Translation of "Aşırı" in Arabic

0.006 sec.

Examples of using "Aşırı" in a sentence and their arabic translations:

Aşırı sinirliydim,

كنت سريعة الغضب،

Aşırı tetiktesin.

‫تصبح في حالة تأهب قصوى.‬

Aşırı iffetli davranırlar

ويصطنعون الحياء،

Bu aşırı riskli.

‫هذا خطورته هائلة.‬

Aşırı yemek yiyordum.

متناولةً إياه بشراهة ثم أستفرغه،

Aşırı susuz durumdayım.

‫أعاني من جفاف شديد.‬

Tedavisi aşırı zor şeyler.

علاج هذا الشيء صعب للغاية.

Aşırı yetenekli insanlar, sıralama

أشخاص موهوبين للغاية، لديهم انتماء،

Aşırı sığ bir suda.

‫تمامًا في عمق المياه الضحلة.‬

Bu fotoğraf aşırı uçların kriptoniti.

هذه الصورة هي نقطة ضعف للمتطرفين.

Bu projeler aşırı gelişmiş değil.

هذه المشاريع ليست متقدمة بشكل كبير،

Aşırı dramatik olmuş gibi gelebilir.

يبدو ذلك دراميًا طوال الوقت،

Bu aşırı odaklanmanın olduğunu bilerek

بمعرفة أن لدينا فرط الانتباه،

Aşırı güçlü bir çoğaltıcı yaratıyor.

خالقًا مضاعف قوة هائل.

Aşırı yoksulluğun olduğu ülkelerden geliyor.

تأتي من دول شديدة الفقر.

Ve magmamız çok aşırı sıcak

وصهارتنا ساخنة للغاية

Kimsenin aşırı stresli olduğumu bilmesini istemiyorum.

لا أريد أحداً أن يعرف أنني متوترٌ للغاية من ذلك.

Travma sırasında hissedilen aşırı stres seviyelerinin

تسبب الدرجات الشديدة من التوتر التي تحدث أثناء التعرض للصدمة

Sonrasında travmadaki gibi aşırı strese çıkardıkça

وحتى المواقف شديدة درجة التوتر، كتلك التي تحدث في الصدمات،

Yunusların gözleri mavi ışığa aşırı hassastır.

‫أعين الدلافين حساسة للغاية للضوء الأزرق.‬

Bir noktada aşırı telafi ediyordum, değil mi?

في وقت معين كنت أبالغ، أليس كذلك؟

Kayalar da aşırı kaygan. Buraya düşmek istemem.

‫وبه صخور شديدة الانزلاق كذلك.‬ ‫لا أريد أن أنجرف لأرتطم بها.‬

Aşırı yoksulluk mağduru dünya nüfusunun %10'u

10% من سكان العالم يعيشون في فقر مدقع

Aşırı yoksulluk mağduru dünya nüfusunun %37'si

37% من سكان العالم يعيشون في فقر مدقع

Aşırı büyük kulaklarıyla kovuğun içindeki titreşimleri dinler.

‫تنصت آذانه الكبيرة إلى هزات الخشب الأجوف.‬

Sami aldığı aşırı dozda uyku hapından öldü.

مات سامي بسبب الإفراط في تناول أقراص نوم.

Aşırı derecede sarı rengine maruz kalmak bebekleri ağlatıyor.

في حين أن النظر لكميات كبيرة من اللون الأصفر يجعل الأطفال يبكون.

Janie aşırı doz eroin almıştı ve bebeğimi kaybetmiştim.

أخذت جين جرعة زائدة من الهروين، وفقدت طفلتي الصغيرة.

Böylece, aşırı ısınma tehlikesinin iki derece altında kalabiliriz.

ولذلك لكي نبقى تحت درجتين من هدف الاحترار.

Bu kayalar aşırı kaygan! Buraya tutunurken gücüm tükeniyor.

‫كل هذه الصخور زلقة بدرجة هائلة!‬ ‫تخور قواي التي تساعدني على التشبث.‬

Aşırı hassas antenleri en ufak hareketi algılamaya ayarlı.

‫قرون الاستشعار محددة الوجهة‬ ‫شديدة الحساسية لأقل حركة.‬

“Birliklerim size hasatlarınızı engellemeyecek veya şehirlerinizi aşırı kalabalıklaştırmayacak.

"قواتي لن تعيقكم عن الحصاد ولا تكتظ بمدنكم.

Aşırı derecede tutkulu olduğum çalışmamı sürdürmeme olanak sağlayan

أُدرك الآن، أنني في هذه الرحلة الرائعة

Ordunun aşırı çalıştırılan,aç atlarında toplu ölümler başladı.

جياد الجيش المرهقة والتي لاتحصل على اعلاف بشكل كافي ماتت بشكل وعدد كبير

Aşırı kıskançlık beraberinde sahip olma isteği ve güvensizlik getirir.

الغيرة الحادة تجلب أيضًا التملك وعدم الثقة،

Bazı durumlarda din birçok Afrikalıyı aşırı uç seviyeye sürükler:

في بعض الحالات، يقود الدين الكثير من الأفارقة إلى مدى غير عادي:

Bunu tümden çözmemiz gerekiyor, yalnızca en aşırı olanlarını değil.

ويجب أن نحل كلها، ليس مجرد الأكثر أطراف.

Son zamanlarda bu Zoom meselesi aşırı şekilde can sıktı

في الآونة الأخيرة ، كانت مشكلة التكبير هذه مزعجة للغاية

...ahtapot gibi düşünüyordum. Ve bunlar bir açıdan aşırı yorucuydu.

‫أفكّر كأخطبوط.‬ ‫وكان كل هذا مرهقًا للغاية بطريقة ما.‬

Gazze dünyanın en aşırı kalabalık ve fakir sömürgelerinden biridir.

غزّة هي إحدى المستعمرات الأكثر اكتظاظا و الأكثر فقرا في العالم.

- O aşırı para harcıyor.
- Onun bir sürü parası var.

لديه الكثير من المال.

Paris'te Napolyon krize cevap verdi bir dizi aşırı önlemle: mülkiyet

في باريس ، استجاب نابليون للأزمة مع سلسلة من الإجراءات القصوى: الملكية

Aşırı dikkatli olmalıyız, çünkü sivri ve paslı olan çok fazla metal bulunuyor.

‫يجب أن نكون في غاية الحذر لأن هناك ‬ ‫الكثير من الأجزاء المعدنية المكشوفة،‬ ‫الحادة والصدئة أيضاً.‬

Bay Ross'un bize öğrettiği diğer şey, oy vermenin aşırı derecede önemli olması.

شيئًا آخر علمنا إياه السيد روس، وهو أن التصويت أمرٌ في غاية الأهمية.

Ama burası gibi aşırı çöl arazilerinde bunu bulmak zor olabilir. Hâlâ biraz gevşek

‫ولكن في التضاريس الصحراوية الوعرة كهذه،‬ ‫ يمكن أن يكون العثور عليها صعباً.‬ ‫ما زال رخواً بعض الشيء،‬

Ailen ve çocuğun için endişeleniyorsun. Daha öncesinde hayvanlara karşı aşırı duygusal davranan biri değildim.

‫والقلق على أسرتك وابنك.‬ ‫لم أكن شخصًا عاطفيًا‬ ‫بشكل مفرط تجاه الحيوانات من قبل.‬