Translation of "Vender" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Vender" in a sentence and their turkish translations:

Y sin vender

Ve satılamamış

Lo puedes vender.

Onu satabilirsin.

¿Qué esperas vender?

Ne satmayı planlıyorsun?

¿Quieres vender tu casa?

Evini satmak istiyor musun?

No lo puedes vender.

Onu satamazsın.

Decidió vender el coche.

Arabayı satmaya karar verdi.

- Voy a vender mi carro.
- Yo voy a vender mi carro.

Arabamı satacağım.

No lo voy a vender.

Ben onu satmayacağım.

¿En dónde quieres vender esto?

Bunu nerede satmak istiyorsun?

¿Realmente quieres vender tu guitarra?

Gitarını satmayı gerçekten istiyor musun?

No podemos vender esta pulsera.

O bileziği satamayız.

No te puedo vender eso.

Sana onu satamam.

Tom quiere vender su carro.

Tom arabasını satmak istedi.

Tom puede vender cualquier cosa.

Tom herhangi bir şey satabilir.

Voy a vender mi coche.

Arabamı satacağım.

Vender coches es mi trabajo.

Arabaları satmak benim işimdir.

Yanni quiere vender su coche.

Yanni arabasını satmak istiyor.

Lo usamos para vender de todo.

Her şeyi satmak için onu kullanıyoruz.

El profesor puede vender estas imágenes

daha sonrasında öğretmen bu görüntüleri satabilir

Tom no quiere vender su granja.

Tom çiftliğini satmak istemiyor.

Tom no quiere vender su tierra.

Tom arazisini satmak istemiyor?

Estoy pensando en vender mi casa.

Evimi satışa çıkarmayı düşünüyorum.

Tom va a vender su casa.

Tom evini satacak.

¿Tiene usted licencia para vender licor?

İçki satmak için ruhsatın var mı?

Tom ha decidido vender su casa.

Tom evini satmaya karar verdi.

Han decidido no vender el coche.

Onlar arabalarını satmamaya karar verdiler.

¿Por qué quieres vender estos muebles?

Neden bu mobilyaları satmak istiyorsunuz?

- Él tuvo que vender la granja por deudas.
- Tuvo que vender su granja por las deudas.

O borçlar için çiftliği satmak zorunda kaldı.

Trataron de vender todos los jardines comunitarios,

Bütün halk bahçelerini satmaya çalıştılar

- Juan vendía libros.
- John solía vender libros.

John kitaplar satardı.

Creo que deberíamos vender nuestro viejo coche.

Bence eski arabamızı satmalıyız.

Tom está pensando en vender su casa.

Tom evini satmayı düşünüyor.

- ¿Dónde quieres venderlo?
- ¿En dónde quieres vender esto?

Bunu nerede satmak istiyorsun?

¿Le vas a vender tu casa a él?

- Evinizi ona satar mısınız?
- Evini ona satacak mısın?

Tom no tiene apuro para vender el auto.

Tom'un arabasını satmak için acelesi yok.

¿Me podrías vender el libro por quinientos yenes?

Kitabı bana 500 yene satar mısın?

Tom fue a la cárcel por vender drogas.

Tom uyuşturucu sattığı için ceza evine gitti.

- Voy a vender mi casa.
- Venderé mi casa.

Evimi satacağım.

No le quiero vender mi alma al diablo.

Ruhumu şeytana satmak istemiyorum.

Ahora mucha gente está intentando vender sus casas.

Şimdi bir sürü insan evlerini satmaya çalışıyorlar.

¿Estás pensando seriamente en vender esto en eBay?

Bunu eBay'da satmayı ciddi şekilde düşünüyor musun?

¿Estás pensando seriamente en vender esto en línea?

Bunu çevrimiçi satmayı ciddi olarak düşünüyor musun?

El trabajo de Tom es vender autos usados.

Tom'un işi ikinci-el arabalar satmaktır.

No voy a vender la sombra de este árbol.

Ben bu ağaç gölgesini satmayacağım.

Tom y Mary están tratando de vender su casa.

Tom ve Mary evlerini satmaya çalışıyorlar.

Y empezó a vender sus productos fabricados localmente en línea.

ve yerel ürünleri internet üzerinden satmaya başladı.

Donde compraron especias y seda para vender a Europa occidental.

oradan aldıkları baharat ve ipekleri de Batı Avrupa'ya sattılar.

Tom le sugirió a Ann que debería vender la casa.

Tom Ann'e evini satmasını önerdi.

- ¿Me venderás tu coche?
- ¿Me vas a vender tu auto?

Arabanı bana satar mısın?

Tom quiere vender todo lo que hay en su cochera.

Tom garajındaki her şeyi satmak istiyor.

Quiere vender su coche viejo a un hombre de Kobe.

Eski arabasını Kobe'deki bir adama satmak istiyor.

Creo que ellos van a tener que vender la casa.

Sanıyorumki evlerini satmak zorunda kalacaklar.

Algo que implique vender, ser extrovertido y hablar con personas.

satış yapmayı, dışa dönük olmayı ve insanlarla konuşmayı içeren bir şey.

Dudo que Tom considerara alguna vez vender su auto antiguo.

Tom'un şimdiye kadar antika arabasını satmayı düşündüğünden şüpheliyim.

Un bien común no se puede vender, no se puede regalar,

Ortak varlık satılamaz, başkasına verilemez

No hay que vender la piel del oso antes de cazarlo.

Ayının kürkünü onu avlamadan önce satma.

Han empezado a vender un nuevo tipo de coche en Tokio.

Tokyo'da yeni bir tür araba satmaya başladılar.

Esta casa no se va a poder vender así como está.

Bu ev durduğu haliyle satılmaz.

Sé que es muy improbable que podamos vender todas estas cosas.

Bütün bu şeyleri satabileceğimizin oldukça olası olmadığını biliyorum.

¿Has decidido si vas o no vas a vender tu casa?

Evini satıp satmayacağına karar verdin mi?

¿Estás absolutamente seguro de que quieres vender la guitarra de tu padre?

Babanın gitarını satmak istediğine tam olarak emin misin?

- ¿Esto está a la venta?
- ¿Esto es para vender?
- ¿Se vende esto?

Bu satılık mı?

Voy a mantener mi negocio andando aún si tengo que vender mi casa.

Evimi satmak zorunda olsam bile, işleri devam ettireceğim.

Vehículos que el estado se va a deshacer o va a vender. Los arreglamos.

Devletin artık ihtiyaç duymayıp satmayı planladığı taşıtları tamir ettik.

Decile a Tom que no estoy interesada en el auto que está intentando vender.

Tom'a sattığı arabayla ilgilenmediğimi söyle.

Lo que me sorprende es que realmente puedan vender ese producto por tanto dinero.

Beni şaşırtan şey aslında o ürünü o kadar çok paraya satabildikleridir.

Tom trató de vender su viejo reproductor de vídeo en lugar de tirarlo a la basura, pero nadie lo compró, por lo que terminó tirándolo a la basura.

Tom eski video kaset çalarını atmak yerine satmaya çalıştı fakat hiç kimse onu almadı bu yüzden sonunda onu attı.