşündüğün önemli değil.

你怎么想无关紧要。

Anlattıklarının önemli kısımlarını anlayamıyorum.

我不能抓到他演讲的重点。

Bu gerçekten önemli değil.

那不真的重要。

Önemli haberlerin olduğunu söylemiştin.

你說你有重要新聞。

İnsanlar paradan daha önemli.

人比金钱重要。

Bu önemli bir olay.

这是个重要事件。

Önemli bir şey değil.

這沒什麼要緊的。

Para bu şekilde önemli.

以这种方式钱是重要的。

Tom önemli bir kişidir.

湯姆是個重要的人。

- Hafıza, beynimizin önemli bir fonksiyonudur.
- Bellek beynimizin önemli bir işlevidir.

记忆是我们大脑的一种主要功能。

- Bu, çok önemli bir konu.
- Çok önemli bir konu bu.

這是一件十分重要的事。

Hayatımda en önemli kişi sizsiniz.

你是我的生命当中最重要的人。

Sen hayatımdaki en önemli kişisin.

你是我的生命当中最重要的人。

Arapça çok önemli bir dildir.

阿拉伯语是一种很重要的语言。

Hayatta daha önemli şeyler var.

人生里有更重要的事情。

Fikriniz bizim için çok önemli.

您的意見對我們很重要。

"Yardımın için teşekkürler." "Önemli değil."

“谢谢你的帮忙。” “不用谢。”

Önemli bir hastalık geçirdin mi?

你曾经得过重病吗?

Bu, benim için çok önemli.

这对我来说很重要。

Bu önemli gerçeği gözden kaçırdık.

我們看漏了這件重要的事。

Bu ne kadar önemli olabilir?

它能有多重要?

Kahvaltı günün en önemli öğünüdür.

早饭是一天中最重要的一顿饭。

Bu önemli değil, değil mi?

那不重要,不是么?

Bu parça önemli bir anahtardır.

这首曲子是大调。

Bu çok önemli bir toplantıdır.

這是個很重要的會議。

Bu haber bizim için önemli.

這篇新聞對我們來說很重要。

Onu beğenip beğenmediğin önemli değil.

你喜不喜欢没关系。

İstediğin şey en önemli şeydir.

以愿为最重要。

O önemli bir keşif yaptı.

他有了一個重要的發現。

Gazetede önemli bir şey yok.

报纸上没什么重要的东西。

- Düşünmen yeter.
- Düşünmesi yeter.
- Düşünmeniz yeter.
- Önemli olan düşünmek.
- Önemli olan niyet.

礼轻情意重。

Hiçbir şey sağlıktan daha önemli değildir.

没有什么比健康更重要的了。

Hemen polisi aramak önemli bir şeydir.

最重要的是馬上報警。

Hiçbir şey arkadaşlıktan daha önemli değil.

- 没有任何东西比友情更重要。
- 沒有甚麼東西比友誼更重要。

Bunun senin için önemli olduğunu biliyorum.

我知道这对您来说很重要。

Oyunu hangi takımın kazanacağı önemli değil.

哪个队赢得比赛并不重要。

Tom bunun oldukça önemli olduğunu söylüyor.

汤姆说它十分重要。

Bugünkü gazete önemli bir şey içermiyor.

今天的報紙沒有甚麼值得看的新聞。

O gerçeğin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

我認為事實非常重要。

Önemli şeyler için asla zamanın yoktur!

你从来没时间处理重要的事情!

- Benim için önemlidir.
- Benim için önemli.

这对我来说很重要。

Dostluktan daha önemli bir şey yoktur.

没有任何东西比友情更重要。

Onu önemli bir insan olarak görüyoruz.

我們視他為重要人物。

Şimdi yapacak daha önemli işlerimiz var.

我們現在有較重要的事情要做。

Bu son derece önemli bir mesele.

这件事至关重要。

Hiçbir şey barış kadar önemli değildir.

没有什么和和平一样重要。

Dil insanlığın en önemli buluşlarından biridir.

語言是人類最重大的发明之一。

Onun fikrinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

我認為他的意見非常重要。

Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.

珊瑚礁是这个地区的主要景点。

Önemli olan tek şey para değildir.

不只是钱关系重大。

Burada çok önemli bir şey var.

這裡有些非常重要的東西。

- İngilizce, bugünün dünyasında çok önemli bir dildir.
- İngilizce, günümüz dünyasında çok önemli bir dildir.

英语是当今世界上一种非常重要的语言。

Tom'a onun tarafından önemli bir görev verildi.

他給了湯姆一個重要的地位。

Kız kardeşim İngilizcede önemli bir gelişme kaydetti.

我妹妹的英语有了明显的进步。

Büyü, ilkel toplumda önemli bir rol oynar.

巫術在原始社會扮演重要角色。

Su, ormanlar ve madenler önemli doğal kaynaklardır.

水、森林和礦物都是重要的天然資源。

TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.

电视在日常生活中起着重要的作用。

Bu ülkenin en önemli ürünlerinden biri kahvedir.

这个国家的主要产品之一是咖啡。

Kısa sürede İngilizceye hakim olmak çok önemli.

短时间内掌握英语是很重要的。

Önemli miktarda zaman ve emek harcanmış durumda.

已經花費了很多的時間和精力。

Babam, hayatta olmamın en önemli şey olduğunu söylüyor.

爸爸说,最重要的是我活着。

Paranın olup olmaması önemli değil. Seni aynı seviyorum.

不论你有没有钱,我都爱你。

Doktor Yukawa bilimsel çalışmada önemli bir rol oynadı.

汤川博士在科学研究上起了很重要的作用。

Bunun kaça mal olduğu senin için önemli mi?

它花多少钱对你很重要吗?

Birçok önemli tarihsel olaylar M.Ö 7000 yıllarında gerçekleşti.

公元前七千年那段时间发生了很多重要的历史事件。

Maçı hangi takımın kazandığı gerçekten de önemli değil.

哪一支隊伍贏了比賽並不重要。

Bu çok önemli bir mesele olarak dikkate alınır.

这被认为是一件大事。

Tom'un Mary'ye söyleyecek çok önemli bir şeyi var.

湯姆有很重要的事要告訴瑪麗。

Çok önemli olmayan bir şey hakkında neden endişe ediyorsun?

你為甚麼要為這種無關重要的事情憂心呢?

"Biriyle" ve "birine" konuşmak arasında önemli bir fark vardır.

"和某人交談" 和"對誰說話" 之間有很重要的不同之處。

Yılın aynı zamanında farklı yerlerdeki sıcaklık önemli ölçüde değişebilir.

不同的地方可以在同一时节有十分不同的温度。

Dışarının ne kadar doğuk olduğu önemli değil, odalar yeterince sıcak.

無論外面多麼寒冷,房間始終既舒適又溫暖。

Bir bilgisayarın nasıl kullanılacağını bilmemiz bizim için önemli hale geliyor.

知道如何使用电脑对我们来说变得很重要。

Önemli olan kaç tane kitap okuduğun değil ama hangi kitapları okuduğundur.

最重要的不是你看了多少書,而是你看的是甚麼書。

Bu sefer hastaneye gittiğinde sağlığın en önemli şey olduğunu sonunda anladı.

这次一进医院,才知道身体健康最最重要。

Tom şirketin yalnızca isim olarak başkanıdır. Tüm önemli kararları oğlu alır.

汤姆名义上市公司的领导。他儿子做所有重大决策。

Gitmek istersen o zaman git. Gitmek istemezsen bu hiç önemli bir şey değil.

如果你想去,就去好了。如果你不想去,那也没什么大不了的。

- Japonya yurtdışından birçok önemli ham madde ithal eder.
- Japonya yurt dışından çeşitli ham maddeleri ithal eder.

日本從國外進口各種原料。

Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.

虽然我们大多数人比我们的父母、祖父母还要富裕得多,但是与之相应的快乐程度却没有多大的改变。

20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.

二十世纪中以后,北京胡同的数量显著地下降,因为人们把它们拆毁以便给新的楼房和街路让路。

Hangi müzik aletini çalmayı öğrenmek istersen iste, en önemli şey başlangıçtan beri hiç hata yapmamaktır, çünkü hatalar doğru yaptığın şeylerden daha kolay akla yerleşir.

無論你想學甚麼樂器,最重要的都是不要在開始的時候犯錯,因為做錯的事情,往往都會比做對的事情更容易在腦裏留下深刻的印象。