Translation of "ışığı" in Arabic

0.007 sec.

Examples of using "ışığı" in a sentence and their arabic translations:

Gözlerindeki ışığı görseniz

والأضواء الدافئة في أعينهن،

Yani ışığı farklı yansıtıyorlar.

لذلك تعكس الضوء بشكل مختلف.

MB: Bu ışığı açalım.

ماثيو: قم بتشغيل الضوء هنا.

Bir set ışığı düşmesi

مجموعة واحدة تنخفض الضوء

O, ışığı kapamayı unuttu.

نسي أن يطفئ النور.

Yatmadan önce ışığı söndürmelisin.

عليك أن تطفئ الأنوار قبل خلودك للنوم.

Üzerine ışığı tutun ve çekin.

‫سأسلط الضوء عليه ومن ثم أبعده.‬

ışığı toplayan holografiyi de anlıyorum.

وحتى جعلنا الصور ثلاثية الأبعاد تزيل تبعثر الضوء.

çünkü tüm kırmızı ışığı filtreliyoruz.

حيث يتم تصفية كل الضوء الأحمر.

Güneş ışığı yerine yapay LED'ler kullanılır.

تستبدل أشعة الشمس بالإضاءة الاصطناعية مثل الإضاءة الثبلية.

İlki, basit bir UV ışığı kullanmak.

‫الطريقة الأولى ‬ ‫استخدام مصباح بالأشعة فوق البنفسجية.‬

Sonra istersek ışığı tekrar beyne odaklayabilir

ثم يمكننا بشكل اختياري تركيز الضوء مرة أخرى في أسفل الدماغ

Dolunayın ışığı çitaların avlanmasına yardımcı oluyor.

‫يساعد ضوء البدر الفهود في الصيد.‬

Zemine çok az ay ışığı ulaşır.

‫قليل من ضوء القمر يخترقها.‬

Mercanların pigmentleri, zararlı morötesi ışığı emip

‫تمتص أصباغها الأشعة فوق البنفسجية الضارة،‬

Bu tünelden çıkmak için ışığı takip edeceğiz.

‫سنتبع الضوء للخروج من هذا النفق.‬

Temiz hava ve yüze vuran güneş ışığı.

‫هواء نقي،‬ ‫وأشعة الشمس مسلطة على وجهي.‬

Güneş ışığı olmayınca yosunlar oksijen üretmeyi bırakıyor.

‫من دون ضوء الشمس، ‬ ‫تنقطع طحالب البحر عن إنتاج الأكسجين.‬

Neil Armstrong'un üzerine bir set ışığı düşmesi

يسلط الضوء على نيل أرمسترونغ

Bu lambanın çok parlak bir ışığı var.

يصدر هذا المصباح ضوءا ساطعا.

UV ışığı kullanarak akrep avına çıkmak istiyorsunuz demek?

‫تريد أن نذهب لاصطياد عقرب‬ ‫باستخدام مصباح بالأشعة فوق البنفسجية.‬

Yıldızların ışığı, ay ışığından 200 kat daha sönüktür.

‫ضوء النجوم أخفت بـ200 مرة من ضوء القمر.‬

Gözlerinde bulunan yansıtıcı katman çok az olan ışığı kuvvetlendirir.

‫تعزّز الطبقة العاكسة على أعينها‬ ‫الضوء الخافت الموجود.‬

Hilalin sönük ışığı avcının müttefiki. Antiloplar uyumaya cüret edemez.

‫الضوء الخافت هو حليف الصياد.‬ ‫حيوانات النّو لا تنام.‬

Ay ışığı, iç içe geçmiş ormandan içeri sızmakta zorlanıyor.

‫يواجه ضوء القمر صعوبة‬ ‫في اختراق هذه الغابة المتشابكة.‬

O zaman bize ümit ışığı olacak şey bu video

ثم سيكون هذا الفيديو هو أملنا

Gözlerinde bulunan aynaya benzer hücreler var olan düşük ışığı kuvvetlendiriyor.

‫تكبّر الخلايا الشبيهة بالمرايا في عينيها‬ ‫الضوء الخافت الموجود.‬

Ay'dan yansıyan morötesi ışığı absorbe edip florışı şeklinde etrafa yayıyorlar.

‫ممتصة الأشعة فوق البنفسجية‬ ‫التي يشعها القمر ‬ ‫ومشعة إياها كضوء فلوريّ.‬

Bu anlaşmalar kağıt üzerinde mürekkep kalmıştır ve proje ışığı görmedim.

تلك الاتفاقيات بقيت حبراً على ورق ولم يرى المشروع النور ابداً

Yapılacak en iyi şeyin bu ışığı açık bırakmak ve tüm böceklerin

‫تعتقد أن أفضل ما يمكن عمله، ‬ ‫هو أن نترك الإناء مع المصباح مضاء‬

Ama zifiri karanlık değil. Dolunayın ışığı Güneş'inkinden 400.000 kat daha sönüktür.

‫لكن ليس تامًا.‬ ‫ضوء القمر في بدره‬ ‫أخفت من ضوء الشمس بـ400 ألف مرة.‬

Binlerce ufak lensten oluşan gözleri ortamda bulunan en ufak ışığı bile süzer.

‫عيناه، المكونة من آلاف العدسات الصغيرة،‬ ‫تجمع أكبر قدر ممكن من الضوء المتاح.‬

Devasa gözleri ışığı âdeta kana kana içiyor. Böylece karanlıkta çok çevik hareket edebiliyor.

‫تستقبل عيناه الكبيرتان الضوء...‬ ‫ما يميزه برشاقة مميزة في الظلام.‬

Hatta bu ışığı avlanmakta da kullanıyor olabilirler. Belki de sadece gösterinin tadını çıkarıyorlardır.

‫كما يمكنها حتى استغلال الضوء‬ ‫لمساعدتها في الصيد.‬ ‫أو ربما تستمتع بالمنظر فحسب.‬